sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

AKIL

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 Hamd alemlerin Rabbi, Maliki, ölümü ve hayatı biz kullarının hangisinin daha iyi amel işleyeceğini belirlemek için yaratan, bizlere çeşitli ibretler ve öğütler ile yolunu gösteren Allah (C.C)’a aittir.

Salat ve selam rehberimiz ve önderimiz, alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)’e onun ehli beytine, dinin yaşanması konusunda bizlere örneklik teşkil eden Ashabına(ra), bugüne kadar yaşamış ve bugün yaşamakta olan tüm Müslümanların üzerine olsun.

Allah (C.C) kur’anı tüm insanlığa akıllarını kullanarak onunla hidayet yoluna tabi olmaları hayatlarını bu doğrultuda tertip ve düzene sokmaları için indirmiştir. Nitekim Allah (cc)’ın Ali-İmran 138.  Ayette de buyurduğu gibi;

‘Bu Kur’an insanlara bir açıklama, takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.’

Bu Kur’an tüm insanlar için bir açıklamadır, bir beyandır. O halde kuranın Arapça nazil olmasından dolayı tüm insanlığa beyan hitabını nasıl açıklayacağız?

Şüphesiz yine bunun cevabını en güzel şekilde kur’an vermektedir.;

‘Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’an kıldık.’

Evet insanlığa hitabı lafzin beliğ bir Arapça ile indirilmesinden ziyade tüm insanlığın ortak noktası olan akla hitap etmesidir. Yani evet bu kur’an Arapça olarak nazil oldu ancak sizlere vesilelerle anlayabileceğiniz tüm imkânlarıda sunduk gerek davetçiler gerek yaşayanlar gerekse peygamberler. Ancak ister Arap toplumu olsun isterse Acem olsun bunların tümü insanların neresine hitap etti elbetteki akıllarına.

Peki akıl nedir öyleyse?

Sözlükte bağlamak, tutmak, zeka, kavrayış, bilgi elde etme gibi anlamlara gelen el’akl kelimesi İslami istirahatta ‘doğru ile yanlışı ayıran, bilgi edinmeye yarayan, insanı mükellef kılan, iki faydalıdan en faydalısını yine iki zararlıdan da en az zararlısını seçebilen güç’ olarak birçok şekilde tarif edilmiştir. Genel olarak anlıyoruz ki akıl biz insanları diğer mahlukattan ayıran seçme ayırt etme bilgi edinme gibi mefhumları bizlere kazandıran bir cevherdir.

Ancak aklın mevcut olması herkesin onu kullanabildiği anlamına gelmemektedir. Nitekim arabaya mazot koymadıkça o mazotun nasıl sana faydası yoksa veya buzdolabının fişini takmadan nasıl o elektrik bizlere fayda vermiyorsa tıpkı bunun gibi aklın mevcut olmasına rağmen onun kullanılmamasıda bizlere bir fayda vermeyecektir. Nitekim ayette Allah (C.C);

‘O, aklını kullanmayanlara kötü bir azab verir.’ (Yunus 100)

Yine birçok ayetin sonunda Allah C.C ‘efela te’kiluun’ buyurarak bizlere aklın tek başına yeterli olmayarak onu doğru bir şekilde kullanmak gerektiğini vurgulamaktadır.

Buraya kadar anlıyoruz ki Allah C.C bizlerin akıllarına hitap etmektedir nitekim biz insanoğlu bile soru soracağımız veya adres isteyeceğimiz zaman akli melekeleri yerinde olmayan bir kimseye bu sorularımızı sormayız yani onu o soruyla mükellef kılmayız yine Allah C.C da Rasulullah (sav)’in hadisinde de belirttiği gibi;

“Üç gruptan kalem kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uyuyandan, buluğa erinceye kadar çocuktan ve akıllanıncaya kadar akıl hastasından.”

Allah(C.C) belli kimselerden kalemi kaldırmıştır yani mükellef tutmamıştır. Nitekim onların o dönemlerinde mükellef olmamalarının sebebi akıllarını kullanamıyor olmalarıdır. O halde önce kendi nefsime daha sonra bu yazıyı okuyanlara şöyle bir soru sormak istiyorum: Bizler akıl nimetine sahip değil miyiz? Onu kullanamıyor muyuz?

Evet bizler bu nimete sahibiz ve Allah’ın kendisini mükellef tuttuğu kimseleriz. Ancak insanoğlu Allah(C.C)’ın kendisine verdiği aklı batıl yollarda kullanarak ona yüklenen misyonun dışına çıkmaktadır. Akıl onu Allah’a ulaştırması gerekirken o karanlığa doğru sürüklenmektedir. İşte aklını doğru bir şekilde kullanmayanların ahirette azap çekerken yaptığı itiraf Kur’an’da şöyle sahnelenmiştir;

‘Ve derler ki: “Eğer biz dinleseydik, yahut düşünüp anlasaydık şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!”(Mülk 10)

Peki ya aklını kullananlar, onlar nasıl bu nimeti doğru bir şekilde kullanmıştır?

‘Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) ‘Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.'(Ali İmran 191)

Aklını kullananlar kainat kitabını okuduğu zaman oradaki izler, nişaneler ile yaratıcıyı görmekte ve onun yüceliği karşısında acizliğini bilmektedir. Aklını kullananlar marifetullah ilmi ile imanlarını canlı tutmakta her türlü sarsıntıya göğüs germektedir. Aklını kullananlar vahyi esas almakta aklını ve yaşamını vahyin çizdiği çerçeve doğrultusunda kullanmaktadır.

Ancak aklını dünyanın eğlencesine, süsüne ve geçici heveslerine doğru kullananlar bir hiç uğruna yaşamakta ve ölmektedir. Ahirette ise bunun pişmanlığını yaşamaktadır.

O halde öncelikle marifetullah ve tevhid bilinci ile aklını kullananlardan olmak gerekir. Bunu yapabilmek için ise vahyi hayatımızın her yönüne koymalı ve hayatımızı o şekilde ikame etmeliyiz. Güneşe, aya, yıldızlara veyahut bitkilere baktığımızda Allah (cc)’ın esmalarını görmeli, yaşantımız içerisinde, pratikte ise Rasulullah (sav)’ın izlerini görmeliyiz.

‘Gerçek şu ki, Allah katında, yerde debelenenlerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir.’(Enfal*22)

Rabbim bizleri aklını kullanan ve razı olduğu kullarından eylesin. (amin)

 

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.