Allah(cc)’nun El Veliyy Sıfatı
Veli: kökünden türeyen ve feilun vezninde mübalağa manası içeren bir ism-i faildir. Vali, mevla ve mevali aynı kökten ve benzeri manalar ifade eden kelimeler olup cemisi “evliya” gelir. Kelime olarak Veli’; dost, seven, himaye etmek, koruyup gözetmek, bakmak, idare etmek, işini üzerine almak ve iyilikle yardım etmek gibi manalara gelir,
Yüce Allah’ın sıfatı olarak el-Veli; bütün varlıkların mutlak hükümdarı, yegane mutasarrıfı, yardım edeni, yöneticisi, seven ve mahlukat işlerini tekeffül edendir.
Mevla kelimesi ise; kendisinden yardım ve destek beklenendir. Allah mülkün gerçek sahibi olduğu için Mü’min kulun O’na sığınmaktan başka çaresi yoktur. Nitekim köle ancak sahibinden yardım bekler. Zira kölenin efendisine onun mevlası da denir. Her şeyin hakiki sahibi Allah olduğuna göre müminlerin hakiki Mevlasıda ancak Allah’tır. O’nun dışında ki Mevlalar ancak izafidir.
Kur’an-ı Kerimde Veli ve Mevla kelimeleri hem Allah hem de kullar için kullanılmıştır, el-Vali kelimesi ise sadece Allah için kullanılmıştır. Bu kelimeler toplam da Kur’an-ı Kerimde 46 yerde geçmektedir.
Bunlardan iki tanesini okuyalım:
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ
İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.( Rad Suresi: 11)
Allah ( c.c) bütün insanları ve cinleri yaratıp onlara sayısız nimetlerle bayat vermiştir, kulluk yapmalarını emretmiş ve imkanlarla yol göstermiştir. Kullara vermiş olduğu irade ile seçme yetkisi ve imkanını vermiştir. Rıza-i Bari’ye uygun olarak hareket edenlere dost olup onları saadeti dareyn ile müjdelemiştir. İsyan ve düşmanlık yolunu seçenlere ise dost olmayıp onları şiddetli azap ile uyarmıştır. Allah (c.c) haber verdiği azabı kulların üzerine indirdiği zaman O’na engel olabilecek hiçbir güç sahibi yoktur. Kafirlerin dostları olan tağutlar da Allah’ın azabına karşı hiçbir şey yapmaya muktedir değillerdir. Allah’ın dostluğundan çıkmak en büyük hüsrandır.
اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tağuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliktirler. Orada ebedi kalırlar.( Bakara Suresi: 257)
Ayet-i Kerime’de de ifade edildiği gibi Allahu Teala (c.c) birisine dost oldu mu O’nu küfrün, şirkin karanlıklarından dünya ve ahiretin kurtuluşuna iletir. Allah’ı dost edinmeyen kafirlerin ise velisi tağuti güçlerdir. Ama bu dostluk hayır dostluğu değildir. Kimseye faydası yoktur. Allah’ın indirdiği hükümleri çirkin görüp yerine beşeri kanunları dikte eden tağuti güçler hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında müntesiplerini hüsrana uğratır. Bunun en açık misali günümüzde yaşanmaktadır. İslam’ın uygulanmadığı Tağuti Devletlerde insanların can, mal, nesil, akıl ve din emniyetleri tahrip edilir. Bizzat meclislerin çıkarttığı kanunlarla insanların hayatı cendere altına alınır. Okullarında Allah ve Resulu yerine sahte kurtarıcılar tanıtılır ve taptırılır. Yani bu ülkelerde insanlar insanlara ibadet ederler. Bu sebeble tağuti nizamlarda insan haysiyetinden bahsetmenin imkanı yoktur. Esasen insan için hakiki manada Allah( cc )’dan başka bir veli mümkün değildir.
İbn Ebu Hatim diyor ki: Bana babamın… Eyyub İbn Halid’den rivayetine göre o şöyle demiştir: “Arzuların sahipleri – ya da fitnelerin sahipleri-diriltilecek. Kimin arzusu iman idiyse onun fitnesi beyaz ve aydınlatıcı; kimin de arzusu küfür idiyse fitnesi siyah ve karanlık olacak.” Sonra: “Allah, inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfredenlerin dostları ise Tağut’tur, Onları aydınlıktan, karanlıklara sürükler.
İşte onlar, ateş dostlarıdır. Onlar orada temelli kalacaklardır.” ayet-i Kerime’sini okudu.( İbni Kesir “Bakara Suresi 257” tefsiri)
Allah (c.c)’ın müminlere Veli (dost) olması; evvela onları İslam’la şereflendirmesi, onlara iman huzurunu vermesi, dünyevi sıkıntıları bu inançla aşmalarını kolaylaştırması, onları hidayet üzere sabit kılması, düşmanlarına karşı onlara yardımcı olması, Kendi dostlarına dost, düşmanlarına düşman kılması, ilim ihsan etmesi ve ebedi saadetle müjdeleyip nail etmesi gibi sayısız faydalan içermektedir.
Müminlerin Allah’a veli (dost) olması; O’na iman etmesi, O’ndan gelen her şeyi doğrulayıp tasdik etmesi, emirlerine itaat edip yasaklarından kaçınması, yalnız O’na güvenip O’na dayanması, darlıkta ve bollukta, üzüntü de ve sevinçte hiç bir zaman unutmayarak O’na teslim olması yalnız O’nu, Rasulunu ve O’nun dostlarını sevmesi ve O’nun düşmanlarına düşman olması gibi görevleri içerir.
Velayet (karşılıklı münasebetler); vekalet vermek, yaptıklarını onaylamak ve razı olmaktır. Mutlak manada müminin velisi Allah’tır. Sonra O’nun rızası doğrultusunda ki peygamber ve emirlerdir. Bir kişi velayet verdiği kimsenin bütün yaptıklarını onaylamış ve yaptıklarına ortak olmuş demektir. İctimai manada İslam toplumunda siyasi velayet biat ile sabit olur. Cahiliyye toplumlarında (beşeri sistemlerde) oy vermekle sabit olur. İslam; ferdi, ictimai ve siyasi bir nizam olarak bütün Müslümanlara bir takım vazifeler yüklemektedir. Bu vazifeler emir komuta zinciri içerisinde yürütülür. İslam devletinde hilafet ve devlet başkanlığına biat etmek, İslam’ın hakim olmadığı bir yerde ise harb emirliğine biat etmek erkek-kadın bütün Müslümanlar üzerine, biat etmek farzı aynıdır. Bu kapsamın dışında cahiliyeden başka bir şey yoktur. Biatlının cahiliyye sistemine oy kullanması beyatı bozar. Çünkü cahiliyeye dönüş demektir. Mü’min velayette bir · kafiri seçemeyeceği (kendisine veli edinmeyeceği) gibi, küfür hükümleri (kanunları) ile de bir Müslümanın hükmetmesi mümkün değildir. Her iki durumda küfürdür.
Velayetin sıhhatine dikkat etmek, imanın muhafazasına dikkat etmek demektir. O halde ey Müslümanlar Yüce Allah’ın tertemiz nimetine ve ihsanına şükürle birlikte itaat edin. Her an O’nu tevhid
etmekle karşılık verin. Böyle yapanlara Allah (c.c)’ da hidayetini, yardımını ve zaferini vereceğini bilin.
Veliy edinmekle beşeri münasebetler birbirinden farklıdır.
Veli’ edinmek; dost edinmek, sırdaş edinmek ve idareci edinmektir. Müminlerin, kafirlerle yapılması yasaklanan velilik budur. Ancak konuşmak, tebliğ etmek, ticari ilişkilerde bulunmak caizdir. Ticari ilişkiler içerisinde yasaklanan husus ise sadece muharip kafirlere silah satmasıdır. Bunun haricinde istisnai bir kural olarak Mü’minlerin Emiri maslahat olarak kafirlerle olan muamelelerde herhangi birini yasaklarsa yasaklanan şeyi işlemek de haram olur.
Yüce Allah’ın el-Veli’ ya da el-Vali ism-i şerifinin manasını bilmek; kafirlerle dostluğu kesmeyi, onlara velayet hakkını vermemeyi ve onları sırdaş edinmemeyi gerektirir. Aynı zamanda mümin ancak kendi dinindekileri milletinden kabul edip, dost ve sırdaş edinir. Böylece Allah’ın yardımına mazhar olur.