ALLAH(C.C) TUZAK KURANLARIN HAYIRLISIDIR
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟
Hamd, Âlemlerin Rabbi Rahman, Rahim, Aziz, Cebbar, Mütekebbir bizlere Kur’an ve Sünnet vasıtası ile kurtuluşun yolunu gösteren Allah Azze ve Celle’ye mahsustur. Salât ve Selam sevgili peygamberimiz örneğimiz, önderimiz olan Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (s.a.v) e âline, ashabına ve onlara tabi olanların üzerine olsun…
Salat; Allah(C.C)’ın bize neyi getirdiyse almamızı ve bize neyi nehyettiyse ondan sakınmamızı emrettiği (Haşr 7) ve en güzel ahlak üzeredir diye vasfettiği, iman edenlere en güzel örnektir. (Ahzap 21) dediği kutlu Peygamber Muhammed (S.a.v.)’e olsun.
Selam; Muhacir ve Ensar’dan öne geçen ve güzellikle onların yolunu takip edinen, Allah’ın onlardan ve onlarında Allah’tan razı olduğu (Tevbe100) sahabe, tabiin ve etbai tabiine ve kıyamete kadar kitap ve sünnetin etrafında dönmeyi kendine şeref bilip sünneti savunan ve sünnete saldıranlara eliyle, diliyle ve kalbiyle savaş açan mü’min ve muvahidlere olsun…
Her müminin, âlimleri ve salihleri sevmesi, onlar ile düşüp kalkmayı huy edinmesi, gereken bilgileri onlara sorup edinmesi, nasihatlerini tutması, çirkin davranışlardan kaçınması ve şeytanı düşman bilmesi gerekir.
Adamın biri Hasan-ül Basrî’ye «Şeytan uyur mu» diye sorar. Hasan da gülümseyerek; «O uyusaydı, biz rahat ederdik» diye cevap verir.
Demek ki, mü’min için şeytandan kurtuluş yoktur. Fakat ona karşı koymak, gücünü azaltmak mümkündür.
Peygamber’imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
-İçinizden biri yolculukta devesini nasıl halsiz düşürürse, mü’min de şeytanını öyle bıktırıp halsiz düşürür.»
İbni Mes’ûd buyurur ki;
«Mü’minin şeytanı halsiz ve perişandır.»
Kays İbni Haccâc buyurur ki;
«Şeytanım bana dedi ki; «Sana geldiğim zaman kurbanlık hayvan gibi idim, şimdi serçe gibiyim.»
«Neden?» diye sordum; bana; «Her an Allah’ın (C.C) adını anarak beni eritiyorsun!» diye cevap verdi.»
Demek ki, takva ehline göre, şeytanın gireceği kapıları kapamak veya onun yolunu gözetleyip zararından korunmak zor değildir. Burada görünen kapıları ve günaha sürükleyen açık yolları kastediyorum. Onlar yalnız onun dolambaçlı yollarında tuzağa düşebilirler Çünkü bu yolları görüp gözetip koruyamayabilirler.
Zira kalbe varan yollar içinde şeytana ait olanlar bir çok olduğu halde, meleklere ait olan, yalnız bir tanedir. O tek kapıyı diğer kapılardan ayırt etmek zordur. İnsan bu durumda, karanlık gecede yönü belirsiz bir çok yolun başında kalan bir çöl yolcusu gibidir. Yolunu seçebilmek için basiret gözüne ve aydınlatıcı güneşin doğuşuna muhtaçtır.
Burada basiret gözü, takva ile arınmış kalb, aydınlatıcı güneş de yolun doğrusunu seçmede kendisine rehber olacak olan Allah’ın Kitabı ile Rasulullah’ın Sünneti’ne dayanan bilgidir. Yoksa önündeki yollar çok ve belirsizdir.
Abdullah Ibni Mes’ûd buyurur ki;
«Peygamber’imiz bir gün yere bir çizgi çizdi ve bu Allah’a varan yoldur» dedi. Arkasından o ana çizginin sağından ve solundan gecen bir kaç çizgi daha çizdi ve «Bunlar da çeşitli yollardır, her birinin başında birer şeytan vardır ve kendi yoluna çağırır.» diyerek şu âyeti okudu:
“Bu benim dosdoğru yolumdur. Bu ana yolu tutun. Çeşitli yan yollara girmeyiniz ki, bu tutum, sizi O’nun ana yolundan ayrı düşürmesin. Allah, kötülüklerden sakınasınız diye bunları size emretti.”(En’am – 153)
Biz şeytanin belirsiz yollarına örnek olarak iste açık bir misal verdik, günah islemekten kaçman, nefsî arzularına hâkim olan âlim ve abid’leri aldatmak için kullandığı yol budur. Simdi de herkesçe malûm olan açık yollarından bir örnek verelim. Bu yola insan mecbur kalmadıkça girmez,
örnek şudur; Peygamberimizden rivayet edildiğine göre buyurmuştur ki:
«İsrail oğullarında bir keşiş vardı. Şeytan bir kıza kastederek onun gırtlağını sıktı. Ailesine de kızlarını ancak söz konusu keşişin tedavi edebileceğini telkin etti.
Bunun üzerine kızlarını keşişe getirdiler. Adam önce kızı tedavi etmek istemedi ise de aşırı ısrarlar karşısında razı oldu. Kız, tedavi için yanında kalırken şeytan keşişe sokularak ırzına geçmesi için adamı kışkırttı. Kışkırtmalar sonunda keşiş, kızın ırzına geçti ve kızı gebe bıraktı.
Bunun üzerine şeytan «Simdi ailesi gelecek, rezil olacaksın. Onu öldür. Sorarlarsa, (öldü) dersin» diye içine vesvese saldı. Keşiş de şeytana uyarak kızı öldürüp gömdü.
Arkasından şeytan kızın ailesine koştu, keşişin onu gebe bıraktıktan sonra öldürüp gömdüğünü gammazladı. Ailesi keşişe kızlarını sorunca «öldü» dedi.
Bunun üzerine kızın ailesi, kızlarına karşılık keşişi öldürmeye karar verdiler. Bu arada yine şeytan ona sokuldu. «Kızın gırtlağını sıkan da, ailesini senin üzerine kışkırtan da benim. Benim sözüme uy ki, kurtulasın. Seni onların elinden yalnız ben kurtarabilirim* dedi.
Keşiş «Ne yapmamı istiyorsun» dedi. Şeytan “bana iki kere secde edeceksin” dedi. Keşiş de şeytana iki kere secde etti. Bunun üzerine şeytan, ona «Seninle artık hiç bir işim kalmadı» diyerek ortadan kayboldu.
İste Yüce Allah söyle buyuruyor:
“Yahudileri Müslümanlar ile savaşmaya kışkırtan münafıkların durumu, şeytanın tutumu gibidir. Hani insana «Kâfir ol» demiş. İnsan da kâfir olunca «Ben, senden beriyim. (Uzağım) Ben Alemlerin Rabbi olan Allâh’dan korkarım» demiştir.” (Haşr – 16)
Söylendiğine göre, şeytan. Imâm-i Şafii’ye «Beni dilediği gibi yaratıp dilediği yolda kullanan ve sonra da dilerse cennete, dilerse cehenneme koyacak olan Allah hakkında ne dersin, bu davranışında âdil midir, yoksa zalim midir?» diye sorar.
Imâm-i Şafii onun bu sözü hakkında düşünür, sonra su cevabi verir.
«Hey mel’ün! Senin arzuna göre seni yarattı ise sana muhakkak zulmetmiştir. Eğer seni kendi iradesini gereğince yarattı ise O. davranışlarında sana karşı mes’ül değildir. Davranışlarından mes’ül olanlar, insanlardır.»
Bu cevap karşısında şeytan perişan olup neredeyse yerin dibine geçer. Arkasından Şafii’ ye vallahi «Ben bu soru ile, yetmiş bin âbidi, kulluk mertebesinden çıkarak zındıklar hanesine döndürdüm» diye cevap verir.
Yine söylendiğine göre, şeytan bir gün Hz. İsa’ya (A.S) görünerek O’na «Lâ ilâhe illallah de» diye teklif eder.
Hz. İsa (A.S.) ona «Doğru sözdür, fakat onu senin demenle söylemem» diye karşılık verir.
Çünkü onun Kötülük yolundaki hesapsız tuzakları gibi iyilik yolunda görünen tuzakları da vardır. Allah’ın korudukları müstesna, bir çok âbidi zahidi, zengini ve çeşitli zümreye mensub kimseyi bu yoldan helake sürükler.
اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُواًّۜ اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّع۪يرِۜ
“Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır. “(Fâtır – 6)
RABBİM DOSTLARINI DOST DÜŞMANLARINI DÜŞMAN EDİNEN KULLARINDAN OLABİLMEYİ NASİP EYLESİN.
KENDİSİNİ VELİ EDİNENLERDEN OLMAYI NASİP EYLESİN İNŞALLAH..
VELHAMDULİLLAHİ RABBİL ALEMİN