sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

Allah(cc)’nun El-Muksit Sıfatı

Allah(cc)’nun El-Muksit Sıfatı

 

Muksit: k-s-t kökünden türeyen if’al babından gelen bir ism-i faildir, mastan sülasi mücerretden “kist” gelir. Kelime olarak; adil olmak, nihai hedef ve denge gibi manalara gelmekle birlikte bazen de halk içinde sapmak ve zulmetmek gibi zıt manalarda kullanılmaktadır.

Yüce Allah’ın sıfatı olarak el-Muksit; hakla hükmeden, adaleti sağlayan ve mazlumun hakkını zalimden alandır. Kuran-ı Kerim’de Allah’ın fiili bir ismi olarak bir tek ayet-i kerimede geçmekle beraber bazı ayetlerde adaletli olmayı emretmektedir. Bundan da Allah’ın muksit sıfatının olup ve kullarının muksit olmalarını emredip sevdiği anlaşılmaktadır. Hem Allah (c.c) için hem de kulları için ifade olunan ayetlerden birer tane okuyalım;

 

شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

 

Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah’tan başka ilah yoktur.( Ali-İmran Suresi: 18)

Okumuş olduğumuz ayet-i kerimede zikr olunan “kist” kelimesi adalet manasını ifade etmektedir, Hakkı ehline teslim etmek, haksızı belirleyip caydırıcı olarak cezadan karşılığını vermek ve diğer insanlığın huzur ve saadetini temin etmek, hatta ahiret saadetinin yolunu göstermek, Allah (c.c)’nun emridir ve bunun gerçekleşmesi ilim ehlinin bulunup tasarruf (tenfiz ve icra) yetkilerine sahip olmalarıyla mümkündür, ilim ehli adalet  kurallarım ancak Allah (c.c)’nun kanunlarından alırlar. Zira Allah’ın şeriatının dışında adalet bulunmaz.

 

وَإِن طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَإِن بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ فَإِن فَاءتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ

 

Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları  sever.( Hucurat Suresi: 9)

Okumuş olduğumuz bu her iki ayet-i kerime de Allah (c.c) kainatı dengeli, nizamlı ve intizamlı yaratmış, irade vermiş olduğu kulların da nizamlı ve intizamlı yaşamalarını ve böylece saadeti dareyne nail olmalarını istemiştir. İnsanların nizam, intizam ve adil bir şekilde yaşayabilmeleri için de ilahi nizam nazil etmiştir. İlahi nizamın dışında kulların akıllarıyla kanun, anayasa ve sistemler, adaleti meydana getiremezler. Onlar olsa olsa fısk, zulüm ve küfür meydana getirir. Allah’ın suç işleyenleri cezalandırması, şeriatler nazil etmesi ve insanların o şeriate uymalarını istemesi tamamen Allah’ın el-Muksit ism-i şerifinin tecellisidir.

Yüce Allah’ın el-Muksit ism-i şerifi içeren bir ayet-i kerime ve Yüce Allah’ın kullarından kist ile amel etmelerini emreden diğer bir ayet-i kerimeyi okuduktan sonra yine insanların kist ile amel etmelerinin gerekliliğini ifade eden bir hadis-i şerif okuyalım;

 İbnu Abbas (radyallahu anhüma) anlatıyor: Kureyza ve en-Nadir, Medine’de yaşayan Yahudilerden iki kabile idi. Bunlardan en-Nadir kabilesi Kureyza kabilesinden daha şerefli kabul ediliyordu. Sözgelimi, Kureyza kabilesine mensup birisi, en-Nadir’den birini öldürecek olsa kısas olarak katil öldürülürdü, ama en-Nadir’den bir kimse Kureyza’dan birisini öldürecek olsa, yüz vask hurma ile fidye ödenirdi (katil öldürülmezdi). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)’ın peygamberliğinden sonra en-Nadlr’den birisi Kureyza’dan bir adam öldürdü. Kureyzalılar: “Katili bize teslim edin, onu öldüreceğiz” dediler. Öbür taraf “Sizinle bizim aramızda Muhammed hakem olsun” dediler ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)’a geldiler. Bunun üzerine şu ayet indi: ” … Eğer hükmedersen, aralarında adaletle hüküm ver. Allah adil olanları sever.”( Maide Suresi: 43) Adaletle hükümden maksat “cana mukabil can”dı. Daha sonra şu ayet indi: “Cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?”( Maide Suresi: 50;Ebu Davud, Diyar 1, (4494), Akdiye 10, (3591); Nesai, Kasame 7)

Başka bir ifadeyle Allahu Teala (c.c)’nın el-Muksit ismi “bütün işlerini denk ve birbirine uygun ve yerli yerinde yapan” manasına gelmektedir. Allahu Teala (c.c)’nın yaratması son derece düzgün ve pürüzsüz, kanunları hikmetli ve adaletlidir. İslam kanunlarının hepsi insanı hem dünyada hem de ahirette kurtuluşuna sebeb olan kanunlardır. Beşeri İdeolojilerin meclislerinde çıkarttıkları kanunların hepsi de hem zulümdür, hem fısktır hem de küfürdür. Onlara tabi olunanlar ve olanlar da ancak sırat-ı müstakimden ayrılıp cehennemin yolunu bulmuş olurlar. Bu durum, onlar için ebedi azab sebebidir.

Allah’ın el-Muksit ism-i şerifi ayrıca İmam-ı Tirmizi’nin el­esma-ul hüsnayla ilgili hadisinde geçmektedir.( Tirrnizi,3506) Bu ism-i şerifi bilen bir kimse ancak Allah’ın hükümlerini ister ve Allah’ın hükümleri dışında adalet olmadığını bilir. Allah’ın hükümlerinin dışında hiçbir hükümle hükmedilmeyeceğine inanılır. İmanın ancak bu şekilde muhafaza edileceğini de idrak eder.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.