sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

ALLAHIN VARLIĞININ VE BİRLİĞİNİN DELİLLERİ | Akaid Programı – 17. Bölüm

ALLAHIN VARLIĞININ VE BİRLİĞİNİN DELİLLERİ | Akaid Programı – 17. Bölüm

ALLAHIN VARLIĞININ VE BİRLİĞİNİN DELİLLERİ

 

Allah; Kâinatın ve kâinatta bulunan tüm varlıkların yaratıcısı, koruyucusu olan tek varlık, ibâdet edilmeye lâyık tek Rab, Mevlâ, Hüda’ya ait özel isimdir. En yüce varlık olarak inanılan, bütün kemâl sıfatları şahsında bulunduran ve her türlü noksan sıfatlardan uzak olan gerçek Ma’bud, Varlığı zorunlu olan tek yaratıcıya ait yüce bir isim. Bu isimle çağrılan bir başka varlık olmamıştır, olmayacaktır olamaz da.

İsim, ifade ettiği ilâhî manasıyla yalnız Allah’a aittir ve hiçbir kelime bu ismin manasını ve muhtevasını ifade gücüne sahip değildir. Bu isim başkası için de kullanılamaz. (Meryem Sûresi,65.Âyet)

Allah, kendi irâdesiyle evreni yoktan var eden, ona belli bir düzen veren, gökleri ve yerleri ve bunlarda en küçüğünden en büyüğüne kadar canlıları yaratan, onlara hayat ve rızık veren, öldüren-dirilten, dilediğini dilediği şekilde idâre ve tasarrufu altında bulunduran, varlığı bir başka etkenle değil, kendinden olan, her şeyi bilen, gören, işiten, yarattıklarında en ufak bir çarpıklık ve dengesizlik bulunmayan, her şeye gücü yeten, bütün mülkün gerçek sâhibi, emir ve hüküm koymaya tek yetkili; övülmeye, itaat edilmeye, şükredilmeye gerçek lâyık, bir benzeri daha bulunmayan, bütün varlıkların, güneşin, ayın, gök ve yer cisimlerinin itirazsız itaat ettiği, boyun eğdiği, ismini ululadığı, ibâdet edilmeye lâyık Hak Ma’bûd Allah, Ma’bûd olduğu için Allah değil, Allah olduğu için Ma’bût’tur. Onun İlâh oluşu, ibâdete lâyık oluşu, bir başka sebepten değil; kendi zât’ının yüceliğindendir. insanlar zaman zaman putlara, ateşe, güneşe, yıldızlara, millî kahramanlara veya hakkında korku ve ümit besledikleri herhangi bir şeye tapınmışlar bu hâlleriyle de onları ilâh ve ma’bûd edinmişler, bilâhare bunlardan cayarak, onları tanımaz ve tapınmaz olmuşlardır.

O zaman da daha evvel ma’bûdlaştırdıkları varlıkların ma’bûdluk vasıfları yok olur. Allah’ın dışındakiler ancak insanların ma’bûdlaştırmalarıyla ma’bûd telâkki edilebildikleri hâlde Allah, bütün beşer ona inansa da, inanmasa da; ibâdet etse de etmese de o, zatıyla Allah olduğu için ibâdete lâyıktır. Beşerin inkârı, onu Allah olmaktan uzaklaştıramaz. Bunun içindir ki, her şeyi bilen ve yaratmaya kadir olan bir Allah’a inanmak, ergenlik çağına gelen akıllı her insana farzdır. İlâhî dinlerin kesintiye uğradığı dönemlerde yaşayan insanlar bile, akılları ile Allah’ın varlığını idrâk edebilecek durumda olduğundan, Allah’a îmanla mükelleftirler.

Allah’ın zâtı üzerinde düşünmek,haramdır. Onun zatını idrâk etmek aklen mümkün değildir. Çünkü Allah’ın hiçbir benzeri yoktur. “Hiçbir şey O’na denk değildir. “(İhlâs Sûresi,1-5.Âyetler) Gözler Onu idrak edemez, (En’âm Sûresi,103.Âyet) Çünkü aklın ulaşabildiği ve kavrayabildiği şeyler ancak madde cinsinden olan şeylerdir. Allah ise madde değildir. Duyu organlarımızla tespitini yaptığımız ve hâlen yapamadığımız eşyanın tümü noksanlıklardan uzak olan bir yaratıcı tarafından yaratılmıştır. Yaratılan ise yaratıcısının ne parçası, ne de benzeridir. Allah’ın varlığına inanmak, her müslümanın ilk önce kabul etmesi gereken bir husûstur.

Akıl sahibi olan her insanın, Allah’ın varlığına inanması gerekir. Allah’ın varlığına inanmak, insan fıtratının icabıdır. Allah’ın varoluşu vaciptir, zarûrîdir. Varlıklar vücûd bakımından üç türlüdür:

      a) Vâcibu’l-Vücûd: Varlığı mutlak gerekli olan, olmaması mümkün olmayan varlık. Bu da sadece Allah Teâlâ’dır.

  b) Mümkinu’l-Vücûd: Varlığı mümkün olan, yani, var olması da, olmaması da mümkün olan varlıklardır ki Allah’ın dışında tüm yaratıklar böyledir .

     c) Mümteniu’l-Vücûd: Varlığı mümkün olmayan. Allah’ın eşi ve benzerinin olması gibi. Allah’ın eşi ve benzerinin olması mümkün değildir.

Bütün yaratıkların ilâhı bir tek ilâhtır. Ondan başka ilâh yoktur. O Rahmân e Rahîmdir.[1]  360 putu kendilerine ilâh kabul eden Mekkeli müşrikler, bu muazzam âlemin bir tek ilâhı olduğu gerçeğini duyunca hayret etmişler, “Ey Muhammed! bu kadar insanlara bir ilâh nasıl yetişir ?” demişlerdi. Müşriklerin maddeci görüşlerini reddedip Allah’ın tek yaratıcı olduğuna, varlığının isbatına delîl olacak birçok âyetlerden biri de şudur:

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde ta, sıyıp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için (Allah’ın varlığına ve birliğine) delîller vardır. “ [2]

Her insan, kâinattaki bu muazzam ve mükemmel varlıklara bakarak, bunların büyük bir yaratıcısı olduğuna aklen hükmedebilir. Bir bilginin kesinlik kazanması için o konuda ispat edici delîller aranır. Allah’ın varlığı hakkında da bilgimizin kesinlik kazanması için birçok delîller vardır. Bu delîller, aklî ve naklî delîller olmak üzere iki grupta toplanabilir.

[1] Bakara Sûresi 163.Âyet

[2] Bakara Sûresi,164.Âyet

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.