EBU’L A’LÂ MEVDUDİ BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 1. VE 5. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
1- Elif, Lâm, Mim.
2- Allah; O’ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir.(1)
3- O, sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti.
4- (Ki onlar) Bundan önce insanlar için bir hidayetti. Doğruyu yanlıştan ayıran (furkan) ı da indirdi.(2) Gerçek şu ki, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azab vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır.
5- Şüphesiz, yerde ve gökte Allah’a hiç bir şey gizli kalmaz.(3)
AÇIKLAMA
1. Bkz. Bakara an: 278
2. Tevrat ve İncil hakkında genel bir yanılgı vardır. Çünkü çoğu kişi Pentateuch’u (Eski Ahid’in ilk beş kitabı) Tevrat, Gospel’i (Yeni Ahid’in ilk dört kitabı) ise İncil olarak kabul eder. Bu yanlış anlama vahyin kendisinden şüpheler uyandırır ve şöyle bir soru akla gelebilir: “Bu kitaplar gerçekten Allah’ın kelamı mı? Kur’an-ı Kerim gerçekten bunların içindekileri tasdik mi ediyor?”
Aslında Kur’an’ın tasdik ettiği Tevrat, Pentateuch’un kendisi değildir; fakat O’nun içine serpiştirilmiştir. Aynı şekilde İncil de “Dört Gospel” değildir, fakat bu kitaplarda muhtevîdir.
Tevrat, Hz. Musa’ya (a.s.) kırk yıl süren peygamberliği müddetince verilen emir ve öğütlerden oluşur. Taş tabletlere kazınmış olan ve Tur Dağı’nda Musa’ya verilen On Emir de bunların içindedir. Geri kalan emir ve öğütleri ise Hz. Musa (a.s.) kendisi yazdırmıştır. Daha sonra on iki israil kabilesinin (sıbt) her birine, rehberlik etmesi için Tevrat’ın bir kopyasını vermiştir. Bir kopyası da dikkatle korunması için Levi’lere verilmiş ve taş tabletlerle birlikte Tabut’ta (On Emir’in muhafaza edildiği sandık) muhafaza edilmiştir. Bu Tevrat, Kudüs’ün ilk yakılıp yıkılmasına kadar tam bir kitap olarak kalmıştır. Fakat zamanla İsrailoğulları bu Kitab’a o denli ilgisiz, anlayışsız ve aldırmaz bir hale geldiler ki, Yoşiya’nın krallığı zamanında Süleyman Tapınağı tamir edilirken, başkâhin Hilkiya O’nu şans eseri buldu; fakat O’nun Tevrat olduğunu anlayamadı. O’nun sadece bir kanun kitabı olduğunu düşündü ve Kitab’ı krallık yazmanına antika bir eser olarak verdi. Bir sonraki, O’nu Kral Yoşiya’ya iletti. Kitap okununca Yoşiya elbiselerini yırttı ve Hilkiya ile diğerlerine Kitab’ın içindekiler hakkında Rabbe danışmalarını emretti. (II Krallar, 22:8-13) . Nebukadanazor’un Kudüs’ü yağmalayıp Süleyman Tapınağını yıktığı dönemde, İsrailoğulları’nın durumu işte böyleydi. Bu şekilde uzun yıllardan beri bir köşede unutulmuş Tevrat’ın son kopyalarını da ebediyen kaybetmiş oldular.
İsrailoğulları, Babil’deki sürgünden ülkeleri Kudüs’e geri dönüp tapınağı tekrar yaptıklarında Ezra, Eski Ahid’i derledi. Ezra, halkının ileri gelen bazı adamlarını topladı ve onların yardımıyla şimdi Kitab-ı Mukaddes’in ilk 17 kitabını oluşturan İsrailoğulları’nın tüm tarihini yazdı. Bunlardan Çıkış (Eski Ahid’in ikinci kitabı Çev.) Leviller (Eski Ahit-3. kitap) , Sayılar (Eski Ahit-4. Kitap) , Tesniye (Eski Ahit-5. Kitap) Hz. Musa’nın (a.s.) hayatını anlatır. Ezra ve yardımcılarının bulup vahyin kronolojik düzenini gözönünde bulundurarak uygun yerlere yerleştirdikleri asıl Tevrat ayetlerini de içerir. Asıl Tevrat, Hz. Musa’nın (a.s.) hayat hikâyesi içine serpiştirilmiş bulunan ayetlerden oluşur ve bugün bile onları diğerlerinden ayırıp Musa’nın (a.s.) “Rabbiniz Allah diyor ki,” dediği yerde asıl Tevrat başlar ve hayat hikâyesi yeniden başladığında Tevrat’ın o bölümü biter. Kitab-ı Mukaddes’in yazarı buralara açıklama ve yorum mahiyetinde bazı şeyler eklemiştir. Sıradan okuyucu işte bu yorumlardan asıl Tevrat’ı ayırdetmede yanılgıya düşer.
Bununla birlikte İlâhî Kitaplar’ın mahiyetini iyi bilenler, bir dereceye kadar bu yorumla, vahyolunan ayetleri ayırdedebilirler.
Kur’an’a göre sadece Pentateuch’un içine serpiştirilen bu bölümleri gerçek Tevrat’tır ve Kur’an sadece bu bölümleri tasdik eder. Bu ayetleri derleyip Kur’an’la karşılaştırarak sınayabiliriz. Orada veya burada ayrıntılarda bazı farklılıklarla karşılaşılabilir; fakat, iki kitabın ana öğretilerinde en ufak bir farklılık bile yoktur. Bugün bile bu iki Kitab’ın aynı kaynaktan geldiği açıkça görülebilir.
Aynı şekilde, İncil de Hz. İsa’nın (a.s.) hayatının son birkaç yılı boyunca sarfettiği, vahyolunan sözler ve konulardan oluşur.
Bu sözlerin Hz. İsa’nın (a.s.) hayatı esnasında derlenip kaydedildiğinden emin olamayız. Moffat, Kitab-ı Mukaddes tercümesine yazdığı önsözde şöyle diyor: “İsa (a.s.) hiçbir şey yazmadı ve bir müddet için havarileri de O’nunla ilgili hiçbir kayıt tutma ihtiyacı duymadılar. O halde tarihte İsa ile ilgili bize ulaşan bilgiler Filistinli ilk havarilerin sözlerine ve derlemelerine dayanıyor. Bunların ne zaman yazıya geçirildiğini söyleyemeyiz. Fakat en azından onlardan bir tanesi her halde yaklaşık M.S. 50 yıllarında yazılı halde mevcut idi.” Her ne ise, ölümünden yıllar sonra Hz. İsa’nın (a.s.) hikâyeleri dört incil (Gospel) şeklinde derlendiği zaman (Markos’un tertiplendiği zaman, ilki M.S. 65-67 yıllarında düzenlenmiştir) , O’nun bazı yazılı veya ezberde kalan sözleri, tarihsel sıralamaya göre uygun yerlere konulmuştur. Yani ilk dört Gospel’in İncil olmadığı, yani Hz. İsa’nın (a.s.) söz ve rivayetlerinden oluşmadığı, fakat onları içerdiği çok açıktır. Yazarların eserlerinde Hz. İsa’nın (a.s.) sözlerini diğerlerinden ayırmak için tek bir aracımız var: Yazarların “İsa şunu söyledi ve öğretti” dediği yerlerde İncil başlar ve hikâyeye geri döndüklerinde İncil biter. Kur’an’a göre sadece bu bölümler İncil’dir ve Kur’an sadece bu bölümleri tasdik eder. Eğer bu bölümler derlenir ve Kur’an’la karşılaştırılırsa, ikisi arasında ciddî bir fark görülmez. Eğer bazı ufak farklılıklar varmış gibi görünüyorsa, bunlar da ön yargısız bir düşünce sonucunda ortadan kaldırılabilir.
3. Yani, “O, bütün evren hakkında tam, mükemmel ve kesin bir bilgiye sahiptir. Bu nedenle O’nun indirdiği Kitap’ta da Hakk’tan (Gerçek) başkası yer almaz. O halde Hakk (Gerçek) ancak Alim (her şeyi bilen) ve Hakim (Hikmet sahibi) olanın indirdiği o kitaptan öğrenilebilir.”