KIYAMETİN DEHŞETİNDEN KORUNMAK İSTEMEZ MİYİZ ?
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamde ve Sena’ya layık olan Allah’tır. salat ve selam Mü’min ve Mü’mine kardeşlerimizin üzerine olsun.
Evet başladığımızdan da anlaşıldığı gibi konumuz Kıyamet. son günlerde yaşanan depremler, virüsler, çığlar gibi olayların sonunda gündemin haberleri değişti.Gündemi sarsan bu haberlerin sonucunda genellikle yapılan yorumlar ve haber başlıkları söyle;
“ son dakika… korkutan deprem oldu, Marmarayı korkutan deprem, Van’da çığ faciası,dünyayı dehşete düşüren Corona virüsü, Corona virüsü Çinde hayatı durma noktasına getirdi.” vs. vs. Birçok başlık atıldı, birçok haber yapıldı. Peki halk arasında bu haberler nasıl yorumlandı?
“ Kıyamet geliyor, bunlar Kıyamet alametleri, dünyanın sonu geldi, felaketler çoğaldı, ölümler çoğaldı, toplu ölümler arttı, eyvah zaten dünya yaşanmaz hale gelmişti, aman ne olacak ki en fazla ölürüz, zaten bu hayatta yaşanacak gibi değil ki.”vs. vs.
Peki herkesin ağzına pelesenk olmuş, çoğunluğun kolay kolay dille söylediği bu Kıyamet nedir ki kimileri onu korkuyla, kimileri de alayla karşılamaktadır.
Bir şeyin sevilmesi onun tanınması ile mümkündür. Tanımak içinde göz, kulak ve kalp ( akıl) gibi azaların yerinde kullanılması gerekir. Çünkü bir İnsan görmediği, duymadığı bir şey hakkında fikir sahibi olamaz, o şey için sevgi, nefret ya da korku besleyemez. bu duyguların oluşması için görmek, duymak ve akletmek gerekir. Allah Celle Celalühü bizleri yoktan var etmiş ve bize lazım olan uzuvları vermiş ve bunları da nerede kullanırsak doğru nerede kullanmazsak yanlış olduğunu bizlere ayetleri ile bildirmiştir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla;
“ Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredesiniz diye işitme, görme ( duyularını) ve gönüller ( akıl) verdi.” (Nahl 78)
Bir şeyin şükrünü Eda edebilmek için göze, kulağa ve gönüle ihtiyaç vardır. Bu sebeple Allah Celle Celalühü birçok ayette göz, kulak ve gönülden bahseder. Kıyametin anlaşılması için de bunlara ihtiyacımız var. Anlaşıldığında da ne kadar ciddiye almalıyız, ne kadar alaya almalıyız (haşa) o zaman idrak edeceğiz biiznillah. Gözlerimiz delilleri, alametleri görecek, Kulaklarımız Kıyamet anında ve sonrasındaki olayları ayet ve hadislerle duyucak ve aklı olan da gönlü ile bu konuda mutmain olup doğru kararı verebilecek.
Kıyamet; kalkmak, dirilmek, ayaklanmak, doğrulmak gibi manalara gelir. İslam inancında; evrenin düzeninin bozulması, her şeyin alt üst olarak yok olması ile ölen tüm insanların yeniden dirilerek ayağa kalkması olayını dile getirir.(İslam ansk.) Kur’an’da çeşitli isimlerle anılır. Yevmü’l Kıyame, Yevmiddin, Yevmü’l Ba’s gibi… Allah Celle Celalühü Kur’an’da birçok değişik isimlerle kıyametin şeklini ve önemini ayetlerde tekrar tekrar açıklamıştır. Kıyamet Ahiret inancının başlangıç noktasıdır. ahiret inancımız da kıyameti bilip anlamakla kuvvetlenir ve ekine ulaşır.
Allah Celle Celalühü Kıyamet için bir ayeti kerimede şöyle buyurur;
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
“ Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının! hiçbir babanın çocuğa yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına fayda veremeyeceği günden ( kıyametten) sakının (ona göre hazırlık yapın)! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı (şeytan) da Allah’ın affına güvendirerek sizi aldatmasın ( nasıl olsa Allah affedicidir diyerek sizi günah işlemeye sevk etmesin)!”(Lokman 33)
Bu ayetin tefsirinde; Yani bir kimsenin arkadaşı, lideri, manevi Mürşidi…vs. İle ilişkisi anne – baba ve çocuk arasındaki, daha sıkı ve yakın değildir. Bu sebeple ne baba oğlunu kurtarabilecek ne de oğul babaya şefaat edebilecek. Kimse kimsenin günahını yüklenemeyecek. Çünkü buna cesaret edemeyecek. Bu dünyada başkası uğruna ahiretini heba eden yahut başkalarına bağlanarak sapkınlık ve günah yolunu seçen şahıs aptalın ta kendisidir.” (Mevdudi) diyor.
Öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın! yani orada mutmain ve huzur içinde olmanız, size ahiret yurdunu unutturmasın. aldatıcı şeytan sizi yoldan çıkarmasın. Vehb bin Münebbih’in anlattığına göre Üzeyir aleyhisselam şöyle demiş; kavmimin musibete uğradığını gördüğümde üzüntüm arttı, kederim çoğaldı ve uykumu kaybettim. Rabbime tazarruda bulunarak namaz kıldım, oruç tuttum. ben bu durumda tazarruda bulunup ağlarken melek bana geldi. Ben Melek’e; bana haber ver, tasdik edenlerin ruhları, zalimlere, babalar oğullarına şefaatte bulunacaklar mı? dedim. Melek; Şüphesiz kıyamet gününde hükümlerin ayrılması vardır. Orada hiçbir ruhsat yoktur. Rahman’ın izin vermesi dışında hiç kimse konuşmayacaktır. Orada bir baba çocuğu yüzünden, çocuk babası yüzünden, Kardeş kardeşi yüzünden, bir köle Efendisi yüzünden muaheze olmayacaktır. Hiç kimse başkasıyla meşgul olmayacak, kimse kimseye acımayacaktır. Herkes kendi üzüntüsü ile meşgul olacak ve yüksek sesle ağlayacak, kendi günahını tek başına yüklenip taşıyacak. (İbn Ebu Hatim’den rivayetle – İbni Kesir)
“Allah’ın vaadi gerçektir. “Yani gecikmez, yanlış çıkmaz. Bu zor durumdan kaçış yoktur.””(S. Kutub)
“Dünya hayatı sizi aldatmasın” içerdiği geçimlilik, eğlendirici ve kendine bağlayıcı uğraşlarla sizi aldatmasın. o sınırlı bir süre içinde deneme ve ahirette görülecek karşılığı kazanma yeridir. (S. Kutub)
“şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi aldatmasın” yani şeytanlar çoktur. malla gururlanmak bir şeytandır, gururlanmak bir şeytandır, uzun ömürler gururlanmak bir şeytandır, arzunun dürtüsü bir şeytandır. Tüm aldatıcılar dan koruyan Allah korkusu ve ahiret düşüncesidir. ( Seyyid Kutub (Rh.A.))
Tabii ki bununla bitmedi Kıyamet. İnşallah bir dahaki yazımızda devam edebilmek duasıyla…
Velhamdulillahi Rabbil Alemin…