sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 53. VE 61. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 53. VE 61. AYETLER ARASI
06.09.2019
581
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

53- “Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve peygambere uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz.”
54- Onlar ise bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu.” Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.
55- Hani Allah, İsa’ya demişti ki: “Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim,(51) seni kendime yükselteceğim, seni küfredenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstüne geçireceğim.(52) Sonra dönüşünüz yalnızca Bana’dır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim.”

AÇIKLAMA

51. Arapça metindeki “müteveffi” kelimesi, “teslim almak” ve “can almak” anlamlarına gelen ‘teveffa” kelimesinden gelir; fakat burada mecazî anlamda kulanılmıştır. Burada “görevden alma” anlamına
gelmektedir. Allah, Hz. İsa’yı (a.s) geri çağırmıştır; çünkü İsrailoğulları getirdiği apaçık ayetlere rağmen Onu reddetmişlerdir. Onlar yüzyıllardan beri Allah’a isyan ediyorlar ve onlara yapılan çeşitli uyarı ve nasihatlara rağmen millî karakterleri yavaş yavaş bozuluyordu. Arka arkaya birçok peygamberi öldürmüşler ve o denli küstah olmuşlardı ki, onları doğru yola çağıran her adamın kanına giriyorlardı. Onlara son bir şans vermek için Allah, Hz. İsa (a.s) ve Hz. Yahya (a.s) peygamberleri aynı dönemde topluluklarına gönderdi.
Bu peygamberler kendilerinin Allah tarafından gönderildiğine delalet eden öylesine açık ayetlerle gelmişlerdi ki, onları Ancak Hakk’a karşı önyargılı, gözü kapalı ve doğru yoldan sapmış kişiler reddedebilirdi. İsrailoğulları bu son şanslarını da kaybettiler. Çünkü onlar daveti reddetmekle kalmayıp bir rakkasenin (dansöz) isteği üzerine Hz. Yahya (a.s) gibi büyük bir peygamberin başını kestiler. Yine onlardan Ferisîler ve Hâkimler komplo hazırladılar ve Hz. İsa’yı (a.s.) Roma hükümeti tarafından bir şans daha verilmesine değmeyecek kadar inatçı olduklarını ispatlamış oldular. Bu nedenle Allah Hz. İsa’yı (a.s) geri çağırdı ve İsrailoğulları’na, kıyamet gününe kadar rezil ve aşağı bir hayatı lâyık gördü.
Bütün bu bölümün, Hıristiyanların Hz. İsa’nın (a.s) ilâhlığı ile ilgili sapık görüşünü reddetmek ve düzeltmek üzere indirildiğini akılda tutmak faydalı olacaktır. Bu inancın Hıristiyanlar arasında geçerli olmasının üç nedeni vardır:
1) Hz. İsa’nın (a.s) mucizevî doğumu,
2) O’nun görülüp algılanabilen mucizeleri,
3) O’nun göğe yükselişi, ki bu konuda onların kitapları çok açık ifadeler kullanır. Kur’an, birinci maddeyi onaylar ve bunun, yani Hz. İsa’nın (a.s) babasız dünyaya gelişinin sadece Allah’ın sonsuz gücünü gösteren bir mucize olduğunu belirtir. O, istediği kimseyi istediği şekilde yaratabilir. Bu nedenle Hz. İsa’nın (a.s) mucizevi doğumu, Onu ilahlığa ortak kabul etmeye neden oluşturmaz.
Kur’an, ikinci maddeyi de onaylar, hatta Hz. İsa’nın (a.) bütün bu mucizeleri, Allah’ın bir kulu olarak gösterdiği ve O’nun otoritesinden bağımsız olarak değil, bilakis O’nun izniyle yaptığı gerçeği vurgulanır. O halde Hz. İsa’nın (a.s.) ilâhlığa ortak olduğu sonucuna varmak yanlıştır.
Şimdi de üçüncü maddeyi ele alalım. Eğer Hıristiyanların “göğe yükseliş” inancı tamamen temelsiz olsaydı, bu inanç, onların tapındığı ve “Allah’ın oğlu” dedikleri kişinin yıllarca önce öldüğü ve toprak olduğu, eğer tam tatmin olmak istenirse şu şu yerde mezarının görülebileceği öne sürülerek kolayca reddedilebilirdi. Fakat Kur’an bunu açık bir şekilde ifade etmiyor. Diğer taraftan Kur’an sadece O’nun “yükselişi”ni ima eden açık ifadeler kullanmakla kalmaz, Hz. İsa’nın (a.s) çarmıha gerildiği fikrini de tamamen reddeder. Kur’an’a göre, son nefesinde “Eli, Eli, lama sabahchtani?” diye bağıran ve çarmıha gerilen kişi kesinlikle Mesih değildi. Çünkü çarmıha germe işlemi meydana gelmeden önce Allah, Mesih’i kendisine yükseltmiştir.
O halde şu açıktır ki, bu ayetlerde Hz. İsa’nın (a.s) öldüğünü ispatlamaya çalışanlar gerçekte Allah’ın kendisini açık ve belirli bir şekilde ifade edemediğini göstermeye çalışmaktadırlar. (Allah bizi böyle bir düşünceden korusun.!)
52. “O’nu inkâr edenler”, Hz. İsa (a.s) tarafından Hakk’ı kabul etmeye çağrılan Yahudilerdir. “O’na uyanlar” ise gerçekte sadece müslümanlardır; fakat Ona inananların hepsini kasdettiği de söylenebilir. O zaman samimi Hıristiyanlar da bu gruba dahil olur.

56- “Küfredenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azabla azablandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur.”
57- “İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah, zalim olanları sevmez.”
58- Bunları biz sana ayetlerden ve hikmetli zikr’den (Kur’an’dan) okuyoruz.
59- Şüphesiz, Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona “ol” demesiyle o da hemen oluverdi.(53)
60- Gerçek, Rabbindendir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.(54)
61- Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle ‘çekişip-tartışmalara girişirlerse’ de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım.”(55)

AÇIKLAMA

53. “Eğer bir mucize sonucu dünyaya gelmek insana Allah veya Allah’ın oğlu olma hakkını veriyorsa, Adem buna daha lâyıktır. Çünkü Adem anasız-babasız yaratılmıştır; oysa İsa’nın sadece babası yoktu.”
54. Buraya kadar Hıristiyanların gözü önüne serilen noktalar şunlardır:
Birinci olarak, onlara, Hz. İsa’nın (s.a) ilâhlığı inançlarının tamamen yanlış olduğu bildiriliyor. O sadece Allah’ın dileği ile mucizevî şekilde dünyaya gelmiş ve kendisine peygamberliğin apaçık bir kanıtı olan mucizeler verilmiş bir insandı. O’nun “yükselişi”ne gelince, kâfirler Onu çarmıha germeden önce Allah Onu kendine yükseltmiştir. Aslında kâinat Hâkimi’nin gücü, kullarından herhangi birine dilediği herhangi bir şekilde davranmaya yeter. Bu nedenle Hz. İsa’ya (a.s) hasredilen bu özel davranış nedeniyle, Hz. İsa’nın (s.a) ilâh olduğu, O’nun oğlu olduğu veya otoritesinde O’na ortak olduğu sonucuna varmak tamamen yanlıştır.
İkincisi, Hz. Muhammed’in (s.a.) onları, Hz. İsa’nın (a.s) kendi zamanında ortaya koymaya çalıştığı aynı gerçeğe (Hakk) çağırdığı ve iki peygamberin öğretilerinin temelde özdeş oldukları noktasında dikkat etmeye yöneltiyorlar.
Üçüncüsü, Hz. İsa’nın (a.s) havarileri, Kur’an’da ortaya konulan aynı İslâm’a inanmışlar ve uymuşlardır. Bununla birlikte daha sonraki çağlarda yaşayan Hıristiyanlar Hz. İsa’nın (a.s) mesajını terketmişler ve havarilerin inancından sapmışlardır.
55. Tartışmayı bu şekilde halletme metodu, Necran’dan gelen heyet üyelerinin gerçekten inat ettiklerini göstermek için öne sürülmüştür. Aslında onlar yukarıdaki bölümde değinilen noktalara hiçbir cevap bulamamışlar ve kendi kitaplarında bile sözkonusu inançlarını destekler ve haklı gösterir nitelikte delil getirememişlerdir. Bu nedenle kendi inançlarının gerçeğe uygun olduğunu ve hatalı olmadığını emin bir şekilde iddia edememişlerdi. Bunun yanısıra, Hz. Peygamber’in (s.a) yaptığı şeyleri, öğrettiklerini ve karakterini yakından gözlediklerinde, o kadar etkilenmişlerdi ki, heyettekilerin çoğu kalben O’nun gerçekten peygamber olduğuna ikna olmuşlardı veya en azından O’nu cesaretle reddedemeyecek hale gelmişlerdi. Yapılan teklifi kabul etmemelerinin nedeni de buydu: “Eğer gerçekten inancınızda sadıksanız, bizimle birlikte Allah’a dua edip O’nun lânetinin İsa (a.s) hakkında yanlış şeyler söyleyenlerin üzerine olmasını dilersiniz.” Onların bu teklifi kabul etmemeleri bütün Arabistan’a açıkça, o zamana dek dindar olarak tanınan Necran Hıristiyanlarının rahip ve dinî liderlerinin, kendilerinin bile emin olmadıkları inançları öne sürdüklerini gösterdi.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.