EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 31. VE 33. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
31- Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının.(20) Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.(21)
32- De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?”(22) De ki: “Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır.”(23) Bilen bir topluluk için ayeteri böyle birer birer açıklarız.
33- De ki: “Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını da, gizli(24) olanlarını da,- günah(25) işlemeyi, haklı nedeni olmayan ‘isyan ve saldırıyı'(26) kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”
AÇIKLAMA
20. Burada “zinet” kelimesi, bütün ve uygun bir elbiseyi ifade eder. Ayet, ibadete başlayacakları zaman insanları, tam olarak örtülü olmaya teşvik ediyor. Bu maksat için, sadece İslam’ın mahrem yerler ve bunlara ilaveten toplumdan gizlenmesini istediği kısımların kapanması yeterli değildir. Bundan dolayı kişi imkânları nisbetinde, her iki gayeye de uyacak şekilde münasip ve temizce giyinmelidir. Bu emir, o devirde cahil kimselerin benimsedikleri ve o zamandan beri uygulayageldikleri yanlış tutumu çürütme anlamınadır. Bu kimseler, insanın Allah’a tam veya yarıçıplak halde ibadet etmesi ve O’nun huzurunda saçı-başı dağınık, perişan bir görünümde bulunması gerekmektedir diye düşündüler. Tam aksine Allah, sadece çıplaklığı yasaklamakla kalmaz, aynı zamanda insanın ibadet sırasında tam, düzgün ve temiz bir elbise giyinmiş olmasını emreder.
21. Yani, “Helâlı haram, haramı helâl kılmak yoluyla, tayin edilen sınırları aşan kimseleri Allah sevmez. Bundan dolayı O, umursamaz bir tavır takınan, kendilerini açlık rejimine tabi tutan veya Allah’ı memnun edeceği zannıyla, temiz ve helâl olanları kendilerine haram kılmak gibi ahmakça inanç sahiplerinden hiç hoşlanmaz. O, kendisine ibadet etmenin icaplarından olarak böyle bir şey istememektedir, hayır, aksine kişinin güzel-temiz bir elbise giymesinden ve lütfettiği temiz şeyleri kullanmasından memnun olur. Onun şeriatına göre asıl günah olan şey, helâlı haram veya haramı helâl kılmakla O’nun koyduğu sınırları aşmaktır.
22. Bu soru şeklinin, Kur’an-ı Kerim’in bâtıl yol ve dinleri çürütmek için kullandığı tipik bir usul olduğuna dikkat edilmelidir. Soruda ima edilen tema şudur: Allah tüm temiz, iyi ve güzel olan şeyleri kulları için yarattığından, bunların kullarına haram kılınması Allah’ın iradesi ile olamaz. Binaenaleyh, eğer dinî, ahlâkî toplumsal bir sistem, bunları haram veya mekruh kılar veya bunları ruhî yücelme ve ilerlemeye engel olarak düşünürse, işte bu özelliği, o sistemin Allah’tan gelmediğini daha başında gösteren açık bir delildir.
23. Yani, “aslına bakılırsa, hayatın iyi ve hoş olan bütün yönlerinin müminler için olması istenir. Çünkü hakiki mülk sahibine tam olarak inanan ve inanç sahibi olmanın mükâfatına layık olan kullar da onlardır. Fakat bu dünyada, hayatın nimetleri kâfirlere de verilir, çünkü burası insanoğlunun imtihan yeridir. Bundan dolayıdır ki kâfir, müminden daha büyük bir pay alabilir. Fakat, iyi ve güzel şeylerin iman temeline göre dağıtılacağı ahirette ise, bütün bu güzel ve temiz şeyler sadece müminlerin istifadesine sunulacaktır. Diğer tarafta, Allah’a karşı isyan tavrını benimsemiş olan inançsız kimseler, bu dünyada O’nun nimetleriyle yaşamalarına rağmen, ahirette bu ikramlardan hiçbir şey alamayacaklardır.”
24. Bkz. En’am an: 128 ve 131.
25.”” kelimesinin sözlük anlamı “ihmal” demektir. Bu kelime günah anlamını, “koşabildiği halde kasten koşmayan dişi deve” demek olan “Asimeh”den almaktadır. Aynı şekilde insan da yapabilme gücünü rağmen Rabbinin emirlerini ihmal ederse, Allah’ı hoşnut etmek gibi bir niyeti olmadığından günahkâr olacaktır.
26. Eğer bir kimse, belirtilen hudutları aşar ve hakkının bulunmadığı sahanın içine girerse hak kavramına karşı gelmiş olur. Aynen bunun gibi Allah’ın kulları için çizdiği sınırları aşan, kendi arzusu doğrultusunda giden ve Allah’ın mülkünde başlarına buyruk efendi imişler gibi davranan ve yalnızca Allah’a ait olan haklara utanmadan el atmaya yeltenen herkes Allah’a karşı gelen gerçek asidir.