EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 111. VE 126. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
111- Dediler ki: “Onu ve kardeşini şimdilik bekletiver (vereceğin cezayı ertele) , şehirlere de toplayıcılar yolla”;
112- “Bütün bilgin büyücüleri sana getiriversinler.”(89)
113- Sihirbazlar Firavun’a gelip dediler ki: “Eğer biz galip olursak, her halde bize bir karşılık (armağan) var, değil mi?”
114- “Evet” dedi. “(O zaman) Siz en yakın(larım) kılınanlardan da olacaksınız.”
115- Dediler ki: “Ey Musa, (ilkin) sen mi atmak istersin, yoksa atanlar biz mi olalım?”
116- (Musa:) “Siz atın” dedi. (Asalarını) Atıverince, insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular.
117- Biz de Musa’ya: “Asanı fırlatıver” diye vahyettik. (O da fırlatıverince) Bir de baktılar ki, o, bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor.(90)
118- Böylece hak yerini buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı.
119- Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler.
120- Ve sihirbazlar secdeye kapandılar.
121- “Alemlerin Rabbine iman ettik” dediler.
AÇIKLAMA
89. Firavun’un maiyetinin bu sözleri, onların ilâhî mucizesinin neticesinde meydana gelen değişiklik ile sihirin tesiri arasındaki fark hususunda net bir fikirleri olduğunu gösterir. İlâhî mucizesinin neticesinde meydana gelen değişikliğin gerçek, halbuki sihir yoluyla sağlanan tesirin ise sadece bir hayalden (görüntü aldanmasından) ibaret olduğunu biliyorlardı. Hz. Musa’nın peygamberlik iddiasını, “Bu adam usta bir sihirbazdır” diyerek çürütmeye çalışmaları bundandır. Yani şunu demek istiyorlardı: Asa fiilen yılana dönüşmemiş aksine, Musa’nın sihri sayesinde kendilerine sadece yılan şeklinde görünmüştür ve onu, ilâhî bir mucize olarak görmediklerini ifade ettiler. Bundan dolayı da onlar Firavun’a, kendi sihirbazlarının da, ip ve sicim gibi şeyleri yılan şekline dönüştürebildiklerini göstermek için uzman bütün sihirbazların toplanmasını ve Hz. Musa’nın asa mucizesi ile zihinlerde meydana gelen müthiş etkiyi, bir nebze de olsa, halkın kalbinden silmesini tavsiye ettiler.
90. Sihirbazlar tarafından yılan şeklinde gösterilen sopa ve ipleri, Hz. Musa’ya (a.s) ait asanın yuttuğuna inanmak için elimizde bir delil yoktur. Kur’an-ı Kerim’in anlattığı ise, gerçek bir yılana dönüşür dönüşmez asanın, onların ürettikleri yalandan sihirleri yuttuğu gerçeğidir. Açık ifadesiyle bu şu demektir: Asadan olan yılan her nereye gittiyse, ip ve sopaları oynayan yılanlar şeklinde gösteren sihirin tesir alanını kırmış ve çevrelerinde dönmesiyle de bunlar ip ve sopalar haline dönerek gerçek hüviyetleri ile görünmeye başlamışlardır. (Daha fazla izah için, bkz. Taha suresi an: 42)
122- “Musa’nın ve Harun’un Rabbine…”(91)
123- Firavun: “Ben size izin vermeden önce O’na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı burdan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz.”
124- Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim.”
125- (Onlar da:) “Biz de şüphesiz Rabbimize döneceğiz” dediler.
126- Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimizin ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. “Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi müslümanlar olarak öldür.”(92)
AÇIKLAMA
91. Bu yenilgi ve itiraf Firavun’un adamlarını ters yüz etti. Bunlar, Musa’nın (a.s) bir sihirbaz olduğunu açıkça göstermek veya en azından peygamberliği konusunda halkın zihninde şüpheler uyandırmak için tüm usta sihirbazları bir araya toplamışlardı. Fakat yenilgiden sonra, bu pek mahir ustalar Hz. Musa’nın (a.s) göstermekte olduğu şeyin hiç de sihir olmadığını bilâkis Yerlerin ve Göklerin Rabbi’nden kaynaklanan bir gücün eseri olduğunu ve her çeşit sihrin bunun karşısında güçsüz ve hükümsüz kalacağını hep bir ağızdan kabul ve itiraf ettiler.
Hiçbir kimse sihri, sihirbazlardan daha iyi bilip değerlendiremeyeceği için onların söyledikleri bir kalemde silinip bir kenera atılamazdı. Sihirbazlar, bilfiil gösteri ve deneme ile, bunun bir sihir olmadığını doğruladıklarında artık Hz. Musa’nın (a.s) bir siharbaz olduğunu iddia etmek Firavun ve avanesi için imkânsız oldu.
92. Şartların kendi aleyhlerine döndüğünü görünce Firavun, başka bir plan kurdu. Bu sefer de, tüm gösterilerinin Hz. Musa (a.s) ve sihirbazların kurmuş oldukları bir tuzağın neticesi olduğunu söyledi. Ve sonra, yaptığı bu suçlamanın doğru olduğunu itiraf etmeleri için de sihirbazları şiddetli bir ceza ve ölümle tehdit etti. Fakat bu da aleyhine döndü. Sihirbazlar bu yeni inançlarında kararlı ve uğrunda da her türlü zulme katlanmaya hazır olduklarını gösterdiklerinde bu sayede, Hz. Musa’nın (a.s) getirdiği gerçeğe olan inançlarının herhangi bir oyun değil, imanlarının samimi bir itirafı olduğunu ispatladılar. Bu yüzden de Firavun, hak ve adalet hususunda takınmış olduğu yalandan tavrı bırakmış ve açıkça despotluğa ve zulme başlamıştır.
Bu bağlamda, ayrıca dikkatten kaçmaması gereken önemli bir husus da; İmanın, bir kaç saniye içerisinde sihirbazların yapılarında meydana getirdiği inanılmaz değişikliktir. Aynı insanlar, atalarının dinine yardım etmek uğruna evlerini, barklarını terk etmişlerdi. Ve daha bir kaç dakika önce, sıkılgan ve mütevazi bir şekilde, Firavun’dan, Hz. Musa ile olan mücadelede eğer başarılı olurlarsa kendilerine ne gibi mükafatlar verileceğini soran bu insanlar şimdi, gerçek inancın cesareti ve şecaatiyle doluyorlardı. Önünde tazimle eğildikleri ve mükâfatlar istedikleri aynı krala karşı şimdi meydan okuyacak kadar cesur ve kahraman olmuşlardı. Fakat, şimdi inançlarının doğruluğuna öyle kani olmuşlardı ki artık tehdit edildikleri en korkunç işkenceler karşısında bile, bundan vazgeçmeyi düşünmüyorlardı.