AHİRETİN MANASI VE MAHİYETİ, GAYBE İMANIN ÖNEMİ NEDİR | Akaid Programı – 43. Bölüm
AHİRETİN MANASI VE MAHİYETİ, GAYBE İMANIN ÖNEMİ NEDİR
Ahiret kelimesinin sözlük anlamı, son ve sonra olandır. Bu anlamda dünyanın sonuna ahiret denir. Terim olarak ahiret, ölümden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve ebediyen devam eden bir hayatın adıdır.
İçinde yaşadığımız dünyada bulunan her şey sürekli bir değişiklik göstermektedir. Her şeyin durmadan değiştiğini, eskidiğini, canlıların doğup, büyüyüp, gelişip, yaşlanıp öldüklerini hep gözlemekteyiz.
Yaratılmış olan varlıkların zamanı gelince yok olmaları doğaldır. Çünkü Yüce Allah’tan başka ölümsüz, kalıcı varlık yoktur. Şu halde her şey belirli süreler içerisinde varlığını devam ettiriyor, sonra da yok oluyor. Bu varlıklar arasında kendisine verilen akıl, irade ve güç sayesinde özel bir yere sahip olan insan da belirli bir süre yaşadıktan sonra ölmektedir. İşte insanın canlı kaldığı, varlığını sürdürdüğü bu zaman süresine ömür diyoruz. İnsan ömrünün belli bir zaman sonra Allah’ın emriyle son bulmasına da ecel diyoruz. Dünyada her gün veya her an vakti gelen insanların ömürleri tükeniyor; diğer taraftan da yeni doğanlarla yeni hayatlar başlıyor. İşte bunlar gibi bu dünyanın da bir ömrü, bir sonu vardır. Dünyanın bu son bulma anına “Kıyamet kopması” diyoruz. Bundan sonra, Yüce Allah yeni bir âlem yaratacak, bütün ölüleri diriltecek ve hepsini “Mahşer” denilen yerde toplayacaktır. İşte bu yeni âleme “Ahiret” denir.
Ahirete, ahiret günü, kıyamet günü, din günü, ceza günü, son gün, diriliş (ba’s) günü gibi isimler de verilmiştir.
İnsana hayat ve canlılık veren ruh, insanın ölümü ile bedenden ayrılır ve ruhlar âlemine gider.
Kıyametin kopma zamanı gelince İsrafil (as) Allah’ın emriyle Sûra üfleyecek bütün bu âlemin düzeni bozulacak, her şey alt üst olup taş üstünde taş kalmayacak ve bu dünya hayatı son bulacaktır.
İsrafil’in Sûra ikinci defa üflemesiyle bütün ölüler dirilecek ve yeni bir âlem kurulacaktır. Burada insanlara dünyada yaptıkları bütün iyilik ve kötülükleri açıkça gösterilecektir. Sevabı, yani iyilikleri çok olanlar Cennete gideceklerdir. Günahı, yani kötülükleri çok olan Müslümanlar günahlarının cezasını görmek üzere Cehenneme gireceklerdir. Bunları Yüce Allah dilerse affeder, dilerse cezalarını çektikten sonra yine Cennete koyar. İnkâr edip iman etmeyenler ebedî olarak Cehennemde kalacaklardır.
İşte yeniden dirilme ile başlayıp sonsuza kadar sürüp gidecek olan hayata âhiret hayatı ve bu hayatın geçtiği âleme de âhiret âlemi veya öteki dünya denir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Sûra üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde, kim varsa hepsi düşüp ölmüş olacaktır. Sonra Sûra bir daha üflenince, hemen ayağa kalkıp, bakakalacaklardır.”[1]
Birinci Sûrda Allah’ın dilemesiyle ölmeyip kalanlar, Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azraîl, veya Hamele-i arş(Arşı taşıyan melekler), ya da Rıdvan melekleri, hûriler, cennetin hazînedarı olan Malik’le cehennem bekçileri olan zebânîlerdir. Bu âyete göre ” Sûr ” iki defa üflenecektir: Birincisi ölüm üfleyişi, ikincisi de ba’s (dirilme) üfleyişidir.
Kur’an, Ahiret âlemini ayrıca “Din Günü ” ve “Gayb Âlemi” olarak isimlendirir .
Gözden kaybolan şeye gayb dendiği gibi, duyularla idrak edilemeyen, insan bilgisi dışında kalan şeye de gayb denir. Bir şeyin gayb olması Allah’a göre değil, insanlara göredir. Çünkü Allah’tan gizli kalan hiçbir şey olamaz. O, gayb ve şehâdet âlemini bilir. Kur’an’a göre varlıklar iki kısımdır: Gayb âlemini meydana getiren; görülmeyen ve idrak edilemeyen varlıklar ve şehâdet âlemini meydana getiren; görülüp, idrak edilen varlıklar. Gayb âlemine ait varlıklar da iki kısımdır:
1- Bir kısmının delili yoktur. Varlığını ancak Allah bilir, duyularla idraki mümkün değildir.
“Gaybın anahtarları O’nun yanındadır, onları O’ndan başkası bilemez.“[2]
2- Bir kısım varlıklar da idrak edilemez ancak varlıkları delillerle anlaşılabilir. Allah’ın sıfatları, Ahiret, Cennet, Cehennem ve Melekler gibi. Bu tür gayb haberleri peygamberlere vahiy yoluyla bildirilir. Onlar da ümmetlerine bildirirler. Müminler, kendilerine vahiy yoluyla bildirilen ‘gayb’a ait haberlere inanmak mecburiyetindedirler. Mümin zaten inanan insan demektir. Bu haberlere inanmamak ise küfürdür. Ahiret de gayb haberlerinden olup inanılması zaruri olan vahye dayalı bir haberdir.
Hayatının başlangıç ve sonu olmayan ancak Allah’tır. Bu âlemin de bir gün yok olacağı muhakkaktır. Sonradan meydana geldiği bilinen bu âlem üzerindeki değişiklikler, zamanla insan, hayvan, bitkiler ve bütün varlıkların ölmesi ve yok olması, depremler vs. bu âlemin tamamının bir gün yok olacağının delilleridir. Bu tür hâdiseler insan iradesinin ve gücünün dışında olan hâdiselerdir.
Başlangıcı itibariyle yoktan var olduğunu kabul ettiğimiz bu âlemin, yok olduktan sonra tekrar yaratılması akla aykırı değildir. Çünkü onu yoktan yaratan Allah, onu helâk ettikten sonra tekrar yaratmaya elbette kadirdir. İnsan da öldükten sonra tekrar, Allah’ın izniyle dirilecektir.
Kur’an’da tekrar dirilmeye dair pek çok ayet vardır:
“Mahlûkatı ilkin yaratıp, sonra (kıyamette) onu diriltecek olan O’dur, ki bu (öldükten sonra diriltme, ilk yaratıştan) O’na daha kolaydır…”[3]
“Ey Resulüm, de ki: Onları ilk defa yaratan diriltir ve O, her yaratılanı hakkıyla bilir. “[4]
Bu ayetler, mahlûkâtı ilk yaratanın, onları tekrar dirilteceğini ifade etmektedir.
İnsanların, hayvanların ve diğer canlıların uyumaları ve tekrar uyanmaları, öldükten sonra dirilmeye bir benzetmedir:
“O’dur ki geceleyin sizi öldürür (gibi uyutur), gündüzün ne işlediğinizi bilir; sonra belirlenmiş süre geçirilip tamamlansın diye gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O’na dır; sonra (O, dünyada) yaptıklarınızı size haber verecektir.”[5]
Kur’an-ı Kerim, kuraklık ve mevsim nedeniyle ölü hale gelen ve hayatı tamamen sönen toprağın, yağmurla veya sulanarak eski haline dönüşünü ve bereketlenmesini de, öldükten sonra dirilmeye delil göstererek şöyle buyuruyor:
“O’nun ayetlerinden biri de (şudur): Sen, toprağı, boynu bükük (kupkuru) görürsün. Onun üzerine suyu döktüğümüz zaman titretir ve kabarır. Onu dirilten (Allah), elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir.”[6]
El-Hacc Suresi, 5-6. ayetinde öldükten sonra dirilme konusunda şüphede olanların dikkatlerini, yaratılışlarının safhalarına çekerek, bu ifâdelerin altında tekrar diriltilmenin imkânını ortaya koymaktadır.
Âlemlerin yaratılışı, insanların yeniden dirilmelerine delil gösterilir:
” Elbette gökleri ve yeri yaratmak, insanları (öldükten sonra) yaratmaktan daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler.” “[7]
İnsanın boşuna yaratılmadığını; başıboş terkedilmediğini, her nefsin ölümü tadacağını, inanan ve iyi amellerde bulunan kişilerin mükâfatlandırılması ve kâfirlerin de cezalandırılması için tekrar diriltileceklerini bildiren; ayetler de, ahiret hayatının birer delilidirler.
Mahlûkâtın, ölüp yok olduktan sonra tekrar dirilmelerindeki hikmet, mükelleflerin bu dünyada iradeleriyle kazandıklarının karşılığını görmeleridir. Çünkü bu dünya kazanç ve amel dünyasıdır. Öbür dünya ise, yapılanların karşılığının görüleceği yerdir.
İnsanlar bu dünyada rızıklarında, işlerinde, ecellerinde, mutluluk ve mutsuzluklarında çok farklı bir yaşayış içindedirler. Kimi zalim, kimi mazlum, kimi iyi, kimi hasta, bir kısmı zengin, bir kısmı fakir, bir kısmı üstün, bir kısmı zelildir. Kimisi iyilik yapar, kimisi kötülük. Şayet ölüp de tekrar dirilmeyecek olsalardı, iyilik yapanlar mükâfat, kötülük yapanlar da ceza görmemiş olurlardı. Bu ise Allah’ın adâletine aykırı olurdu. Bundan dolayı Allah tekrar dirilmeyi ve cezayı yaratmıştır;
“İnkâr edenler, kat’iyyen diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: “Hayır, Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah’a göre kolaydır.“[8]
Ahirete iman, kâinatta meydana gelecek olan korkunç inkılâbın kesin olduğunu kabul etmektir. Bu dünya hayatı tamamıyla son bulup, başka bir hayat başlayacaktır. Bu âleme iman, İslâm inancını meydana getiren altı esastan birisidir. Mümin, imanı ve Kur’an ahlâkı ile ahlâklanmasının neticesini ahirette göreceğine, Allah’ın lûtfuna nâil olacağına yakînen inandığı için ölüm ve âhiret hayatı, onu tedirgin etmezken; hayatını küfür ve isyanla, zulüm ve haksızlıkla geçiren kâfir, asî ve zalim ise ölümü ve ölümden sonraki ahiret hayatını istemez.
Hz. Ali ahireti inkâr eden birisine şöyle demişti: “Benim dediğim olursa sonunda sen zararlı çıkarsın. Fakat senin dediğin olursa, ben zararlı çıkmam. ”
Ahiret inancı, insana ilerleme ve gelişme yolunda büyük bir güç kazandıran mükemmel bir inanç türüdür. Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur:
“Her kim inanarak ahireti ister ve onun için gerektiği şekilde çalışırsa, onun emeği mükâfatla karşılanır.”[9]
[1] Zümer Suresi, 68
[2] el-En’âm Suresi,59
[3]er-Rûm Suresi,27
[4] Yâsin Suresi,79
[5] el-En’âm Suresi,60
[6] Fussilet Suresi,39
[7] el-Mümin,57; en-Naziât,27, 33; Yâsin,79, 81
[8] et-Teğabun Suresi,7
[9] el-İsrâ Suresi,19