BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Fussilet 30- “Rabbimiz Allah’tır” deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin.”
“(Şimdi) siz, bu Kur’an’a mı şaşıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!” (Necm sûresi, 59-60)
Bu iki âyetin üst kısmında, geçmişte yaşamış bazı ümmetlerin ve peygamberlerin hallerinden söz edilmektedir. Hz. Peygamber’in de geçmişteki o uyarıcılardan bir uyarıcı olduğuna dikkat çekilmekte ve kıyametin yaklaştığı bildirilmektedir. Sonra da siz bütün bunları getirmiş olan Kur’an’a mı şaşıyor, hayret ediyorsunuz? Ağlamıyor gülüyorsunuz? Hafife almaya kalkışıyorsunuz? sorusu yöneltilmektedir.
Bu iki âyetteki şaşırmak yalanlamayı, gülmek istihza ve alayı, ağlamamak da cüretkârlığı akla getirmektedir. Bir başka ifadeyle söyleyecek olursak, bu üç davranışın temelinde yalanlama, istihzâ ve cüretkârlık yatmaktadır.
Mâzideki felâketlerden, gelecekteki dehşetli olaylardan haber veren Kur’ân-ı Kerîm’e şaşmak, bunlardan etkilenmeden neşe ve eğlencesine devam etmek, herhalde işi anlamamış olmak ya da anlamaz gözükmek demektir. Haber verilen olayların mâhiyetini birazcık idrâk edebilenlerin öyle serbestçe gülüp oyun eğlence ile vakit geçirmeleri düşünülemez. Allah’a karşı duyulacak derin bir haşyet bütün bunlara mânidir.
Allah saygısı (haşyet) biraz da gözyaşlarında ifadesini bulmaktadır. Gözü yaşarmayan insanın kalbinin yumuşaklığı ve güzel duygularla bezenmiş olduğu şüphelidir. Duygulu insan, kavrayışı yerinde olan adam, bu iç halini zaman zaman gözyaşları şeklinde dışa vurur.
Enes İbni Mâlik ra şöyle dedi: Resûlullah sav, bir benzerini daha önce asla duymadığım pek etkili bir hitâbede bulundu ve şöyle buyurdu:
“Eğer Siz Benim Bildiklerimi Bilseydiniz Mutlaka Az Güler, Çok Ağlardınız” (Enes, bunun üzerine Resûlullah sav’in ashâbı, yüzlerini kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladılar, demiştir. (Buhârî, Küsûf 2, Tefsîru sûre (5), 12, Nikâh 107, Rikak 27, Eymân 3; Müslim, Salât 112, Küsûf 1, Fezâil 134. İbni Mâce, Zühd 19)
Eşyâ ve olayları gerçek yüzleriyle görmek, elbette insanı daha temkinli ve akıllı davranmaya götürecektir. Rastgele davranışlar, biraz da cehâletin ürünüdür. “Zevkleri bıçak gibi kesen ölümü çok anın” tavsiyesi, herhalde daha bilinçli ve akıllı davranmanın yollarından biridir.
Bir âhiret yolcusu olduğunda kuşku bulunmayan insan, durumunu düşündükçe ve gerçeği öğrendikçe, çıktığı bu uzun ve tehlikeli yolculukta kendisini sıkıntıya sokmayacak, aksine yardımcı olacak birtakım hazırlıklar yapma ihtiyacını hissedecektir. Peygamber Efendimiz, işin bu tarafını ısrarla hatırlatarak, müslümanların duygulu ve sorumlu bir hayat yaşamalarını, gereksiz taşkınlıklar yapmamalarını bir tehdit üslûbuyla dile getirmiştir. Durumu kavrayan ashâb-ı kirâm, yüzlerini kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaktan kendilerini alamamışlardır.
NECM 59- Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz? 60- Ve gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz? 61- Siz gafil ve oyuna kapılmış kişilersiniz.
SAF. TEFASİR: 60. Onu dinlediğinizde gülüyorsunuz da âyetlerinden ve tehditlerinden dolayı ağlamıyorsunuz. Oysa hakkınız, kusurlarınızdan dolayı değil üzülüp gözyaşı dökmek, kan ağlamanızdır.
MEVDUDİ: Cehalet ve dalâletinize ağlamanız, üzülmeniz gerekirken, sizler tam tersine hakla alay etmektesiniz.
TEVBE 82- Kazandıkları günahın cezası olarak, artık az gülsünler, çok ağlasınlar.
TEFSİRÜ’L-MÜNİR: Tebuk Gazvesinde Cihad’dan Geri Kalan Münafıkların Sevinmeleri
81- Allah’ın Resulüne muhalefet için (cihada gitmeyerek) geri kalıp oturanlar sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmeyi çirkin gördüler ve: “Bu sıcakta savaşa çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha sıcaktır”. İyice bilmiş olsalardı.
82- Artık onlar kazanmakta olduklarının cezası olarak (dünyada) az gülüp (ahirette) çok ağlasınlar.
TEF. MÜNİR: Kur’ân, onları kınıyor ve uyarıyor. Çünkü düşmanla cihaddan, İslâm’a yardımdan geri durmaları sebebiyle gidecekleri cehennem ateşindeki şiddetli sıcaklık, dünyadaki yaz sıcaklığından çok fazladır.
Sonra Allahü Teâlâ onları, kendilerinin kazandığı ve ellerinin yaptığı şeyler sebebiyle tehdit etmekte, dünyada az bir zaman için sevineceklerini ve cehennemde çok ağlayacaklarını, yahut az gülüp, çok ağlayacaklarını belirtmiştir.
Bu tehdit, sadece münafıklara ait değildir. Allahü Teâlâ’dan korkan salih kulları da kapsar. Nitekim Tırmizî’nin tahric ettiği hadis-i şerifte Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: tallahi benim bildiklerimi siz bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız. Allahü Teâlâ’ya, seslerinizi yükselterek yalvarmak üzere tepelere çıkardınız. Ben de, yaprağım yayan bir ağaç gibi (herkese faydası dokunan) olmak isterdim.”