sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

Ahiret Endişesi

A+
A-

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd Göklerin ve Yerin Rabbi,Rahman,Rahim,Din günün sahibi Yarattıkları üzerinde mutlak tasarruf yetkisine sahip Allah Azze ve Celle ye Mahsustur.Salat ve selam Müminlerin önderi,Yaşayan Kur’an Hz.Muhammed (s.a.v)’e aline,ashabına ve onları takip eden Müminlerin üzerine olsun inşallah.

İnsanın Rabbine gereği gibi kulluk yapabilmesi için ilk olarak dünya denen şu mekana kulluk yapmanın dışında hiç bir maksatla gelmediğini iyi idrak edebilmesi daha sonra ise dünya hayatının akabinde gideceği yurt olan Ahireti  ile ilgili kazanamama ve kaybetme olasılığını da düşünerek bir endişe içerisinde olması gerekmektedir.

Nereden geldiğini, ne yapması gerektiğini ve nereye gideceğini düşünmelidir..

İnsanoğlu yaşarken hayatta bir çok şey için endişelenir.  Geleceği için endişelenir, kazancı için endişelenir, çoluk çocuğu için endişelenir , güzel bir hayata sahip olamamaktan endişelenir bu böyle uzar gider ancak bu kadar endişenin içerisinde geleceğinde hiç bir şüphenin olmadığı Ahirete hazırlıklı olmak kimileri için en son sırada kimileri için ise hayat sıralamasında yer almıyor bile.. Oysa insanın endişelendiği yarınlarını görmeye garantisi yokken Ahiret  onun kaçamayacağı bir sondur.  Allah c.c Bakara suresinde Muttakilerin vasıflarından bahseder ve “Onlar Ahiretten hiç kuşku duymazlar” (Bakara 4) buyurur. Bu sıfat insanı, başıboş bırakılmadığının, iş olsun diye yaratılmadığının, kendi keyfine bırakılmayacağının ve kendisini ilâhi adaletin beklediğinin bilincine erdirir. Ahiret şuuru kişiyi dünyada yaratıldığı gaye uğrunda yaşamaya sevk eder.

Ömer b. Hattab (ra) diyor ki;

“Amelleriniz tartılmadan önce kendinizi tartın, hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekin ve her şeyin Allah’a sunulacağı en büyük gün olan kıyamet günü için hazır olun. Çünkü Allah Teala şöyle buyuruyor. “O gün hesap için huzura alınırsınız. Hiç bir sırrınız gizli kalmaz.” ( Hakka 18)

Ebu Zer (ra)’ın , Rasulullah (sav)’den rivayet ettiği kutsi hadis şöyledir:

“Allah Teala buyurdu:

Ey kullarım! Zulmü nefsime haram kıldığım gibi ,onu aranızda da haram kıldım. O halde birbirinize zulmetmeyin.

Ey kullarım! Benim hidayete erdirdiklerim hariç hepiniz sapıklık içindesiniz. öyleyse benden doğruya ulaşmayı dileyin ki sizi hidayete erdireyim.

Ey kullarım! Doyurduklarımın haricinde hepiniz açsınız. Benden doyurulmayı isteyiniz ki sizi doyurayım.

Ey kullarım! Giydirdiklerimin dışında hepiniz çıplaksınız. Benden giydirilmeyi isteyiniz ki sizi giydireyim.

Ey kullarım! Siz gece gündüz hatalar yapıyorsunuz. Bense tüm günahları bağışlarım. Benden mağfiret dileyiniz ki sizi bağışlayayım.

Ey kullarım! Öncekileriniz ve sonrakileriniz, insanlarınız ve cinleriniz, hepiniz birden takva ehli olsanız bu benim mülkümde bir şey artırmaz.

Ey kullarım! Öncekileriniz ve sonrakileriniz, insanlarınız ve cinleriniz, hepiniz birden isyan ve günahkarlık yolunu tutsanız bu da benim mülkümden bir şey eksiltmez.

Ey kullarım! ! Öncekileriniz ve sonrakileriniz, insanlarınız ve cinleriniz, hepiniz birlikte bir yerde toplanıp benden dilekte bulunsanız ve bende her birinizin dilediğini versem bu benim mülkümden hiç bir şeyi eksiltmez. Yalnızca denize bir defa daldırılıp çıkarılan iğne denizden ne kadarını eksiltebiliyorsa o kadar eksilir.

Ey kullarım! Sizin için amellerinizin hesabını tutuyorum ve kıyamet günü onların karşılığını size vereceğim. o gün kim hayırla karşılaşırsa Allah’a hamd etsin, kim de bunun dışında bir şeyle karşılaşırsa nefsinden başkasını kınamasın!” (Ahmed b.Hanbel . Müsned, 3/48)

Ebu said el-Hudri (ra) Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivayet ediyor:

“Hastaları ziyaret edin , cenazelere katılın ki bunlar size ahireti hatırlatsın.”

İnsan kefene sarılmış yerde yatan cenazeyi gördüğünde bile “evet ölüm var evet o öldü ama bana daha var” düşüncesine kapılıyor ondan ibret alması ve orda yatan bende olabilirdim demesi gerekirken..

Hasan Basri’den gelen bir rivayet şöyledir:

“Ölüme çağrıldıkları ve ahiret azığı hazırlamakla emrolundukları halde hala oturup oyun oynamakla meşgul olanlara hayret ki ne hayret!”

İbn Mesud (ra) şöyle der:

“Kurana riayet eden kimse; insanlar uykudayken gecesini namazla değerlendiren, insanlar yemek yerken gündüzünü oruçla değerlendiren, insanlar sevinirken üzülmesini, insanlarken gülerken ağlamasını, insanlar konuşurken susmasını ve insanlar böbürlenirken de alçakgönüllü davranmasını bilen kişi olmalıdır. Kuran hafızı hüzünlü, sakin ve yumuşak huylu olmalıdır. Kaba,sert ve çığırtkan olmamalıdır.”

Hakim şöyle der:

” Her kim şu üç şey dışında kaygılanır ve hüzünlenirse o hüznü de sevinci de bilmiyor demektir.

1.Ömrünü imanlı mı yoksa imansız mı tamamlayacağı kaygısı.

2.Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getirip getirmeme kaygısı.

3.Ahirette davalılarından kurtulup kurtulamayacağı kaygısı.”

Bu maddeler çerçevesinde kendi kaygılarımıza ve bizi üzen dünyalık sebeplere bakacak olursak  o kadar çok mesele var ki aklımızı meşgul edip  hüzünlendiren bunlar çoğumuzun malesef hatırına bile gelmiyor.

Hasan Basri,Rasulullah (sav)’in  şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Allah’ın katında şu iki damladan daha sevimlisi yoktur: ilki geceleyin Allah korkusu ile akan göz yaşı damlası, ikincisi de Allah yolunda savaşırken akan kan damlası.” (Tirmizi, 1669)

Ömer b. Abdulaziz, bir gece namaz kılıyorken şu ayeti okudu:

Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir. Kaynar suda sonra da ateşte yakılacaklardır.” (mümin 71-72)  bu ayeti defalarca okudu ve ağladı.

Rabbim asıl hayatın Ahiret yurdu olduğunun bilincine varıp kazananlardan olabilmek adına çalışanlardan olmayı, ona gereği gibi kulluk yapmayı Rabbine tam manasıyla teslim olan müslümanlardan olmayı bizlere nasip etsin inşallah.. AMİN…

“Bu dünya hayatı oyundan ve eğlenceden başka bir şey değildir. .Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bunun bilincine varsalardı.”  (Ankebut 64)

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.