SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 70. VE 71. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
YAHUDİLERİN KİRLİ TARİHLERİ
70- Biz İsrailoğullarından kesin söz aldık ve onlara çok sayıda peygamber gönderdik. Fakat peygamberler kendilerine nefislerinin hoşuna gitmeyen bir mesaj getirdikçe kimisini yalanlıyor, kimisini de öldürüyorlardı.
71- Bu cinayetleri hiçbir fitneye, hiçbir kargaşaya yol açmayacak sandılar. Gözleri kör ve kulakları sağır oldu. Sonra Allah tevbelerini kabul etti, fakat arkasından çoğu yine kör ve sağır oldu. Hiç şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını görüyor.
Yahudilerin tarihleri pek eski ve geçmişleri pek kirlidir. Başka bir deyimle, Peygamberimize karşı takınmış oldukları olumsuz tutum, bu türden tutumlarının ne ilki ve ne sonuncusudur. Onlar hakka karşı çıkmayı ve ona sırt dönmeyi, yüce Allah’a verdikleri sözlerden dönmeyi, yüce Allah’ın dinini bir yana bırakarak nefislerinin arzularını ilah edinmeyi, sürekli günah işlemeyi, hakka çağıranlara saldırmayı, hak çağrısına düşmanca karşılık vermeyi huy ve gelenek haline getirmişlerdir. İlk ayeti tekrarlıyoruz:
“Biz İsrailoğullarından kesin söz aldık ve onlara çok sayıda peygamber gönderdik. Fakat peygamberler kendilerine nefislerinin hoşuna gitmeyen bir mesaj getirdikçe kimisini yalanlıyor, kimisini de öldürüyorlardı.”
Yahudilerin Peygamberlerine karşı neler yaptıklarını içeren suç dosyası kabarıktır. Bu dosyanın sayfaları; yalanlamalarla, dönekliklerle, yüz çevirmelerle, öldürmelerle, saldırılarla, arzu ve ihtiras tutsaklıkları ile dopdoludur.
Belki de yüce Allah bu yüzden, yahudilerin tarihini müslüman ümmete uzun uzun ve ayrıntılı olarak anlatıyor. Bu ümmet yahudiler gibi olmasın, onların durumuna düşmesin, yolunun tökezlenme noktalarında sürçmekten korunsun diye. Ya da bu tarihi anlatmanın amacı, yüce Allah ile sıkı ilişki halinde olan bilinçli müslümanların yoldaki tökezleme noktalarını önceden kavramalarıdır. Bir başka ihtimal de şu olabilir: İlerde bazı müslüman kuşaklar yahudilerin içine düşmüş oldukları sapıklığa düşebilirler. Uzun yıllar geçince onların da kalpleri kararıp, ihtiraslarına tutsak düşebilirler. O zaman da tıpkı yahudi zorbalarının uzun tarihleri boyunca yaptıkları gibi, bu sapık müslüman kuşaklar da gerçeğe yüz dönebilirler ve hak davetçilerinin kimisini yalanlayıp kimisini de öldürebilirler. İşte belki o zaman, bu bilinçli ve hakka bağlı müslümanların yahudilere gelen peygamberleri örnek almaları istenmiştir.
Yahudiler bütün bu ağır suçları işlerken yüce Allah’ın başlarına hiçbir belâ vermeyeceğini, kendilerini hiçbir cezaya çarptırmayacağını sanıyorlardı. Bu yanılgıya kapılmalarının sebebi; yüce Allah’ın değişmez kanunlarından habersiz olmaları ve “Allah’ın seçkin halkı” oldukları şeklindeki asılsız iddialarına güvenmeleri idi. Okuyoruz:
“Bu cinayetleri hiçbir fitneye, hiçbir kargaşaya yol açmayacak sandılar. Gözleri kör ve kulakları sağır oldu.”
Yüce Allah gözlerinin görme gücünü giderdi. Bu yüzden gördükleri şeylerden hiçbir şey anlayamıyorlardı. Yine Allah, kulaklarının işitme gücünü giderdi. Bu yüzden kulaklarına gelen seslerden hiçbir anlam çıkaramıyorlardı. Devam ediyoruz:
“Sonra tevbelerini kabul etti.”
Yüce Allah onlara rahmetini eriştirdi. Fakat onlar bu fırsatı kullanmadılar, ondan yararlanmasını bilemediler. Devam ediyoruz:
“Fakat arkasından çoğu yine kör ve sağır oldular. Hiç şüphesiz Allah, onların ne yaptıklarını görüyor.”
Yüce Allah onları çok iyi gördüğü ve çok iyi bildiği durumlarına göre cezalandıracaktır. Onların yaptıkları yanlarında kalacak değildir.
Eğer müslümanlar bu eski yahudi tarihini iyi bilirlerse, sırf bu yüzden bile yahudilere karşı nefret beslerler, bu bilgileri yahudilerden uzak durmaları için varolan diğer gerekçelere eklenmiş yeni bir itici faktör olur. Tıpkı sahabilerden Ubade b. Samit gibi, onlardan iyice soğurlar. Bu durumda onları, sadece Abdullah b. Ubeyy b. Selul gibi münafıklar dost edinebilirler!
Kitap Ehli’nin iki kolundan birini oluşturan yahudilerin durumu bu. Kitap Ehli’nin öbür kolu olan hristiyanlara gelince Kur’an-ı Kerim, onların da durumunu gerek bu surenin özelliği ve gerekse sözün akışı ile uyuşacak bir kesinlikle vurgulayarak gözlerimizin önüne seriyor.
Bu sûrenin daha önceki bir ayetinde, “Allah, Meryemoğlu Mesih'(İsa)dır” diyenler, kâfirlikle nitelenmişlerdi. (Maide Suresi, 17) Şimdi ise bu nitelik, hem “Allah, üç kutsal unsurun üçüncüsüdür” diyenlere ve hem de “Allah, Meryemoğlu Mesih'(İsa)dir” diyenlere yönelik olarak tekrarlanıyor. Daha sonra Hz. İsa’nın (selâm üzerine olsun) söz konusu kâfirlik hükmüne tanık olduğu, hristiyanları, yüce Allah’tan başka hiç kimseye ilahlık niteliğini yakıştırmaktan vaktiyle sakındırdığı, yüce Allah’ın hem kendisinin ve hem de hristiyanların Rabbi olduğunu vurguladığı bildiriliyor. Okuyacağımız ayetlerin sonunda bizzat yüce Allah’ın bir uyarısı yer alıyor. Bu uyarıda hristiyanlar, Allah’a ve Allah’ın hak dinine inanan hiçbir kimsenin ağzına bile alamayacağı bu tür saçma sözlerden tehdit içerikli bir dille sakındırılıyor. Şimdi ayetleri okuyoruz.