Allah azze ve celle’ye Hamd,Rasulüne,O’nun ehli beytine,Sahabesine ve tüm mu’minlerin üzerine salat ve selam olsun.
Şu yeryüzündeki yaratılmış olan bütün nimetler insanoğlunun hizmetine verilmiştir. Onun yeryüzünde rahat yaşayabileceği bir ortam hazırlanmıştır.
Bakara 29- O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı…
Sanki insan bütün bu nimetleri kendi isteğiyle elde etmiş gibi yaşamaktadır. Oysa bunların hiçbirisi kendi gücüyle elde edilmiş değildir.
Casiye 13- O, göklerde ve yerde bulunan herşeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır.
Evet verilen bu nimetler üzerinde düşünen insan ancak kendine verilen nimetlerin değerini anlayabilir.
Ali imran 191- Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru.” derler.
Üzerinde düşünmeyenlerin durumu ise maalesef ahreti hüsran olan kişilerin durumunu ifade etmektedir.
Yusuf 105-Bununla beraber göklerde ve yerde ne kadar âyet var ki, onunla yüz yüze gelirler de yine de yüz çevirip geçerler.
Bizler bu nimetleri ancak onlardan mahrum olduğumuz zaman anlıyoruz. Bu kadar yiyecek ve içeceği bir arada yaratıp bizlere sunan ALLAH azze ve celle ye ne kadar şükredilse azdır. Şükür tarif edilirken hz. Ali bu konuda şükrün 4 şekilde olduğunu beyan etmektedir. Bunlar kalple, dille, bedenle ve mal ile yapılan şükürdür biz bu şükrün neresindeyiz düşünmek gerek.
Selh b Abdullah der ki : Şükür gizli ve açık bütün hallerde masiyetten sakınmakla birlikte gönül hoşluğu ile itaat etmek hususunda bütün gayret ve çabasını ortaya koymak demektir.
Bir başka kesime göre şükür; nimet verene karşı şükretmekle kusurlu hareket ettiğini itiraf etmektir.
Hz Musa şöyle demiş: elime vermiş olduğun en küçük nimetine benim bütün amelim bir karşılık olamazken, ben Sana nasıl şükredebilirim? Yüce Allah ona :Musa, işte bana şimdi şükretmiş oldun, diye vahiy buyurdu.
Cüneydi der ki : şükrün hakikati şükürden aciz olmaktır.
eş-Şibli der ki: Şükür, tevazu ve hasenatı muhafaza etmek, şehvetlere muhalefet etmek , bolbol itaatlerde bulunmak, göklerin ve yerin cebbarı olan ALLAH ın gözetimi altında olduğunu bilmektir.
Bu nimetlerin asıl sahibi Allah azze ve celle olduğu halde onu bırakıpta yaratılmış varlıklara kulluk edilebiliyor.
Hac 73- Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah’ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır.
Sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de âcizdir.
İnsanların bu gerçekleri görüp, kendisini diğer varlıklardan ayıran akıl gibi büyük bir nimeti kullanarak kime kulluk etmesi gerektiğini düşünmelidir. Bu sayılan nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğu bilinmekle beraber, aldanan insanoğlunun bir tek Allah’ın takdiriyle bizlere verilen ve hiçbir yaratılmışın güç yetiremediği göz, kulak, burun vs gibi nimetlere sorumsuz davranması akıl almayan bir iştir.
İnfitar 6- Ey insan; Kerem sahibi Rabbine karşı seni aldatan nedir?
Evet maalesef insan kendini aldatan noktaları teşhis edip ecel gelmeden doğruyu görmesi ve ona yönelmesi gerekir.
Mesela bir kişi kazada gözlerini kaybetse, tekrar görebilmek için tüm mal varlığını feda eder. Doktora akla gelmeyen teklifler sunulur. Yahut bir kişi bunun masrafını karşılasa o kişiye karşı hal ve hareketleri değişir. Bir dediği iki edilmez, ikramlarda bulunulur, hizmetler edilir vs. ki hastanın tedavisi gerçekleşince orijinal gözlerinin yerini asla tutmaz. O orjinalini veren ALLAH’a karşı yapılması gereken itaat ve ibadet çok çok daha fazla olması lazım. Çünkü sadece göz değil sayılamayacak kadar nimeti boldur üzerimizde.
Kehf 7- Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim.
Maalesef insanoğlu yeryüzünün bu süsüne kanıp asıl olan kulluk görevini ihlal etmektedir.
Bir baba bile evladını yedirir içirir ve büyütür. O evladın kendine isyan etmesine tahammül edemez. Bu güne kadar çocuğuna yapmış olduğu fedakarlıklar karşısında çocuğunun kendisine isyan etmesini kaldıramaz. Buna sinirlenir. Ama baba bu konuda kendini yaratana karşı çok cesur davranır.
Askerde bir hafta hapis tehdidi karşısında gece nöbetini üç saat dört saat uyumadan tutan kişi nasıl oluyor da cehennem tehdidi karşısında bu kadar rahat yaşayabiliyor. Sabah uykusundan yarım saat namaz için zaman ayıramıyor. Bunun sebebi kendisine verilen nimetlerin asıl sahibini umursamadan yaşamasıdır. Bu da kendisini yaratanı ve türlü nimetler vereni sinirlendirecektir.
Bakara 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah’a eşler koşmayın.
İşte ALLAH azze ve celle verilen bu kadar nimet karşısında O’nu bırakıpta yaratılmış aciz olanlara, itaat noktasında ortak koşan kişinin durumuna gazaplanır. Ve ahirette korkunç bir sonun yaklaştığını belirtir.
Rabbim kendisini hakkıyla tanıyan ve verdiği nimetleri düşünüp, yeryüzünü bize rahat bir yaşama ortamı haline getirene karşı kulluk görevini hakkıyla eda etmeye çalışan, hamdeden ve şükreden kullarından eylesin.
Rabbim hakkı hak bilip hakka sarılan, batılı da batıl bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin.(AMİN)