Allah(cc)’nun Er Rakib Sıfatı
Rakib: kökünden gelen feilun vezninde mübalağa ifadesi de içeren bir lafızdır. Kelime olarak; murakabe etmek, gözetlemek, gözetmek, mukafaza etmek, beklemek, korumak, gözcülük ve bekçilik yapmak, gibi manalara gelir.
Yüce Allah’ın sıfatı olarak er-Rakib; bütün kulların tüm yaptıklarını, söylediklerini, davranışlarını hulasa bütün hallerini görüp gözetleyen, haberdar olan, murakabesinin dışında hiçbir şey bulunmayan demektir.
Kur’an-ı Kerimde Yüce Allah’ın Er-Rakib ism-i şerifi ve benzeri manadaki kelimeler oldukça fazladır. Bunlardan üç tanesi sadece Allah’a sıfat olarak zikredilmiştir. Rakib kelimesi Allah’dan başkası için de kullanılmıştır. Ayet-i kerimelerde koruyucu meleklerin sıfatı olarak kullanıldığı gibi peygamberler için de kullanılmıştır.
Dolaylı olarak insanlara da sıfat olarak ifade olunmaktadır. Yüce Allah’a sıfat olarak zikrolunan ayet-i kerimelerden iki tanesini okuyalım:
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا
Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adım kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.( Nisa Suresi: 1)
Yüce Allah, kullarının yaptıklarından ğafıl değildir, her şeyden haberdardır ve bütün kullarını gözetip, denetimi altında tutmaktadır. En gizli sırlara muttali olup Allah’tan gizli en ufak bir şeyde varlıklar aleminde olamaz. Çünkü yaratan, çekip- çeviren, imtihan eden ve kulların yaptıklarını amel defterlerine kaydettiren ve henüz kullar yaratılmadan önce onların hayatlarını detaylarıyla levhi mahfuzda mestur kılan ve kaleme yaz diyen bizzat murakıb olan Allah (c.c)’tır.
مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلاَّ مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَّا دُمْتُ فِيهِمْ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنتَ أَنتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ وَأَنتَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin (dedim.) Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit (ve örnek) idim.
Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin.( Maide Suresi: 117)
Allahu Teala (c.c) yarattığı insanoğluna karşı son derece “Kerim”dir. Ama genel olarak insanoğlu kendisine bahşedilen nimetlere karşı nankör olma yolunu seçer. Allahu Teala (c.c) insanı gözetleyip dururken Allah’tan başka sahte ilahları kendisine ilah olarak tanır. Allah’ın kanunlarını bir kenara atarak başkalarının kanunlarına tabii olur. Allahu Teala (c.c)’nın “er-Rakib” ismi “bütün varlık üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan” manalarına gelmektedir. Genellikle insanoğlu gözetlenmediğini ve yaptıkları işlerden dolayı herhangi bir sorumluluğu olmadığını düşünür. Halbuki Allahu Teala (c.c) insanları her zaman gözetlemektedir.
Okumuş olduğumuz ayet-i kerimelerden sonra Yüce Allah’ın er-Rakip ism-i şerifi ile ilgili olarak bir hadis-i şerif okuyalım.
( … ) Bize Ebu Bekr b. Ehi Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki’ rivayet etti. Bize Ubeydullah b. Muaz da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. Her iki ravi Şu’be’den rivayet etmişlerdir.
Bize Muhamraed b. Müsenna ile Muhammed b. Beşşar dahi rivayet ettiler. Lafız İfcnü Mtisenna’nmdn-, (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca’-ler rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu’be, Muğira b. Nu’man’dan, o da Said h. Cübeyr’den, o da İbnü Abbas’dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resülüllah (Sallallalıü Aleyhi ve Seliem) bir va’z dolayisıyle hutbe okumak için aramızda ayağa kalktı ve:
“Ey insanlar! Hiç şüphe yok ki, siz Allah’a yahnayak, çıplak, sünnetsiz olarak hasredileceksiniz. (İlk yaratmaya nasıl başladıksa, üzerimize va’d olarak onu öylece iade edeceğiz. Biz va’dimizi yaparız.) Dikkat edin ki, kıyamet gününde mahlukatın ilk giydirileni İbrahim (Aleyhisselam) olacaktır. Dikkat edin ki, benim ümmetimden bir takımadamlar getirilecek, fakat onlar sol tarafa alınacaktır. Bunun üzerine ben: Yarabbi! Bunlar benim ashabımdır, diyeceğim. (Bana); Bunların senden sonra ne modalar çıkardıklarını sen bilmezsin? Denilecek? Ben de salih kulun dediği gibi (Ben onlara aralarında bulunduğum müddetçe şahid oldum. Benim ruhumu kabze-dince (artık) onların üzerine rakib sen oldun. Sen her şeye şahidsin. Onları azab edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Affedersen şüphe yok ki, Aziz Hakim olan ancak sensin) diyeceğim. Bunun üzerine bana: Sen onlardan ayrılalı onlar geriye dönmekte devam ettiler, denilecektir.” Veki’ ile Muazın hadisinde: “Bunun üzerine sen onların, senden sonra ne bidatlar çıkardıklarını bilmezsin, denilecek … ” cümlesi vardır.( Sahihi müslim,cennet babı,5 8 nolu hadis)
İslam alimleri bu ismin izahı için çeşitli yorumlar yapmıştır. Bunlardan İmam Kurtubi bu konuda şu ifadeyi söyler:
“Allah, unutmasının mümkün olmadığı mutlak ilmiyle bütün varlıkları gözetleyip denetleyendir. Allah, görülenleri, uyku ve uyuklamanın tutmadığı gözleriyle görüp denetler. İşitilenleri, her hareket ve sözü işiten kulakları ile işitip denetler. Bu gözetleyici ve denetleyici sıfatları ile Yüce Allah, bütün varlıkları külli ve cüz’i (bütün ve parça, ayrıntılı) olarak gözetler. Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan bütün gizlilikleri ve sırlan bu sıfatlarıyla denetler. Hiçbir şey O’na gizli değildir. Her şey O’nun gözetleme ve denetleme sıfatının altındadır. Bu açıdan bütün varlıklar O’nun için aynıdır. Allah, gözetlenenlerin bütün durumlarını gören ve gözetleyen, onları bütün ve ayrıntı olarak koruyan, her hareket ve davranışlarını sayıp kayda geçirendir. Bütün bunlar O’nun ilim ve müşahede sıfatıyla gerçekleşir. İşte gerçek bilgi ve idrak budur.”( Kurtubi, elcamiul ahkamul kuran: 1/402)
Yüce Allah’ın er-Rakib isminin manasını idrak eden kul gereğini yapmakla ihsan makamında olur. Her halukarda Allah’ın kendisini gözetleyip, denetlediğini bilen ve her söylediği sözün, yaptığı amelin ve her halinin sevap veya günah olarak omuzlan üzerinde duran melekler tarafından kayda alındığının şuurunda olan bir kimse hayat sürecinin her saniyesinde dikkatli olup hayatının her safhasını çeki-düzen vermek suretiyle yaşar. Böyle bir kul Allah’ın rızası doğrultusunda hayat sürmeyi kendisine gaye edindiği için Allah’ın rızasına uygun olan durumları yapar, rızasına uygun olmayan şeylerden de uzak durmaya azami gayret gösterir. Çünkü Allah’ın murakabesi sadece dünya hayatıyla sınırlı değildir. Ebedi ve sonsuz bir hayat beklemektedir. Dünyada Allah’ın rızasına uygun bir şekilde yaşayanlar ebedi hayatta Allah’ın mükafatlarına yani cennet nimetlerine nail olurlar. Fakat dünyada Allah’ın rızasına uygun olmayan bir hayat yaşayanlar ise ebedi hayatta Allah’ın ğazabına uğrayıp cehennem azabına layık olurlar.
Yüce Allah’ın er-Rakib ism-i şerifini anlamanın insan üzerindeki etkisi kelimelerle ifade edilemeyecek kadar büyüktür. Hulasa Allah’ın murakabesine inanan kendini murakabe eder