ALLAH’IN (CC) HUZURUNA HUZURLA ÇIKMAK İSTEYEN KİŞİ’YE
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamdlerin tümü tek Rab, tek İlah, Rahman ve Rahim olan Allah’a (cc) mahsustur.
Salat ve selam ise; Örnek ve Önderimiz olan Hz. Muhammed (sav) ‘ e, aline, ashabına ve onların tabiileri olan Müslümanların üzerine olsun.
Alkame b. el-Utaridi, ölüm döşeğindeyken oğluna verdiği şu öğütte güzel ahlakın bütün unsurlarını toplamıştır: ‘’Evladım! Bir insanla dost olma ihtiyacı hissedersen, kendisine hizmet ettiğinde seni koruyan, birlikte olduğunda sana huzur veren, ihtiyacın olduğunda sana verenle dost ol. Kendisine iyilik elini uzattığında karşılık veren, sende bir iyilik gördüğünde bunu çevresine anlatan, kötülük gördüğünde saklayanla dost ol. İstediğinde veren, sustuğunda halini anlayan, başına bir sıkıntı geldiğinde yanında olanı dost edin. Sen bir söz söylediğinde sözüne inanan, birlikte bir işe girişeceğinizde fikrini soran, ikinizin arasında bir anlaşmazlık çıktığında senden yana olanla dost ol’’
Böylece Alkame, dostlukla ilgili sorumlulukları özetlemiş ve hepsine uyulmasını şart koşmuştur. (Yahya) İbn Eksem’in anlattığına göre (Halife) Me’mun, ‘’ Böyle biri var mı?’’ diye sorduğunda, yanındakilerden biri ‘’Biliyor musunuz, Alkame neden böyle öğüt verdi?’’ demiş; Halife ‘’bilmiyorum’’ deyince adam ‘’Çünkü o, oğlunun kimseyle dost olmasını istemedi’’ demiştir.[1]
Biliyoruz ki dostluk akdi 2 kişi arasındaki bağdır ve beraberinde hak ve sorumlulukları getirir. Peki okuduğumuz pasajda çok güzel bir şekilde dile getirilen bu durum, söylenene göre bulunması ve gerçekleşmesi imkansız bir kardeşlik/ dostluk mudur?
Bunu burada tartışmayacağım ancak, Alkame b. el Utaridi’nin saydığı şartları nefsine çevirerek kendine ‘’ben bunları yapıyor muyum?’’ diye sormanı istiyorum.
evet, sordun mu?
O zaman bekle, beraber kısa bir ‘’ dostluk ‘’ sınavı yapalım;
- Dostunla birlikte olduğunda ona huzur/mutluluk/fayda veriyor musun? (10p)
- İhtiyacı olduğunda ihtiyacını karşılıyor musun? yoksa ihtiyacı var mı yok mu onu bile bilmiyor musun? (10p)
- Onda bir iyilik gördüğünde bunu diğer kardeşlerine, sevdiklerine aktarıyor ve onların da o kardeşine güzel bir gözle bakmalarını sağlıyor musun? (10p)
- Onda bir kötülük gördüğünde gecenin karanlığının tüm nesneleri örttüğü gibi ayıbını örtüyor, ona nasihat ediyor musun? yoksa etrafına mı yayıyorsun? (10p)
- Sustuğunda halini anlıyor, bir sıkıntısı var mı diye merak edip soruyor musun? (10p)
- Başına bir sıkıntı geldiğinde yanında oluyor musun? (10p)
- Fikrini sorup görüşlerine değer veriyor musun? yoksa değersiz hissetmesine mi sebep oluyorsun? (10p)
- Aranızda anlaşmazlık çıktığında nefsinden feragat ediyor musun? (30p)
Asgari geçme notu: 50
Bu girişten sonra, bu kadar titizlikle üzerinde durduğumuz dostluğun kim için ve hangi sınırlarda olması gerektiğine bir ayet-i kerime ile değinelim;
‘’Ey mü’minler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz, fakat Allah sizi oraya düşmekten kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye, Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor.’’[2]
Yıllardan beri birbirine düşman olan , kanlı savaşlar yapan ve birbirlerine vahşi saldırılarda bulunan Evs ve Hazrec kabileleri İslam’ı kabul ettikten sonra birbirleriyle kardeş olmuşlardı. Sadece bununla da kalmamış tarihte hiç eşine rastlanmayacak bir şekilde Mekke’den gelen muhacirlerin rahat etmesi için emsalsiz fedakarlıklar yapmışlardı.[3] İşte onları bu hale getirip aralarına kardeşlik bağı koyan ‘’Allah’ın ipi’’ idi.
Bu ip gevşediği anda bölücülük olacak, aralarında kargaşa çıkacak, kardeş kardeşi vuracaktı.. Bu durum sadece Rasulullah (sav) ve Sahabe(r.anhum) dönemine has bir durum değildi. Her asırda sünnetullah gereği bu sınanmalar olacak, kişilerin değerleri ortaya çıkacak, haklılar Allah’ın izniyle ayan olacaktı.
Öyle de oldu.
Evet, biz Allah’ın ipinden uzaklaştıkça, dostluklarımız da bozulacak. Başka bir bakış açısıyla olaya bakacak olursak; Allah’a yakınlaştırmayacak dostluklar bizi O’nun ipinden uzaklaştıracak. Bu sebeple Hz. Ali (ra) : ‘’ Bir dostunun Allah’a (cc) sevgisi yoksa, sadık bile olsa ondan ayrıl’’ demiştir. Yani az önce sınavını yaptığımız şeylerden gerek karşı taraf gerekse de biz 100 alsak dahi, bu sevgi Allah (cc) için olmadıkça ve O’na yaklaştırmadıkça 0 kabul edilecektir. Çünkü zaten bu dostluğa değeri veren, O’nun (cc) rızası için kurulmuş olmasıdır.
Bu yüzden kişinin kalbinde ilk sıra her daim Allah(cc)’ın olmalıdır. O’nun (cc) dışında kim 1. sıraya konmuşsa bilinsin ki ilk sıradakini de kaybedecektir.
Yani kişinin kurduğu dostluk dahi Allah’a yaklaşma yolunda ona araç olacaktır. Böylece dostluğun amaç olmadığını anlayacak ve o dostunda Allah’ın (cc) hoşuna gitmeyen bir haslet gördüğünde ondan vazgeçmesi kolaylaşacaktır.
Bu sebeple ey Allah’ın(cc) huzuruna huzurla çıkmak isteyen kişi! Sen Allah’a (cc) yakın olursan, seni bulanlar da O’na (cc) yakın kimseler olur. O kişi/kişiler seni bulduğunda ise onları kendine sığınak bil, aranızdaki muhabbeti arttır. Allah (cc) yolunda, kardeşliği araç kıl.Yazdığımız sorumlulukları yerine getir, karşındaki sorumluluğunu yerine getirmiyorsa Allah’tan, aranızdaki muhabbeti arttırmasını ve onun sorumluluklarının farkında olabilmesini iste.
Şunu unutma ki;
‘’ Kusursuz dost arayan dostsuz kalır,
Kusuru olmayan tek zat Allah’tır
Sen Allah’ı dost edinirsen,
ne kusur kalır ne de usr’’ [4]
Bilemezsin, belki bu sebeple arşın gölgesinde gölgelenenlerden olursun;
Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır: Âdil devlet başkanı, Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç, Kalbi mescidlere bağlı müslüman, Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan, Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit, Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse, Tenhâda Allah’ı anıp gözyaşı döken kişi.”[5]
Unutmayalım ki kim Allah’ın (cc) dini için bir eksiği kapatmaya çalışır, onarmak için mücadele ederse Allah(cc) ona mükafatını kat kat verecektir. Rahman, elimizdeki nimetin değerini bilenlerden olmayı nasip etsin.
selametle…
[1] İmam Gazali, İhyau Ulumi’d Din, c:2 s:227
[2] A-li İmran 103
[3] Mevdudi, Ali İmran 103 tefsiri
[4] usr: zorluk
[5] Buhâri, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2