BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Gerçekten Hamd Allah (c.c)’a mahsustur. O’na Hamd ederiz ve O’ndan yardım dileriz. Mağfireti O’ndan ister, doğru yola iletilmemizi O’ndan bekleriz. Nefislerimizin kötülüklerinden ve amellerimizin fenalıklarından Allah’a sığınırız. Allah (c.c kimi hidayette kılmış ise, o gerçekten hidayete erişmiştir. Kimi de dalâlette ve sapıklıkta kılmış ise, artık o kendisi için bir dost ve yol gösteren bulamaz. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka bir tek ilah yoktur ve O’nun eşi ve benzeri de yoktur. Yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a.v) Allah’ın kulu ve Resulüdür. Salât ve selam O’na, Ehli Beytine, ashabına ve O’nun yolunu izleyenlere ve onun gösterdiği çizgide yürüyenlere olsun.
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki:
“Ümmetim öyle bir zaman görecek ki, vücutlarda elbiseler yıprandığı gibi kalblerde İMAN yıpranacaktır. Davranışları korkusuz bir tamahkârlık olacaktır. İyilik işleyen «Bu benden kabul olunur», kötülük isleyince de «affedilir diyecektir.”
Peygamberimizin bildirdiğine göre, o günün insanları Kur’ân’i Kerim´in azâbı haber veren âyetleri hakkında bilgileri olmadığı için tamahkârlığı, Allâh Korkusu’nun yerine koyacaklardır.
Aynen böylesine bir hâl, Allah tarafından Hristiyanlar hakkında bildirilmektedir.
Allah (C.C.) buyurur ki:
« Onlardan sonra gelip Kitâb’a vâris olanlar, bu alçak dünyanın geçici seylerini tercih ederek «Biz affediliriz» dediler. Eğer önlerine benzer bir geçici dünya nimeti çıkarsa onu da alırlar. Allah’a karşı haktan başkasını söyleyeceklerine dâir kendilerinden Kitâb’in hükmü uyarınca, söz alınmadı mı ve kitaptan olanları incelemediler mi? Oysa ki, Allah’dan çekinenler için âhiret yurdu daha hayırlıdır, hiç anlamıyorlar mi?»
(A’raf – 169)
Âyet demek istiyor ki, onlar yani Alimler kitaba vâris oldular, yani içinde ne var, biliyorlar. Buna rağmen bu alçak dünyanın geçici nimetlerini tercih ediyorlar, helâl olsun, haram olsun dünyada aşırı arzularına uyuyorlar.
Yine Allâh (C.C.) buyuruyor ki:
“Allah’In huzuruna dikileceğinden çekinenler için iki cennet vardır.”
(Rahman – 46)
Kur’ân´i Kerim baştan sona kadar ikaz ve korkutucu haberler ile doludur. Üzerinde düşünen kimse eğer içindekilere inanıyorsa uzun süreli kedere düşer ve büyük bir korkuya kapılır.
Oysa ki, insanlar Kuran’ı Kerim’i parça parça ederler. Onun harflerini mahreçlerinden çıkarırlar, okunuş kurallarına dikkatle refi, nasib ve fer ederler. Fakat sanki Arap şiirlerinden birini okur gibi onun mânâsını anlamaya ve gerektirdiği gibi okumaya önem vermezler.
Dünyada bundan daha büyük bir aldanış var mıdır ? Buna yakın bir aldanış da hem günah ve hem de sevap işleyip de günahları daha çok olan bir takım kimselerin günahlarının affedileceğini beklemeleri ve günâh kefelerinin baskınlığına rağmen iyilik kefelerinin ağır basacağını sanma içindir. Bu davranış, cahilliğin en koyusudur.
Bakıyorsun ki, adam helâl – haram bir kaç kuruşluk sadaka veriyor, öte yandan verdiği sadakanın bir kaç katı kadar Müslüman malını veya şüpheli geliri zimmetine geçiriyor. Belki de verdiği sadaka Müslümanların el konmuş malı iken ona güvenerek bir dirhemlik haram bir kazancı on dirhem kadar helâl – haram bir sadakanın karşılayacağını sanır.
Böylesi terazinin bir kefesine on dirhem, diğer kefesine bir dirhem koyarak bir dirhemlik kefenin ağırlığını on dirhemlik kefe ile dengeye getirmek isteyenin davranışından başka bir şey değildir Bu da hiç süphesiz, adamın koyu cahilliğinden ileri gelir.
Böylelerinin bazıları, iyiliğinin günahından daha çok oldugunu sanır. Çünkü nefsini hesaba çekmez, günahlarını incelemez de bir iyilik istediği zaman onu aklında tutar, onu hesaba katar. Şu kimse gibi ki; Dili ile
Allah (C.C)’dan af diler veya günde yüz kere tesbih çeker, arkasından Müslümanlar hakkında dedikodu yaparak onların şerefini zedeler ve gün boyunca Allah (C.C)’ın razı olmayacağı sayısız ve hesapsız sözler söyler. Buna rağmen çektiği tesbihlerde gözü kalır. Allah (C.C)´dan yüz kere af dilemiş oldugunu unutmaz da bütün yaptığı hezeyanlardan gafil olur. Halbuki bu hezeyanları yazmış olsa tesbihlerinin yüz belki de bin katına ulaşır.
Katib melekler onun çirkin sözlerini yazmışlardır. Allah (C.C) da, ağzından bir söz çıkar çıkmaz ona azap tehdidinde bulunmuş:
مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ
O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır.
(Kâf – 18)
Fakat o yine de mütemadiyen yaptığı tahlil ve tesbihlerin sevabını düşürür. Dedikodu yapanlara, yalancılara, koğuculara. özü, sözüne uymayan münafıklara ve diğer günahkârlara verilecek cezaları göz önünde bulundurmaz. İşte bu hâl, koyu bir aldanıştır.
Eğer katib melekler bu adamdan kaydettikleri ve tesbihlerinin sayısını aşan çirkin sözleri için yazma ücreti isteseler dilini bir cümle söylemekten bile sakınır, yazı ücreti fazla olmasın diye kontrolsüz zamanlarında ağzından kaçırdığı o sözleri sayar, hesap eder ve tesbihleri ile denkleştirirdi.
Nefsini hesaba çekip de yazı ücreti olarak bir kuruş kaybetmekten korkan kimsenin yüce cenneti ve oranın nimetlerini kaybetmekten çekinmemesine şaşılır. Bu durum, düşünce sahipleri için ağır bir musibetten başka bir şey değildir.
Bu bizi iki ihtimal karşısında bırakır. Eğer kitab hakkında şüpheli isek inkarcı kâfilerdeniz, yok eğer ona inanıyorsak şaşkın ahmaklardanız. Bu hâl, Kur’ân’i Kerimin ne bildiklerine inanların hâli olmadıgına göre kâfirlerden olmaktan Allah (C.C)’a sığınırız
Bu açık beyana (Kur’an’i Kerim) rağmen bizi uyanmaktan ve gerçeği apaçık görmekten uzak tutan Allah (C.C)’i tesbih ederim! Böyle bir gaflet ve aldanışı kalblere musallat etmeye kadir olan Allah (C.C) kendisinden korkulmaya ve nefsin asılsız kışkırtmaları ile şeytanın ve arzunun bahanelerine dayanmayarak huzurunda aldanmaya ne kadar layıktır. En doğrusunu Allah bilir.
VELHAMDULİLLAHİRABİLALEMİN..