sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

AKİDEDE MÜMİN’İN HEDEFİ

A+
A-

Hamd, kendisinden başka ilah olmayan, kâinatı eşsiz bir şekilde yaratan, yarattıklarının rızıklarını tayin eden, öldüren, dirilten, yaşatan âlemlerin Rabbi olan ALLAH(CC)’ a mahsustur.

Salat ve Selam âlemlere rahmet olarak gönderilen, kendisine itaat edilmedikçe kurtuluşun mümkün olmayacağı son Resul Hz. Muhammed ‘sav)’ e, aline, ashabına tertemiz ehli beytine ve izinden giden tüm mümin ve müminelerin üzerine olsun İNŞALLAH.

Allah(cc) ya kulluğun en önemli basamağı hiç şüphesiz akide yani iman basamağıdır. Kurtuluşun yegâne yolu sağlam bir imana dayanmaktadır. Sadece atadan dededen babadan kalma taklit üzere bir inanç bu sınavı kazanmak için yeterli olabilir mi? Hiç şüphesiz yeterli değildir. Öyleyse RABBİMİZ bizden nasıl bir iman istemektedir. Nasıl bir iman, sadece şartları ezberden söylenen arkasındaki hakikatlerden, ruhtan ve maneviyattan yoksun bir şekilde söylenen bir iman mı? Hâlbuki akide bir şeye düğüm atmışçasına bağlanmak gönülden teslim olmak demekti. Bizden istenen ise imanda itminanı yani gönül kanışını ve yakini yani sarsılmaz bir bağlılığı elde etmekti. Zira ALLAH(cc) Nisa suresi 136. Ayeti kerimesinde mealen “EY İMAN EDENLER İMAN EDİN!” ayeti bize bu hedefi bize çizmekte idi. Bunun en önemli sebebi hikmetlerinden bir tanesi de imtihan hayatında bizi yoldan çıkararak şirke, küfre, nifaka ve haramlara sokacak etkenler karşısında dik durabilmek ve hak yolunda sabit kalabilmektir. Ne var ki bugün ümmet olarak büyük bir tehlikenin içerisinde yüzüyor, insanlarımız neye neden niçin inandıklarını bilmiyor. Ve bu hakikatlerden gafil bir şekilde bir haber vaziyette yaşıyor. Bu sebeple ALLLAH(cc)kullukta muvaffakiyet elde edilemiyor. Akli ve nakli delillerle ALLAH(cc) tanımak imanlarımızı sağlamlaştırmak zorundayız. Bu iş keyfi bir iş değil bilakis İtikadi bir FARZDIR. Bu basamağı atlayıp es geçenler gömleğin en baş düğmesini yanlış yere ilikleyenler iki yakasını bir araya getirmeye muvaffak olamayacaklardır. Kamil bir iman bu çetin sınavı kazanmak için bir zaruret olduğuna göre bu mesuliyetin altından nasıl kalkacağız, kâmil bir mümin nasıl olacağız, İslam’ı kimlikten kişiliğe nasıl taşıyacağız bütün bu sualleri aydınlatma üzere RABBİMİZ ANKEBUT suresi 69. Ayeti kerimesinde mealen şöyle buyurmaktadır;

“Bizim uğrumuzda mücadele edenlere gelince muhakkak ki biz onları yollarımıza eriştireceğiz. Şüphesiz ki ALLAH ihsan sahipleriyle beraberdir.”

Bu ayeti kerime en geniş anlamda dini vecibelerin icap ettirdiği her türlü çabayı ve çalışmayı içerisine alan ve kulların bu çabalarının asla karşılıksız kalmayacağını ve ALLAH(cc) onları muhakkak rızasına ulaştıracağını ifade eden mümtaz bir ayettir. Fakat bunun karşılığı olarak bizden cehdi gayret istemek de bu uğurda samimiyet ve fedakârlığımızı ortaya koyup bedelini ödememizi RABBİMİZ bizlerden istemektedir. Bu ayetin en canlı örneği SELMAN-I FARİSİ(r.a)’ın hidayet sürecidir. Ayrıca bu ayeti kerime zaman zaman kafamızı kurcalayan bir soruya da cevap vermektedir. Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşamakta olan farklı din mensubu insanların akıbetlerinin de HAKKI arama, doğruyu bulma, çaba ve azimlerine göre ALLAH(cc)onları doğruya eriştireceğini müjdelemektedir. Fakat onlardan da kendilerine verilen akıl nimetiyle HAKKI arama çabası istemektedir dolayısıyla bu ayetin muhatabı olmayan hiçbir sınıftan insan kalmamakta ilahi hidayetin kulların çabasıyla harekete geçeceğini tüm insanlığa haber vermektedir. Ne var ki onlardan HAKKI arama çabası istenirken bizlerinde onlardan pek farkı kalmamakta bizlerden de HAKKI yaşama çabası beklenmektedir. Görüldüğü üzere her kim olursa olsun üzerine düşen çaba ve çalışmayı ortaya koymadığı müddetçe ilahi hidayetten mahrum olacağını ALLAH(cc)Tevfik ve inayetiyle onlara yardımda bulunmayacağını beyan etmektedir. Bunun zıddında HAKKI yaşama konusunda herhangi bir çabası olmayıp dertleri sadece dünyaya münhasır olanlar ilahi destekten mahrum olarak gazaba uğramaya ve dalalete sürüklenmeye mecbur kalacak, arzu ve isteklerinin elinde adeta bir oyuncak olacaklardır. Hayatı böyle pervasızca yaşayan kimseler Hakikaten neyi arzulamakta ve neyi istemektedirler. ALLAH(cc) rızasını mı? Yoksa kendi heva ve hevesini mi? ALLAH(cc) Hidayetine nail olmamanın öyle gelişi güzel bir şekilde olmadığını sırrının ise kulun o konudaki çaba çalışmasına bağlandığını bizlere bildirmektedir. Öyle ise nefislerimiz bir muhasebeye çekerek şu soruların karşılığını onda arayalım.

1-BU HAKİKATLERDEN NE KADAR HABERİMİZ VARDIR?

2-HİDAYET NAMINA İSTEK ARZU VE ÇABALARIMIZ NE KADARDIR?

3-BİZE BEKLEYEN TEHLİKELERE KARŞI TEDBİRLERİMİZ NE ORANDADIR?

Her şeyin öncesin de sır kulun RABBİNİ arzulamasındadır. Nefislerimize bir soralım biz gerçekten ALLAH(cc)mu istiyoruz yoksa dünyayı mı? Gönlün ve arzun ne tarafta senin bugün derdin tasan gerçekten ALLAH(cc)’mı? Cennet mi? hesap mı? Ev mi? iş mi? eşyamı? Araba mı? Yani kısacası dünya ve dünyalıklar mı? İşte buradaki sıkıntı TEVHİDİ bir problemdir(LAİLAHEİLLALLAH)ilkesine terstir. Hani ALLAH(cc) birliğine iman olacaktı niye şimdi gönlümüzün dert sayfalarında en gerilerde ya da sonlarda hele şunu da bir bitireyim ”ONDAN SONRA ”derken O’NDAN (cc) daha önemli işlerimiz olduğunu ağızlarımızla söylemiyor muyuz? Hayatın kararını alan durup düşünüp RABBİNİ ikinci plana atma hatasından cayan O’NUN(cc) rızasına doğru çabalayan kullarından olmamız istenmektedir. Demek ki kul iç âleminde ALLAH(cc) hatırlayıp O’NA yöneliyor ve bir değişim gerçekleşiyor ve bir çaba oluşuyor ALLAH(cc) ona muvaffakiyet nasip ediyor. MUHAMMED SURESİNİN 17. Ayetinde RABBİMİZ(cc) mealen” Hidayete yönelenlerin elbette ki hidayetlerini arttıracağız ve onlara takvalarını vereceğiz” diye buyurmaktadır. Yani yanlışlardan kaçınıp akıbetlerini kazanmayı onun için sağlam bir kulluğa ulaşmayı nasip edeceğiz demektir. Eğer insanların hayalleri ve hedefleri başka ise dini anlamda bir dert ve çabaları yoksa ALLAH(cc) onlara ne diye HİDAYET versin. Ne diye Değer versin neyi Hak etmektedir bu insanlar. ŞÜPHESİZ ALLAH(cc) Muhsinlerle yani iyiliği güzelliği doğru olanı yerine getirmeye çalışan kullarıyla beraberdir. ”İMAM FAHRUDDİN RAZİ (rh.a) derki ayet şu manaya da dalalet etmektedir.” DELİLLERİMİZE BAKAN BUNA GAYRET SARFEDENLERİ MAFİFETULLAHA YANİ ALLAH(CC) HAKKIYLA BİLEN VE TANIYAN KİMSELERDEN OLMAYA ULAŞTIRACAĞIZ” demektir. Eğer kul daha üst perdeden tatminlik arayan bir kimse ise FATİH SULTAN MEHMET(rh.a) gibi İstanbul’u nasıl fethedeceğini dert ediyor ise ona da gemileri dağlardan indirmeyi nasip edeceğiz demektir.Çalışma kuldan Tevfik ise ALLAH(cc)’ tandır. Eğer bizde KAMİL bir iman sahibi olmak adına ALLAH(cc)tanımak için üzerimize düşen gerekli çabayı gösterir isek elbette ki bizleri de o KAMİL imana eriştirecektir.Diyip ANKEBUT SURESİ 1ve3 . Ayeti kerimeleri okuyarak yazımızı sonlandıracağız

“ELİF, LAM, MİM, İNSANLAR İMAN ETTİK DİYİP DE İMTİHANA ÇEKİLMEDEN BIRAKILACAKLARINI MI ZANNEDİYORLAR? ANDOLSUN BİZ ONLARDAN ÖNCEKİLERİDE İMTİHANDAN GEÇİRDİK. ALLAH DOĞRUYUDA YALANCIYIDA MUTLAKA ORTAYA ÇIKARACAKTIR.

Çalışma Bizden Tevfik ALLAH(cc)tandır…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.