Allah(cc)’nun El-Evvel-ü Vel Ahiru Sıfatı
El-Evvel-ü Vel Ahiru
Evvel; herşeyden önce var olan, varlığının başlangıcı olmayan, bütün öncelerden daha önce, bütün varlıkların ilki, varlığı sonradan var olanlar gibi olmayıp sonradan var olanları var eden demektir. Ahir ise sonu olmayan son, varlığı en son devam eden herşeyden sonra varlığı devam eden varlık.
Kur’an-ı Kerim’de evvel ve ahir kelimeleri bir yerde geçmekle beraber mana itibarıyla aynı ifadenin mevcut olduğu birçok rivayetler vardır. Bu hususta bazı ayet ve hadisleri okuyalım.
هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
O, ilk ve sondur. Zahir ve Batın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir.( Hadid Suresi: 3)
O evvel olduğu gibi ahirdir. Varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Sınırsızlık kelimesi ile ifade etmek bile yetersiz kalır. Alemlerde bulunan her şeyi O var etmiştir ve her şeyin bir sonu vardır. Amma O son bulmaz. Yüce Allah’ın ezeli ve ebedi olduğuna dair birçok akli ve nakli deliller bulunmaktadır. Bu hususta kıdem ve beka sıfatlarım Yüce Allah’ın zati sıfatları içerisinde görmüştük.
وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Ve Allah ile beraber başka bir ilaha tapma. O’ndan başka ilah yoktur. O’nun yüzünden (zatından) başka her şey helak olucudur. Hüküm O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.( Kasas Suresi: 88)
Her şeyin son bulması ifade olunurken, Yüce Allah’ın teveccühünün baki olduğu ifadeyi celilesinde O’nun dilediği müstasna her şey son bulacaktır manası anlaşılmaktadır. Cennet cehennem ve bunların ehli ebedi olmakla beraber Allah’ın ahir olduğu sıfatından farklıdır. Yüce Allah’ın dilemesi müstasna derken dilerse yok eder manası da anlaşılır bu itibarla masivanın ebedi oluşu Yüce Allah’ın ahir oluşundan farklıdır.
Evvel ve ahir manalarını içeren bir hadis-i şerifle konuyu noktalamaya çalışalım.
Hz. Ebü Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Fatıma (radıyallahu anha) Resülullah (aleyhissalatu vesselam)’a gelerek bir hizmetçi taleb etmişti. Resülullah ona: “Şu duayı oku(man senin için hizmetçi edinmenden daha hayırlı)” dedi:” Allah’ım ! Sen yedi semanın Rabbi, Arş-ı Azam’ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve her şeyin rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkan’ı indiren, tohum ve çekirdekleri açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin alnından yapışmışsın ( dizginleri senin elindedir). Evvel sensin, senden önce bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen zahirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen batınsın, senin dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar, zengin kıl. (Tirmizi, Daavat 68, (3477); İbnu Mace, Dua, 2)
Var olma, Hak Teala’dan başlar ve bu git gide, derece derece aşağı doğru iner. Diğer varlıkların neticesi olup artık başka bir şeyin sebebi olmayan son varlığa kadar iner. Bu itibarla, Hak Teala, “evvel” (ilk) olmuş olur. Daha soma o şey, bu son mevcuddan, derece derece yukarı çıkar, derken yukarı çıkışın en son noktasına varıp dayanır ki işte orada, Hak Sübhanehü’nun varlığı söz konusudur. Şu halde Hak Teala, varlığın kendisinden mümkinar alemine inmesi hususunda “evvel”; varlığın mümkinat aleminden O’na tırmanırken de “ahir”dir.
Ehl-i sünnete göre; “ahir” Cennet ve cehennemin bekasın, (ebediliğini) kabul eden Müslüman çoğunluk, Hak Teala’nın el-Ahir oluşunun ne demek olduğu hususunda, şu değişik izahları yapmışlardır:
Allah Teala, mümkinat aleminin tümünü yok eder, böylece Kendisinin ahir oluşu gerçekleşir. Ama daha sonra o mümkinat alemini yeniden var eder ve ebedi olarak bırakır. İnsanın aklında-zihninde, her şeyin sonu olabilecek mevcut (varlık) sadece O’dur. Binaenaleyh her şeyin sonu olabilmesi, Hak Teala’ya has bir vasıf olunca, pek yerinde olarak o da “Ahir” diye tavsif edilrniştir.( Fahruddin Er-Razi, Tefsir-i Kebir Mefatihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 21/286)
Zaman, mekan, madde, mana, canlı, cansız, görünür görünmez, zerresinden kürresine kadar, bütün alemler ve içindekiler tamamen sonradan var olmuşlardır ve bir sonları da vardır. Ancak Allah (c.c) her şeyden önce vardır. Her şeyden sonrada yine var olacaktır. Bizler zaman kavramı içerisinde evvel ve ahiri tarif edebiliriz. Ama zamanı yaratanda Allah (c.c) olunca evvel ve ahir oluşun mahiyetini esasen mefhum kapasitemiz ile tespit etmekten aciziz bundan dolayı eşyanın varlığını öncesi ve sonrasını Yüce Allah’ın evvel ve ahir oluş sıfatlarıyla ölçmeye kalkışmamamız, mukayese etmememiz ve karıştırmamamız gerekir. Yüce Allah’ın evvel ve ahir oluşuna inanmak itikadimizce farzdır. Diğer varlıkları buna karıştırmamakta aynı hükümdedir.
Yani Allah’ın evvel ve ahir sıfatı, masivai varlıkların evvel ve ahir sıfatı gibi değildir çok farklıdır, mukayese edilmez. Bu nedenle evvel ve ahir sıfatlarını masivai varlıklara isnat edemeyiz. Zira bunlar Yüce Allah’ın zatina mahsus ilahi isimlerdendir.