sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

DİNDE DELİLİN ÖNEMİ (KİTAP)-2

A+
A-

Hamd Alemlerin rabbi Rahman ve Rahim Din Gününün Sahibi olan Allahc.c ‘a  mahsustur. Salat ve selam Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed sav’e aline ashabına ve onları takipo edenlerin üzerine olsun inşallah.

  1. Kur’ân’ın gelecek olayları haber verişi: Kur’an’da haber verilen, geleceğe ait bir takım olaylar zamanı gelince meydana gelmiştir. Şu olayları örnek verebiliriz:Yine Kur’ân-ı Kerîm’de müslümanlaraMescid-i Haram’a girecekleri va’dedilmiş ve şöyle buyurulmuştu: “Şüphesiz, Allah, Peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik etmiştir. Allah dilerse siz, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Bundan başka size, yakın zamanda bir zafer verecektir” (el-Feth, 48/27). Mekke fethi ve arkasından yapılan veda haccı ile bu müjde de çok geçmeden gerçekleşmiştir. Bunun gibi haber verildiği üzere çıkan pek çok olaylar vardır (bk. el-Enfâl, 8/7; en-Nûr, 24/55).

    4. Kur’an bir çok bilimsel gerçekleri içine almıştır. Kur’an’ın açıkladığı öyle bilimsel gerçekler vardır ki, okuma-yazma bilmeyen ümmî bir kimsenin bunları kendiliğinden söylemesi mümkün değildir. Meselâ; insanın yaratılışı Kur’an’da şöyle anlatılır: “Yemin olsun ki, Biz insanı özlü balçıktan yarattık. Sonra onu bir nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra o nutfeyi donmuş bir kana çevirdik. Sonra o kanı bir parça et yaptık ve bu etten kemikler yarattık, bu kemikleri de etle örttük. Daha sonra onu, bambaşka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir. Bütün bunlardan sonra siz öleceksiniz. Sonra da kıyamet günü yeniden diriltileceksiniz” (el-Mü’minûn, 23/12-16).

    Yer, gök ve canlıların yaratılışı hakkında da şöyle buyurulur: “inkâr edenler, gökler ve yer birbirine bitişik iken onları ayırdığımızı ve bütün canlıları sudan yarattığımızı bilmezler mı? Hâlâ inanmıyorlar mı?”(el-Enbiyâ. 21/30).

    Kur’an’da bunlara benzer yaratılış ve evrenle ilgili pek çok âyetler vardır. Bunları, kitap okumasını bilmeyen ve yanında hiçbir ilmî eser bulunmayan Hz. Muhammed’in başkalarından öğrenip söylemesi mümkün değildir. Diğer yandan Hz. Muhammed gençliğinde ticaret amacıyla, biri on iki, diğeri yirmi beş yaşlarında olmak üzere sadece iki defa kısa süreli Mekke dışına çıkmış ve Suriye’ye kadar gidip gelmiştir. Kur’an’da haber verilen bu gerçekleri bugün pozitif bilimler de aynen doğrulamaktadır. Astronomi, fizik, kimya ve biyoloji gibi bilimler bunlar arasında sayılabilir. İslam an. Kuran)

Bunun içindir ki takriben bin dört yüz kusür yıldan beri insanlık, benzeri bir kitap meydana getirmek değil, sürelerinden bir tanesinin benzerini meydana getirememiş ve kıyamete kadar da getiremeyecektir. Nitekim Allahü Teala (cc) şöyle buyurmaktadır:

“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın. Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır.”( Bakara 23 24)

Kur’an-ı Kerim’in herşeyi mucizedir. Ayet-i kerimelerin sure içerisindeki yerleri de tevkifidir. Bu konuda beşerin hiçbir dahli söz konusu değildir.

Kur’an-ı Kerim’in bize ulaşması tevatür yoluyladır ve indirildiği gibi eksiksiz muhafaza edilmiştir412 ve olduğu gibi de kıyamete kadar muhafaza edilecektir. Zira bu muhafazayı bizzat Allahü Teala (cc) kendi uhdesine aldığını bir ayeti kerime ile beyan buyurmuştur:

“Doğrusu onu (Kur’an-ı Kerim’i) biz indirdik ve onu muhafaza edecek olan da biziz.”( İSRA 9)Böylece Kur’an-ı Kerim bütün değişikliklerden tahrifatlardan tamamen korunmuştur. Hz. Muhammed (sav)’e nazil olduğu gibi kıyamete kadar muhafaza olacaktır.

Kur’an-ı Kerim’in kendisinde hiçbir beşerin katkısının olmadığı hususunda Kıyamet Suresi’ndeki şu ayetler bizlere yeterince bilgi vermektedir. Allahü Teala (cc) şöyle buyurmaktadır:

“(Resûlüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir. O halde, biz onuokuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et. Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir.” (Kıyamet 16 19)

Ayet-i kerime’den de anlaşıldığı gibi Kur’an-ı Kerim’in hem lafzı hem de manası Allahü Teala (cc) katındandır. “Hz. Muhammed (sav) ise, sadece O’nu Allah Teala’dan geldiği gibi, aynen tebliğ etmiştir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim lafızları değiştirilerek mealen rivayet edilemez. Mesela, Kuran-ı Kerim’deki “zalimane” manasına gelen “dîza” kelimesinin yerine aynı anlamdaki “caire” kelimesi kullanılamaz. Yine Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir tefsirine Kur’an-ı Kerim denilemez. Kur’an-ı Kerim Peygamber Efendimize Arapça Lafızla ve Arap Üslubu ile İnmiştir:

“… Biz onu düşünüp anlayasınız diye Arapça bir Kur’an ola-rak indirdik”(zuhruf 3)

buyuruyor. Bu itibarla Kur’an-ı Kerim’in başka dillerdeki tercümesine Kur’an-ı Kerim denilemez. Bu tercümelerin okunmasıyla namaz caiz olmaz. Ebu Hanife’nin dışındaki bütün âlimler; Kur’an-ı Kerim’i okumaktan aciz olan kişinin, onu öğrenmesine kadar namazı hiçbir şey okumadan kılacağını söylemişlerdir. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“Allah’tan korksunlar diye Biz onlara eğri tarafı ve eksiği bulunmayan Arapça bir Kur’an indirdik. “(Zümer 28)

Diyebiliriz ki; şimdiye kadar bütün müslümanlar namazın İç ve dışında Kur’an-ı Kerim’in Arapça okunması hususunda fiili bir icmâ yapmışlardır. Ne var ki günümüzde bazı kötü niyetli insanlar Kur’an-ı Kerim’in tercüme edilip tercümesiyle ibadet edilmesini istemektedirler. Onların asıl maksatları; Kur’ândan ilham almak değil, müslümanları kolayca dinden çıkarmak ve Allah katından gelen Kur’an-ı Kerim’i böylece rafa kaldırtmaktır. Zira niyetleri halisane olsa, Kur’an meallerini okuyarak ondan nasiplerini pekâlâ alabilirler. Şunu unutmamak gerekir ki; a. Peygamber Efendimiz (sav) mektuplarında Kur’an-ı Kerim’i tercüme etmemiş, tercüme edilebileceğine dair bir beyanda da bulunmamıştır mesela:

Peygamber Efendimiz Rum Kayseri’ne, Acem Kİsrası’na ve Kıptilerİn lideri Mukavkıs’a gönderdiği mektupları Arapçagöndermiş ve “Kur’an tercüme edilerek tercümesiyle ibadet edilebilir” iddiasında bulunanlara açık kapı bırakmamıştır. b. Kur’an-ı Kerim’i tam fesahat ve belağatıyla başka bir dile olduğu gibi aktarmak imkansızdır. Çünkü Kur’an’ın hem lafzı hem de manası mucizedir. Değiştirildiği taktirde nazm-ı celili bozulur.O taktirde Kur’an, tam Kur’an sayılmaz, o bir tefsir olur. Tefsirler Kur’an-ı Kerim sayılsaydi; Araplar O’nun bir sûresinin benzerini getirmekten aciz kalmazlardı ve Kur’an-ı Kerim onlara bu hususta meydan okumazdı.

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.