sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 47. VE 53. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 47. VE 53. AYETLER ARASI
22.01.2020
584
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

47- Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: “Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma” derler.
48- Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: “Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamalarınız (istikbârınız) size bir yarar sağlamadı.”
49- “Kendilerine Allah’ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için hiç bir korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız.”
50- Ateşin halkı, cennet halkına seslenir: “Bize biraz sudan ya da Allah’ın size verdiği rızıktan aktarın.” Derler ki: “Doğrusu Allah, bunları küfre sapanlara haram (yasak) kılmıştır”;
51- Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve bizim ayetlerimizi ‘yok sayarak tanımadıkları’ gibi, biz de bugün onları unutacağız.(35)
52- Andolsun, biz onlara ilme(36) dayalı açıklamalar veren bir Kitap verdik ki bu kitap iman edenler için bir hidayet ve rahmettir.(37)
53- Onlar, onun tevilinden başkasına bakmazlar mı?(38) Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak.”(39) Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

AÇIKLAMA

35. Cennet ve cehennem halkı ile A’raftakiler arasında geçecek konuşmalarda, ahirette insanın yeteneklerinin ne denli güçlü olacağı hakkında bazı fikirler kurabiliriz. Görme yeteneği, Cennet, Cehennem ve A’raftakiler istediklerinde birbirlerini görebilecekleri derecede kuvvetli olacaktır. Yine konuşma ve duyma kabiliyetleri gibi hassasiyetleri de o derece artacak ki, farklı bu üç dünyanın insanları birbirleriyle hiçbir engel olmaksızın konuşmalarını sürdürebileceklerdir. Biz, bu ve benzeri Kur’an’ın gelecek dünyayı tanımlamalarından, kişilik yapımızda bir değişiklik olmadan, ahiretteki hayat kanunlarının, dünyamızdaki kanunlardan farklı olacağını öğreniyoruz.
Ne yazık ki, Kur’an ve hadislerde geçen bu gibi tanımlamalar, yaşadıkları sınırlı maddi dünyanın dışında daha büyük imkânlarla donatılmış bir alemin varlığını idrak ve tahayyül edememeleri nedeniyle bazı insanları şüpheye düşürmektedir. Herşeyi dünya ölçüleriyle değerlendirdiklerinden bu gibi kimseler Kur’an ve hadislerde gördükleri bu tasvirlerle istihza ederler. Fakat hayat tasavvurları onların dar akılları gibi sınırlı da değildir.
36. Yani, “Kur’an, gerçekliğin ve bu dünyadaki hayatında uyulması gereken doğru tavrın detaylarını ve Doğru Yol’un temel prensiplerini insana vermektedir. Hem sonra, bu açıklamaların şüphe, varsayım veya arzulara değil, bilâkis saf ve sağlam bilgiye dayandığı hususu ayrıca belirtilmesi gereken bir konudur.
37. Kur’an irşad’dır. Tebliği öyle nettir ki, üzerinde düşünen herkesi doğru yola iletir. Buna ilaveten O, irşada inanan ve öğretilerine uyan kimselerin hayatlarında bu hidayetin pratik etkilerini görmek mümkündür. Ve bir “Rahmet”tir. Çünkü onu kabullenen ve hayatını ona uyduran kişinin zihinsel dünyasında, ahlaki yapısında ve karakterinde hayırlı bir inkilab (devrim) meydana getirir. Bunun doğruluğu, yüce peygamberin ashabının hayatında meydana gelen fevkalede değişikliklerle ispatlanmıştır.
38. Başka bir ifade de ise şöyle demektedir: “Doğru ile yanlış arasındaki fark, bir çok aklî yollar ile açıklanmıştır. Buna rağmen yine de anlamayan insanlar var. Daha önce, tamamen kendileri gibi oldukları halde, “Hak Yolu” takip etmekle hayatları bütünüyle iyiye doğru inkılap eden bu insanlar örnek olarak dururken, hâlâ bundan örnek almazlar. Bu gibiler, ancak, hata ve günahlarının neticesinde başlarına gelen belâ ve musibetleri gördüklerinde bu yanlışlarını itiraf ederler.”
Onların hali, ne hekimin tavsiyesine uyan, ne de aynı dertten muzdarip olup da hekimin öğütlerini tutarak sağlığına yeniden kavuşanların durumundan, ders almayan hastanın durumuna benzer. Böyle bir hasta, izlediği hayat tarzının, ölümünü mukadder kılıcı olduğunu ancak ölüm döşeğinde farkedecektir.
39. Peygamberlerin getirdiği vahye karşı gelmenin neticelerini bizzat gözleriyle görünce; “Peygamberlerin, hakkında bize bilgi verdiği ve o anda inkâr ettiğimiz gerçeği işte şimdi anladık. Eğer biz tekrar dünyaya gönderilecek olursak, bu sefer farklı bir yol tutacağız” derler. Onların bu çeşit isteklerine verilen cevaplar için Bkz. En’am: 27-28, İbrahim: 44-45, Secde: 12-13, Fatır: 37, Zümer: 56-59, Mümin: 11-12.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.