ALLAH CELLE CELALUHU
- ALLAH (CC)
Allah; her ismin vasfını ihtiva eden öz adı, kendinden başka ilah bulunmayan tek Allah.
Bu ism-i şerif, Cenab-ı Hakk’ın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün manaları, güzel vasıfları ve İlahi sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi manalarına delalet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz. Bu isim, Allah’tan başkasına mecazen de verilemez.
Kur’an-ı Kerim’de ismullah ve bismillah gibi şekillerde birçok yerde zikredilmektedir. Hiçbir müşrik toplumda bile Allah ismi başka bir varlığa isim olarak verilmemiştir. Çoğul yapılmamıştır ve yapılamaz da.
Allah lafza-i celalinin kelime tahlili üzerinde ulemanın muhtelif görüşleri olmuştur. Bazı alimler bu kelimenin belirli bir dile mahsus olmadığını belirterek her dilde Allah isminin sadece Allah’a has olarak kullanıldığını bu nedenle arapça bir kelime olarak tahlil edilemeyeceğini savunmuşlardır. Bazı alimler ise bu Allah lafzai celalinin arapça kökeninden geldiğini ve buna binaen kelime tahlilinin yapılabileceğini savunmuşlardır. Bu her iki görüşüde biraz açmakta fayda mülahaza ediyoruz.
Arapça özel isim olan “ALLAH”; kainatın ve bütün varlıkların yaratıcısı ve tek koruyucusu olan üstün ve tek varlık, tek mabud, tek hah, tek Rab, Mevla, Huda ve “Lailaheillallah” tır.
Allah ismi hakiki ilahın en kapsayıcı özel ve zat ismidir. Kur’an-ı Kerim’de en çok zikredilen isimde budur.
Birinci Görüş: Birçok alimlerimizin görüşüne göre bu kelime ne Arapçadır ne de başka bir dile mensuptur. Bu kelime özel bir isimdir. Herhangi bir dile tercümesi mümkün olmadığı gibi herhangi bir dilin içinde de değildir.
Allah kelimesinin kökünün olup olmadığı meselesi de alimler arasında tartışıla gelen konulardandır. Fakat alimlerimizin çoğuna göre bu kelimenin kökü yoktur. Bu kelime bütünüyle özel ve zaruri bir ismi ifade eder.
Özel isimler tercüme edilemezler. Özel isimlerin eş anlamlan da olamaz. Allah lafzı ise özel isimlerin en özelidir. Bu itibarla bu kelimenin herhangi bir dilde kökeni araştıralamaz, tahlilide yapılamaz demişlerdir.
İkinci Görüş: Allah kelimesinin kökünü araştıran alimlerimiz kelimenin manasını ortaya koyma açısından oldukça doyurucu bilgiler bizlere sunmuştur. Allah kelimesinin “ilah” kelimesinden türediğini ifade eden alimlerimiz “Allah” kelimesinin “hakiki ilah” manasına geldiğini hassaten beyan etmişlerdir. Şöyle ki İlah kelimesi ise sevilen, sayılan, hükmeden ve korkulan manasına gelmektedir. Daha doğrusu “ilah” Allahu Teala (cc)’nın isimleri ile bizlere beyan ettiği vacib’ul vücut bir zattır. Kelimenin “hu/ o” kelimesinden türediğini ifade eden alimlerimizde aynı gerçeği ifade etmişlerdir. Gerçekte var olan, varlığı kendisinden olan varlık manasına gelmektedir. “Hu” teriminde hem bir azamet hem de bir gizem mevcuttur. Hakiki bir şekilde ifade edilemeyen “O” dur Allah …
Allah lafzai celali: Varlığı zatının muktezası olan, Cenab-u Vacib-ul Vücut, Mabud-u hakiki ve kulluk edilmeye yegane layık olan Haliki Zülcelal-i vel ikramın özel ismidir ki Cenab-u hakkın bütün esma-ul hüsnasının ve evsaf-ı aliyenin manasına şamildir.
Bu itibarla bu ismi celil Allah’tan başka hiçbir varlığa isim olamaz. Böyle itikat etmek Allah’a imanın icabıdır. Allah lafzının iştikakı hususunda İslam uleması muhtelif görüşler serdetmişlerdir.
Bazıları Allah lafzının ‘elihe’ maddesinden türetilmiş olduğunu söylemişlerdir. Ki bunlar ekseriyeti oluşturuyorlar. Bu görüşe göre Arapçada e-li-he hayretengiz, olağan üstü güç sahibi, şaşkınlık meydana getiren gibi manalarda veya e-le-he korumak manasında gelir.
Bazılan; yine aynı manalarda olmak üzere birinci harfi (hemze yerine) “vav” olduğunu söylemiştir. Yani velihe veya velehe de ilahun manasınadır. Bazılarıda, ya ile olduğunu söylemişlerdir. Bu duruma göre Allah lafzının aslı fealun vezni üzere elihenin başındaki hemzenin yerine ya getirilerek yelihe olduğu durumda yine de mastan ilahun gelir. Bu durumda da mana; mabud, mutlak hüküm ve hakimiyet sahibi gibi manalara gelir. İlahun mastarının başına getirilen “elif ve lam” tariften sonra lamların idgamı sonucunda aradaki hemzeyi kaldırıp takdiri bir elif manasına getirir ve sonuçta Allah’u şeklinde okunur. Tazim için getirilen elif lam Yüce Allah’ın ulühiyetinin Allah’tan başkasına yani masivai varlıklara şai olmamasını ve öyle bir zehabın dahi vaki olmamasını gerektirdiği içindir. Esasen insanlık tarihi boyunca her türlü müşrikler dahi Allah’tan başkası için Allah lafzını kullanmamış ve isnatta etmemişlerdir.
Bazıları kelimenin aslının “lahuri” olduğunu (parlaklık-nur kandil manasına) ve başına elif-lam getirilerek Allah’u lafzı şeklinde olduğuna ve böylece “lahe, yelihu” dan iştikakının vücuduna kail olmuşlardır. Hakeza zatı subhanin be sairden isitatar olduğu manası dahi istifade edilen faydalar cümlesindendir. Yine bazıları Allah lafzının aslı “el-ila-u” dur demişlerdir. Buna göre hemzenin harekesi lamu tarife katıldı sonra o lam sakin kılınıp ikinci lamda idgam olundu demişlerdir. Bazıları ise aslen ilabu da ki hemze lamu tarife katılmaksızın hazf olunur çünkü o asıldır demişlerdir.
Allah lafzai celalinin iştikakının detayları hususunda daha ziyade izahat getirenler de olmuştur. Fakat bazı alimler Allah lafzının daha ziyade araştırılmasını edebe uygun görmemişlerdir. Biz dahi bu görüşe katılıyor. Ve o kanaati taşıyoruz. Sadece bu hususta muhtelif görüşlerin mevcudiyetini muhtasaran belirtmeye çalışmış oluyoruz. Allah lafzai celalinin makablindeki harfin harekesi kesre değil fetha veya zamme ise kalın, kesre ise ince okunup herhalde de rıfk ile okunur.
Allah lafza-i celalinin manasını ifade eden bir başka kelime (hiçbir dilde dahi) yoktur. Allah lafzı ile ifade edilen isim ismi azam olup bütün esma-ül hüsnanın ef’al ve evsafı celilinin manalarını mündemiçtir. Görülen ve görülmeyen maddi ve manevi, ezeli ve ebedi, zerreden kürreye istisnasız bütün varlıkların mutlak yaratıcısı, nizam vereni, dilediği şekilde yönetme, yok etme kudretine yegane sahip olan, hiçbir şeye muhtaç, eşi ve benzeri, yardımcısı ve yetkilerinin ortağı olmayan alemlerin rabbinin en büyük ismidir. O, ezelidir, bakidir, vahittir, Samet’tir, doğrulmamıştır, doğurmamıştır, Bütün noksanlıklardan ve noksan sıfatlardan münezzehtir. Bütün hakimiyetin (egemenliğin) mutlak sahibidir. Allah lafza-i celalinden başka esma-ül hünsadan hiç birisi Yüce Allah’ın bütün isim ve sıfatlarına delalet etmez ve manasını kapsamaz. Başka bir deyişle Allah lafza-i celali bütün esma ve evsafı ilahiyenin özü ve mücmelidir. Diğer esma ve evsaf ise Allah lafza-i celalinin şerhi ve tafsilidir. Kainatta istisnasız her şey Yüce Allah’ın esma ve evsafı celilesinin tecelliyatı olduğuna göre, bütün esma ve evsafın manasıda Allah lafza-i celalinin manasında tazammum etmesi itibarıyla bu lafza-i celal (Allah)’ın ismen manasını izah etmek için denizler mürekkep olsa bütün bitkiler ve sair eşya kağıt (bilgisayar ve veri arşivleme cihazları) olsa yine de bu mübarek ismin manasını anlatmaya kafi gelmez. Zaten insanların akıl ve bilgileride aciz kalır.
Allah en başta varlığı zaruri olan bir zattır. Kendisi olmadan hiçbir şeyin olmayacağı bir varlıktır. Yaratılmış olan her şey de Yüce Allah’ın varlığını delil olan damgası (hilkat mührü) bulunmaktadır. Yerlerde ve göklerde gördüğümüz ve görmediğimiz bütün varlıklar Allah’ın ayetleridir. Yaratılmış varlıkların başının ve sonunun olduğu ve hiçbir şeyin kendi kendine kendinden menkul olarak var olamadığı
ilmi (Akli ve nakli) bir hakikattir. Bu sebeble her şeyin arkasında Allah’ın yaratıcılığı, ilmi, kudreti ve kuşatıcılığı bulunmaktadır.
رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا
(Allah) Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O’na ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı olan birini biliyor musun?( Meryem Suresi: 65)
Allah isminin kişide oluşturması gereken ilk kavramsal çerçeve O’nun bütün kemal sıfatları kendisinde toplayan vacibul vücud olduğu hakikatidir. Bu isim öyle bir isimdir ki hem isim olarak hem de ifade ettiği mana olarak asla benzeri bulunmamaktadır.
Bu kelimeye en yakın anlamı olan “ilah” kelimesi ile bile tercüme edilemez. “Sahte ilahlar” tabiri kullanılmasına rağmen haşa “sahte Allah’lar” terimi kullanılamaz.
لاَّ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الأَبْصَارَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
Gözler O’nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pekiyi bilen, her şeyden haberdar olandır.( Enam Suresi: 103)
Ayrıca Allah lafza-i celalinin başındaki elif okunmasa lillah olur ki Allah’ın ismine delalet eder. Eğer birinci lam kaldırılırsa el lehu olur ki yine Allah’ın ismine delalet eder. Hatta ikinci lam dahi hafz olunsa hu lafzı kalır ki yine Allah’ın ismine dalalet eder.
Daha birçok hassalarından bahsedilmiştir. Kur’an-i bir nass ile sabit olan ilahi isimlere iman vaciptir. Sünnet ile sabit olan bir ilahi isme iman da, sıhhatini bilen bir kimse için iman vaciptir.
Hu zamiri Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde genellikle Allah lafza-i celalinin yerinde zikrolunur. Bu itibarla Cenab-ı Zülcelale raci olan Hu zamirinde Allah lafza-i celali anlaşılır.
“Gözler O’na (görmeye) erişmez.” Lakin O bütün gözlerin hakikatini, inceliklerini ilim ve başarıyla kapsar. Bu manada ki Hu zamiri ancak Allah ( c.c) için zikrolunup asla başkası için zikrolunmaz.
Allah lafza-i celali ile ilgili Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde pek çok ifadeler zikrolunmaktadır. Okuduğumuz ayet-i kerimeler arasında Allah lafza-i celalinin zikrolunduğu bir tane de hadis-i şerif okuyalım.
Cabir İbnu Abdillah el-Ensari (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “İki şey vardır gerekli kılıcıdır!” Bir zat:- Ey Allah’ın Rasülü! Gerekli kılan bu iki şeyden maksad nedir? Diye sordu: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): “Kim Allah’a herhangi bir şeyi ortak kılmış olarak ölürse bu kimse ateşe girecektir. Kim de Allah’a hiçbir şeyi ortak kılmadan ölürse o da cennete girecektir” cevabını verdi. (Müslim, İman 151)
“Allah üçtür” diyen Hristiyanlar, “Allah hiçtir” diyen ateist/kafirler, “Allah tabiattır” diyen eski dehriyyun, yeni materyalist ve natüralistler hep Allah’ı tanımada kendi akıllarını esas alıp Allah’a sınır çizmişler ve o sınırın dışına çıkmaya izin vermedikleri bir mahkum haline getirmeye çalışırken kendileri cehenneme mahkum olmuşlar.
Batıda Allah’ı kiliseye mahkum ettiklerini söyleyenler İslam aleminde de camiye mahkum etmeye çalışıyorlar.
“Allah” ismi celili bütün esma-ül-hüsna’nın manasını kendinde toplayan bir isimdir. Esasen bütün insanlar Allah’a inanır. Ancak Allah’ın isimleri, sıfatları ve fiillerinde herkes kendi ufku kadar kendi inancında Allah’ın yetkilerine sınır çizer.
Biz ise aklımızla Allah’a sınır çizmek, tarif etmek yerine Allah’ımız Kur’an-ı Keriminde kendini bize nasıl tarif etmişse biz öyle inanırız.
“Rahman, Rahim, Gaffar, Kahhar isimleri Allah’ın güzel isimlerindendir” denildiği halde “Allah ismi, Rahmanın isimlerindendir” denilmiyor. Bu da gösteriyor ki bütün güzel isimlerin ma’nası “Allah” ismi içinde toplanmıştır. Onun için Kur’an-ı Kerim’de 2697 defa Allah ismi tekrarlanmıştır. Diğerleri bir veya birkaç defa tekrarlanmışlar.
وَاذْكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ وَلاَ تَعْثَوْا فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Hatırlayın ki Allah Ad kavminden sonra, sizi onların yerine getirdi ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Yerin ovalarında köşkler .kuruyor, dağları oyup evler yapıyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”( ArafSuresi: 74)
Efendimiz (s.a.v): “Allah yeryüzünü bana dürdü/topladı, doğusunu da, batısını da gördüm. Bana dürülen o yerlere, yeryüzünün doğusuna da, ‘batısına da ümmetim sahip olacaktır” buyurmuş.”( Müslim Fiten bab 5, Hadis 2889, Ebu Davud Fiten 1 hadis 4252, Tirmizi Fiten Hadis 2203, İbni Mace Fiten hadis 3952)
Alemlerin Rabbi Allah’a ve alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v)’e iman edenlere yeni ufuklar açılıyor.
Allah üç şeyle bilinir: Necat ile Saadet ile Allah, Allah olduğu ile bilinir. Son üçüncüsü en makbulüdür. Çünkü Allah, Allah’tır. Kula yakışan Allah’ı Allah olduğu için kabul edip itaatte bulunmaktır.
Bütün İslam uleması, Allah lafza-i celalinin masivai olan herhangi bir varlığa tesmiye edilmesinin küfür olduğu hususunda müttefiktirler. Ancak “abd” kelimesi ile izafe edilmesi ise kula verilen en güzel isimlerdendir. Yani Abdullah çoğul olarak ibadullah şeklinde ifade edilir.
Kur’an ve sünnet nasslarının dışında kalan bir isim ile Yüce Allah’ı tesmiye, tezkir veya öyle bir isimle dua etmek caiz olmaz. Zira Cenab-ı Hak o tür isimlerle tesmiyeden ötedir.