BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd alemleri Rabbi Rahman, Rahim, din Gününün sahibi, ceza gününün Maliki, mutlak hakimiyet yetkisine sahip, kendisine uyuna sonsuz mükafat aksi taktirde sonsuz azap bahşetme yetkisine sahip, korkulması ve itaat edilmesi gereken tek merci Allah (c.c)’a mahsustur. Salat ve Selam Allah’ın Rasulu Hz. Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v)’e O’nun aline, ashabına derdi Allah’ın davası, gayesi Allah’ın rızası olan tüm mümin ve müminelerin üzerine olsun inşAllah.
Allah’tan bir gürültüden, vahşi bir hayvandan, karanlıktan, dehşet bir olaydan, ürpertici, yürekleri hoplatan, insanın yüreğini ağzına getirebilecek korkunç şeylerden korkulur gibi korkulmaz. Bir zalimin zulmünden, bir diktatörün, bir tiranın işkence ve heybetinden, bir gaddarın işkencesinden, bir teröristin teröründen korkulur gibi korkulmaz. Bir sonucu veya bir kârı elde edememekten, bir müsabayı kaybetmekten, bir şeyleri yitirmekten korkulur gibi korkulmaz. Bir patlamadan, bir gürültüden, ani bir şoktan korkulur gibi korkulmaz.
Allah korkusu şu ayette ifade edildiği gibi kalbin titremesi, ürpermesi, saygı ve tazim ile dolması. Bundan sonra yapması gereken şey her ne ise ona hazır olma duygusudur. “Mü’minler ancak o kimselerdir ki, her ne zaman Allah’tan söz edilse kalpleri korkuyla titrer; ve kendilerine her ne zaman O’nun ayetleri ulaştırılsa imanları güçlenir ve Rablerine güven beslerler.” (Enfal 2)
Allah’tan korkmak, O’nun rızasını kazanamama endişesi, O’nun rızasına layık olamama korkusu, O’nun rızasını kaybetme ürpertisidir. Nitekim bir ayette buna işaret ediliyor. İman edenler şöyle derler: “Elbet biz yüzleri asıp kaşları çatan bir günde Rabbimizin (rızasını) kaybetmekten korkuyoruz.” (İnsan 10)
‘Havf’ kelimesi ile ifade edilen korku; -Cüneydi Bağdadí’nin dediği gibi-, “her nefes alış-verişte azap görebilirim diye düşünmektir.”
Allah’tan korkmak O’na hakkıyla ibadet edememek, O’nu hakkıyla tanıyamamak, O’nu hakkıyla sevememek, O’na hakkıyla şükredememek, O’nu O’nun layık olduğu gibi övememek korkusudur. Allah’tan korkmak O yakacak diye değil, O hak etmediğim için beni az sevecek, ya da ben O’nun sevgisine layık olamaycağım endişesidir.
Allah’tan korkmak, O’nun makamına karşı gereken saygıyı, tazimi, edebi gösterememek sıkıntısıdır. Yarın mahşer günü, hesaplar yapılırken ayıpların, noksanların, Allah’a karşı saygısızlıkların ortaya çıkmasından, rezil olmaktan, kaybetmekten, hüsrana uğramaktan içinin titremesidir.
Allah (cc) –haşa- ne korkunç bir şeydir, ne yakaladığını hemen ateşe sokan bir ceberruttur, ne de katı yürekli bir despottur. Tam tersine Rahman ve Rahim sıfatlarına sahip, özünde ve işinde merhametli, affetmeyi seven ve çok çok affeden, çok seven ve çok sevilen, rahmetin, bağışın, ikramın kaynağı, karşılıksız veren, isteyene veren âlemlerin Rabbidir. Mehafetullah (Allah korkusu) bu makama layık olamama endişesidir.
Allah’tan korkmanın boyutları
İman edenlerin özelliği şöyledir: “Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emrolunursa onu yaparlar.” (Nahl 50)
Allah (cc) kullarını cehennem ateşiyle sakındırıyor.
“Onların üstünde ateş bulutları toplanacak ve altlarında da [benzer ateş] tabakaları bulunacaktır…” Allah kulların(ın kalbin)e işte bu yolla korku salar. Ey kullarım! Öyleyse, Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun” (Zümer 16)
Basiret sahipleri Allah’ın sevgisini kaybetme endişesiyle içleri titrer, hesabı kötü vermekten dolayı korkarlar. (Rad 21)
Allah (cc) müslümanlara zulmedenlerden boşalacak yerlere yerleştireceğini va’dediyor ve arkasından da şöyle buyuruyor: “… İşte bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimselere mahsustur.” (İbrahim14)
Rahman olan Allah’ın makamından korkanlar/çekinenler için farklı ödüller vardır: “Rablerinin mutlak otoritesinden korkup sakınanlara çifte cennet sunulacak.” (Rahman 46)
Peygambere şöyle demesi emrediliyor: “De ki: Ben, Rabbime isyan edersem gerçekten büyük bir günün (kıyametin) azabından korkarım.”(En’am 15)
Kur’an inkarcıları şöyle uyarıyor: “Şimdi [cehennemden bahsederek] insanlara korku veren bir uyarıda bulunuyoruz, ama (hakkı inkara niyetli oldukları sürece) bu [uyarı] onların sadece büyüklük taslayarak küstahça azgınlık, taşkınlık yapmalarını artırıyor” demiştik.” (İsrâ 60)
Allah’tan hakkıyla korkup çekinenler, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle davrananlar hakkında Kur’an şöyle diyor:
“Bizim mesajlarımıza (gerçekten) inananlar, ancak, kendilerine tebliğ edildiği zaman önünde derin bir hayranlık ve saygıyla eğilenlerdir; (onlar) Rablerinin sınırsız ihtişamını Hamd ile yüceltenler ve asla büyüklük taslamayanlardır;(onlar) yataklarından (geceleri) kalkarak korku (havf) ve ümit içinde Rablerine yalvaranlardır ve kendilerine geçinmeleri için verdiğimizden başkalarına harcayanlardır.” (Secde 16)
İki hadiste Allah korkusu şöyle yer almaktadır:Habibe bintü Sehl’in kocası Sabit b. Kays b. Şemmas çirkin bir adamdı. Bu kadın Peygamber’e (sav) geldi ve Ya Rasulullah! “Allah korkusu (marifetullah) olmasaydı bu adam yanıma geldiği zaman yüzüne tükürürdüm” dedi. Peygamber (sav) “Onun bahçesini geri vermek ister misin?” diye sordu. Kadın: “Evet” dedi ve bahçesini geri verdi. Peygamber de boşanmalarına hükmetti. (İbni Mace)
İşkencenin dayanılmaz bir hal aldığı, müşriklerin şiddetli baskı yaptıkları bir zaman Habbab b. Eret Kâbe’nin gölgesinde örtüsüne bürünmüş oturan Hz. Peygamber’in yanına geldi; “Allah’a bizim için dua buyurmaz mısın?” dedi: Hz. Peygamber yüzü kıpkırmızı halde doğruldu, şöyle buyurdu: “Sizden önceki ümmetlerde bir adam demir tarakla taranır ve sinirleri kemiğinden sıyrılırdı da bu işkence onu diniden döndürmezdi. Testere başının saç ayırımına konur ve iki parçaya bölünürdü; bu da o adamı dininden döndürmezdi. Allah muhakkak bu dini tamamlayacaktır. San’â’dan kalkan yolcu Hadramevt’e içinde Allah korkusundan başka hiç bir korku olmadan gidebilecek.Ama siz acele ediyorsunuz”(Buhari)
İnsanın fıtratında sevgi de vardır, korku da. Bu iki duygu insan hayatı ve onun faaliyetleri için çok önemli olsa da Tevhidi bakış açısına göre, bu iki duygunun insana verilmesinin hikmeti Allah’ı hakkıyla sevebilmek ve O’nun makamından hakkıyla korkabilmek çekinebilmek içindir.
Allah’tan korkmanın birkaç basamağı var denilebilir: En alt basamağı kişinin küfürden, inkârdan, ilhadtan uzak durması, onu küfre düşürecek söz ve davranışlardan sakınmasıdır.
İkinci basamağı Müslümanın günahlardan elinden geldiği kadar sakınmasıdır.
Üçüncü ve en yüksek basamağı ise Allah’ın sevgisine engel olabilecek her türlü sevgi, meşguliyet ve gafletten kalbini korumaya çalışmasıdır.
İslam’ın hedeflerinden birisi de insanın kalbine Allah sevgisini ve Allah korkusunu yerleştirmektir. Her güzel iş, ya da her güzellik Allah sevgisinden, her türlü korunma, çekinme, titiz olma ahlâkı da Allah korkusundan kaynaklanır. Allah (cc) Rahman ve Rahim’dir. Yani O bütün yaratıklarını sever. Ama kendisini sevip saygı göstereni daha çok sever. Kendisinden korkup çekineni ise azapla, ceza ile, kötü sonuçla mahzun (üzüntülü) etmez.
Bu anlamı şu hadislerde buluyoruz: “Allah korkusundan (haşyetinden) ağlayan göze, süt memeye dönünceye kadar ateş dokunmaz.”
“İki göze Cehennem ateşi dokunmaz: Biri, Allah korkusundan (haşyetinden) ağlayan göz, diğeri de Allah yolunda nöbet bekleyen gözdür.”
Kur’an Allah’tan hakkıyla korkanlara şöyle müjde veriyor: “Allah’a ve O’nun Resulüne itaat edenler, Allah’tan korkup (haşyet duyup) O’na karşı sorumluluk duyanlar; işte bunlardır, (nihaî) zafere erişecek olanlar!” (Nur 52)
Rabbim kendisine sevginin ve korkunun gereği olan kul olabilmeyi nasib etsin bizlere inşAllah. Velhamdulillahirabbilalemin…