sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

Dünyadaki Ücretmi ? Ahiretteki Ecirmi ?

13.06.2017
891
A+
A-

Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri ya­ratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.

Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanı­yıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önde­rimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya, a’line, ashabı­na ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmeti üzerine olsun.

 

Allah azze ve celle Tevbe Suresinin 111. Ayeti kerimesinde ‘’Allah müminlerden kendilerine cennet vermek karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır…’’ buyurmaktadır. Bizler herhangi bir şeyi sattığımız da, o mal hakkında ki tasarrufumuz nasıl sona ermiş oluyorsa, böyle bir durumda da satılan mal ve can artık  bizim tekelimizden çıkmış, ebedi saadet yurdunun sahibi olan Allah Azze ve Celle’nin tekeline girmiştir. Hani deriz ya bu dünyada emanetciyiz, emaneti (bedeni) taşıyoruz; işte bu gibi sözler sarfedilmesinin sebebi de bu olsa gerek. Ama maalesef üzülerek söylüyorum ki insanlar bu sözleri inanarak ve düşünerek telafüz etmemektedir. Sebep mi soruyorsunuz; Yaşantısının bu noktada yatsı yı bile beklememesi, çok geçmeden cevabı ortaya koymaktadır. Yalnız Rabbimizin bize vermiş olduğu bu emaneti ölüm anına kadar O’nun yolunda yıpratarak, imtihanlara sabrederek, inancımızı  koruyabilirsek, bu ayrıca bizim saadet yurdundaki derecelerimizi arttıracaktır. MaazAllah bize verilen  bu emaneti koruyamaz da verilen söze riayet edemez isek işte o zaman büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu hatırlamak gerekir.  Bu emanete en güzel şekilde sahib çıkan ve bize de bunun en güzel timsali olarak gönderilen Allah Resulu’nun hayatına baktığımızda emanetin nasıl koruduğunu öğrenmiş oluruz.

Kendisine Mekke müşrikleri tarafından teklif edilen mal, kadın, para ve makam gibi tekliflere sırt çevirmiştir. Hatta daha sonra Mekke müşrikleri amcası Ebu Talib’e gelerek : ‘’ya onu engelle ya da ikinize de savaş açarız’’ tehtidinden sonra Allah Resulu’nun yanına gelip ‘’-Ey kardeşimin oğlu, kendini ve beni koru. Benim üstüme taşı­yabileceğimden fazla yük yükleme» dedi. Fakat Peygamber (s.a.v.) ona şu cevabı verdi: «Allah’a andolsun ki, benim bu yolu bırakmam için Güneşi sağ elime, Ay’ı da sol eli­me verseler, Allah dinini zafere ulaştırmadıkça veya ben bu yolda harap olmadıkça bırakmam’’ dedi. (Martin lingss-Ebubekir Seracettin). Çünkü bu bedenin mükellefiyeti artık onda değildi ve cennet için nasıl danranılması gerektiğini hem uyguluyor hemde bize öğretiyordu. Çünkü O ticaretini çok önceden yapmıştı. Ve emaneti koruduğu ve o yolda kullandığı müddetce de ekstra bir ecirde kazanıyordu. O nun cennetteki mevkisi ve konumu bellidir, peki ya bizler!!! Önce cennete girebilecek sağlam bir inanca sahip olmalıyız, daha sonrada salih amellerle cennetteki mertebelerimizi yükseltebilmek için gereken mücadeleyi vermeliyiz. Şunu iyi bilmek gerekir ki: Eğer cennete gitmek istiyorsak bizden istenilen şekilde yaşamalıyız, şayet cennete gitmek istemeyen de istediği şekilde yaşayabilir.

Yukarıda belirtildiği gibi Mekke müşriklerinin Resulullah a yaptığı tekliflerinden üç tanesi maddiyatla ilgili tekilflerdi hatta biri ücretin kendisiydi. O ise ücreti reddetip ecre tabi olmuştu. Bize de emanete nasıl sahip çıkmamız gerektiğini göstermişti.  Evet dikkat edersek ecir ve ücret kelimeleri aynı kökten gelmektedir. Ahrete iman ettiğini iddia eden kişi kesinlikle ücreti değil eciri tercih edecektir. Ücret dünyada kullandığımız bir terim olmakla beraber ecir ahretteki alınacak ücret olarak anlıyoruz. Nitekim Allah Azze ve Celle Kuran’ı Kerim de birkaç yerde resullerin ve onlara tabi olanların da ecre tabi olduğunu bizlere göstermiştir.

Enam 90- Bunlar, Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların hidayetine uy. De ki:”Ben ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O, sadece bütün âlemlere bir öğüttür.

         Yasin 20- O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: “Ey kavmim! Uyun o elçilere!”

         Yasin 21- “Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.”

Hud 29 ve 51, Yunus 72, Yusuf 104, Furkan 56,57, Şuara 109, Sebe 47, Sad 86, Tur 40. Ayetlerinde de aynı hitabla karşılaşmaktayız.

Bu olay tamamen Ahirete imanla alakalıdır. Ahirete imanında eksiklik veya zayıflık bulunanlar, İslam adına yaptıkları işte kesinlikle dünyalık menfaat güderler. Günümüzde bunu çok açık bir şekilde görmekteyiz. Almış olduğu az bir ücret karşılığında Allah ın ayetlerini ketmedenler bunun bedelini ahirette göreceklerdir.

Allah Azze ve Celle Aliimran suresi 187. Ayetinde: Bir zaman Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemiyeceksiniz.” diye söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler ve onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdürBuyurmaktadır. Buradaki alışveriş ahiretteki ebedi olan hayatta devamlı faydalanacağı eciri bırakıp, geçici olan ücreti seçmeleridir.

Bu kişilerin durumu bir başka ayette şöyle bildirmektedir. Bakara suresi 159 :İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler.

           Bu ayetlerde işin ciddiyetini ortaya koymaktadır. Azıcık(dünyalık ne kadar büyük  teklifler de sunulsa, ahretteki nimetler yanında azıcık kelimesini bile abartılı buluyoruz) bir ücret için değer mi?

DEĞMEZ diyenleri ve yapmış oldukları mücadelenin karşılığını Allah’tan bekleyenleri Allah Azze ve Celle yine Aliimran suresi 199. ayetde şöyle bildirmektedir: Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah’a boyun eğerek inanırlar.Allah’ın âyetlerini az bir değere değişmezler. Onların mükafatı da Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. Buyurmaktadır.

           Son olarak ecirle alakalı bir şey paylaşmak istiyorum. Bir arkadaşım bana bir şikayette bulunmuştu. Yakın bir dostunun kendisini her çağırdığında (dünyalık) ihtiyacını gördüğünü belirterek, kendisinin olan bir ev taşıma işinde, onun gelemediğinden yakınmıştı. Ona şunu sordum; sen onun ihtiyaçlarını giderirken bunu sırf Allah için mi yaptın yoksa ben onun işlerini göreyim ki o da benim ihtiyacım olduğunda bana gelsin, diye mi yaptın? Cevap olarak dediki: Allah için yaptım abi. Eğer Allah için yaptıysan sen ecrini aldın. İkinci bir ücret istemek gibi bir hakkın kalmadı ki. Sen bana bir mal sattığında ücretini hem benden alıp sonrada babamdan istemen ne kadar doğrudur?

Rabbim bizleri ebedi cennet nimetlerine tabi olanlardan eylesin. Bizlere sözümüzle amil olmayı nasip etsin.(AMİN) 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.