sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 121. VE 130. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 121. VE 130. AYETLER ARASI
16.09.2019
622
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

121- Hani sen,(94) mü’minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.

AÇIKLAMA

94. Buradan itibaren Uhud Savaşı’ndan sonra nazil olan dördüncü bölüm başlar. Bu bölüm, müminlere sabır gösterip Allah’tan korktukları sürece, düşmanlarının tuzaklarının kendilerine hiçbir zarar veremeyeceğini bildiren bir tavsiye ile biten bir önceki bölüme çok güzel bir şekilde bağlanmıştır. Bu bölüm aynı temanın devamı niteliğindedir; çünkü Uhud’daki yenilgi, sabırsızlık ve Allah korkusunun azlığı nedeniyle yaşanmıştı.
Verilmek istenen derslerin ortaya konabilmesi için savaşın önemli olaylarının bir özeti sunulduğundan, bu olayların arka-planını gözönünde bulundurmak yararlı olacaktır. Çünkü bu bölümde olayların ayrıntılarına girilmeden, sadece önemli noktalarına değinilmiştir.
H.3. yılda Şevval ayının başlarında, Kureyş 3000 kişilik bir orduyla Medine’ye saldırdı. Müslümanlardan hem sayıca fazlaydılar, hem de daha iyi silahlanmışlardı. Bunun yanısıra, hepsi de Bedir’deki yenilginin öcünü alma arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Hz. Peygamber (a.s) ve sahabeden tecrübeli olanlar Medine’yi duvarların içinde savunma taraftarıydılar. Fakat Bedir savaşına katılamayan gençler şehit olma isteği ile o denli dolu idiler ki, düşmanı karşılama fikri üzerinde duruyorlardı. Onların bu ısrarı üzerine Hz. Peygamber (s.a) şehrin dışına çıkmaya karar verdi. Bunun üzerine 1000 kişilik ordu ile yola çıktı; fakat Şavt’da, münafıkların lideri Abdullah İbn Ubey, 300 kişiyle birlikte ordu saflarından çekildi. Doğal olarak onun bu ihaneti müslüman askerler arasında karışıklığa yol açtı. O kadar ki Beni Harise ve Beni Seleme kabileleri cesaretlerini kaybettiler ve kararsızlık içinde geri dönmeyi düşünmeye başladılar. Fakat azim sahibi sahabeler sayesinde bu düşünceden kurtuldular.
Hz. Peygamber (a.s) Abdullah İbn Ubey’in ayrılışından sonra kalan 700 kişiyle Uhud dağına doğru yola çıktı. Bu dağ, Medine’den takriben 4 mil uzaktadır. Adamlarını, Uhud dağı arkalarına, Kureyş ordusu karşılarına gelecek şekilde düzenledi. Böylece saldırıya müsait bir tek geçit kalıyordu. Hz. Peygamber (s.a) oraya da Hz. Abdullah İbn Cübeyr’in (r.a) kumandasında 50 okçu yerleştirdi ve onlara şöyle dedi: “Düşmanlardan hiçbirinin bize yaklaşmasına izin vermeyin ve hiçbir şekilde yerinizden ayrılmayın. kuşların etlerimizi gagaladığını görseniz bile sakın yerlerinizi terketmeyin.”
Savaşın başlangıcında İslâm ordusu üstün durumdaydı ve düşman ordusunu bozguna uğratmayı başarmıştı. Fakat onlar, bu başarılı başlangıcı sonuca bağlayıp zafere ulaşmak yerine, mal hırsıyla gözleri dönmüş bir şekilde ganimet toplamaya başladılar. Geçidi koruyan okçular, arkadaşlarının kaçan düşmanı yağmaladıklarını görünce, ganimet toplayanlara katılmak üzere yerlerini terkettiler. Hz. Abdullah İbn Cübeyr (r.a) boş yere onları vazgeçirmek için Hz. Peygamber’in (s.a) kesin emrini hatırlattı. Sadece birkaç kişi onu dinledi. Düşman süvarilerine kumanda eden Halid İbn Velid bu fırsattan tam anlamıyla yararlandı. Dağın çevresini dolaşarak geçitten geçti ve Müslümanlara arkadan saldırdı. Hz. Abdullah İbn Cübeyr (r.a.) yanında kalan bir kaç kişi ile birlikte onları durdurmak için elinden geleni yaptı. Fakat Halid İbn Velid ganimet toplamaya koyulan müminlere ansızın saldırdı. Müminler arkadan gelen bu saldırıya o kadar şaşırmışlardı ki, geri dönüp kaçmaya başladılar. Fakat ne yazık ki, önlerinden de Mekke ordusu geri dönüp saldırıya başlamıştı. Bu durum savaşın müslümanların aleyhine dönmesine neden oldu. Savaş alanında hâlâ sabırla savaşan cesur müslümanlar da vardı. Fakat o sırada Hz. Peygamber’in (s.a) şehit olduğu söylentisi yayılmaya başladı. Sahabe bu söylentiden o denli etkilenmişti ki, savaş alanında sebat edenler bile cesaretlerini kaybettiler ve O’nun yanında sadece bir düzine kadar fedakâr müslüman kaldı. Sahabe Hz. Peygamber’in (s.a) yaralanmasına rağmen hâlâ yaşadığı haberini aldığında bu söylenti nerede ise gerçekleşecekti. O’nun yaşadığı haberini alınca tekrar etrafında toplandılar ve dağın emin bir yerine çekildiler.
Bu arada vukubulan acayip bir olayı belirtmekte yarar var: Kureyş ordusu bu fırsattan tam anlamıyla yararlanamadı, aksine Mekke’ye geri döndü. Bu çok garipti; çünkü eğer onlar kazandıkları zaferi sonuna kadar götürselerdi, önlerine hiçbir engel çıkmazdı. Müslümanlar o kadar perişan olmuşlardı ki, onlara karşı koymaları imkânsızdı.

122- O zaman sizden iki grup, neredeyse, ‘çözülüp geri çekilmek’ istemişti.(95) Oysa Allah onların (velisi) yardımcısıydı. Artık mü’minler, yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.
123- Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir’de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah’tan korkup-sakının, O’na şükredebilesiniz.
124- Sen mü’minlere: “Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?” diyordun.(96)
125- Evet, eğer sabrederseniz, korkup-sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.
126- Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. ‘Yardım ve zafer (nusret) ‘ ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ın katındandır.
127- (Ki bununla) Küfre sapanların ileri gelenlerini kessin (onları helak etsin) ya da ‘umutları suya düşmüşler olarak onları tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler.’
128- (Allah’ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalimler olduklarından dolayı azablandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
129- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azablandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.(97)
130- Ey İman edenler, faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin.(98) Ve Allah’tan korkup-sakının, umulur ki, kurtulursunuz.

AÇIKLAMA

95. Bu iki grup, münafıkların lideri Abdullah İbn Ubey 300 adamıyla ayrıldığında tereddüte düşen Beni Seleme ve Beni Harise kabileleriydi.
96. Müslümanlar, 3000 kişinin karşısına 1000 kişiyle çıktıklarında aralarından 300 kişinin de ayrılması sonucu moralleri bozuldu, Hz. Peygamber (s.a) onları bu vaadle cesaretlendirdi.
97. Bu ayetler, Hz. Peygamber’in (s.a) savaş sırasında yaralandığında düşmanlarına karşı söylediği lânete bir cevap niteliğindedir. Hz. Peygamber (s.a) savaşta yaralanınca, ister-istemez düşmanlarının kötülüğü için dua etmiş ve “Peygamberi yaralayan bir toplum nasıl hâlâ kurtuluş içinde olabilir?” demişti.
98. Uhud’daki yenilginin en önemli nedeni, müslümanların servet gailesine düşmeleri olmuştu. Müslümanları ganimet toplama hırsı öyle bürümüştü ki, kazanmak üzere oldukları zaferi devam ettirmek yerine, ganimetleri toplamaya koyuldular. Hakim olan Allah’ın faize dikkat çekip yasaklamasının nedeni işte budur. Çünkü faizle borç para verenlerin, kendilerini, gece gündüz, kazanılmamış kârlarını arttırmaktan başka bir şey düşünmeyecek kadar kazanma hırsına kaptırdıkları, yaşanan bir gerçektir. Tabiî ki bu, onların paraya karşı açgözlülüklerini daha da arttırır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.