EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 59. VE 62. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
59- Andolsun, biz Nuh’u kendi kavmine (toplumuna) gönderdik.(47) Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur.(48) Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım.”
60- Kavminin önde gelenleri: “Gerçekte biz seni açıkça bir ‘şaşırmışlık ve sapmışlık’ içinde görmekteyiz” dediler.
61- O: “Ey kavmim,bende bir ‘şaşırmışlık ve şapmışlık’ yoktur; ama ben alemlerin Rabbinden bir peygamberim” dedi.
62- “Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. (Ayrıca) Size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben Allah’tan biliyorum.”
AÇIKLAMA
47. Açıklama notu: 46’da işaret edilen tarihî olaylardan birincisi burayla bağıntılıdır. Kur’an’a göre, Hz. Nuh (a.s.) Hz. Adem’in (a.s.) takip ettiği ve zürriyetine bizzat öğrettiği “Hak yolu” ilk defa tahrip eden kendi kavmine peygamber olarak gönderilmiştir. Biz, Kur’an’daki kısa atıflardan ve İncil’deki detaylı bilgilerden Hz. Nuh’un (s.a) . kavminin bugün Irak denilen ülkede yaşamış olduğunu öğreniyoruz. Aynı husus, İncil’den daha eski Babil Arkeolojik kazılarında bulunan levhalarla da teyid edilmiştir. Bunlar, İncil ve Kur’an’da, nakledilmiş olan benzer kıssayı anlatır ve olay yerini Musul’a yakın bir mevkide tesbit ederler.
Dahası, çok eski devirlerden beri gelen Kürt ve Ermeni rivayetleri de, Hz. Nuh’un gemisinin, aynı bölgenin bir yerinde karaya oturduğunu söyler. Bu hikâyeler, aynı zamanda, Ağrı Dağı civarında geçen Hz. Nuh (a.s.) kıssası ile ilişkili bazı kalıntılara da işaret eder. Hatta Nehcivan şehri yerlileri bile, şehrin Nuh Peygamber (a.s.) tarafından kurulmuş olduğunu iddia ederler.
Eski Yunan, Mısır, Hint ve Çin edebiyatlarında da, Hz. Nuh’un kıssasına benzer rivayetler vardır. Bunların dışında, çok eski zamanlardan beri Burma, Malaya, Doğu Hind Adaları, Avustralya, Yeni Gine, Avrupa ve Amerika’nın çeşitli bölgelerinde anlatılagelmiş olan rivayetler de o kıssaya çok benzemektedir. Bütün bunlar, bu kıssanın, Hz. Adem’in tüm çocuklarının, dünyanın dört bir yanına daha dağılmadan önce hep beraber, birlikte aynı bölgede geçirdikleri dönemle alâkalı olduğunu gösterir. Bundan dolayı, kendi tasavvurlarıyla karışmış ve olayın gerçek hikâyesini unutmuş olmalarına rağmen, her milletin eski tarihlerinde “Tufan”la ilgili atıflara rastlamak mümkündür.
48. Bu ve Hz. Nuh’un kıssasının anlatıldığı diğer ayetler, onların ne Allah’ın varlığını inkâr ettiklerini, ne O’ndan habersiz ve ne de O’na ibadet etmeyi reddettiklerini gösterir. Fakat sapıklıklarının ana sebebi, şirke bulaşmış, Allah’a başka ortaklar koşmuş ve onları Allah’la beraber tapınmaya değer bulmuş olmaları idi. Bu temel sapış onları diğer birçok kötülüklere sevketti. Örneğin bu, uydurdukları sahte tanrıları temsil etmek için ortaya özel bir sınıf çıkarmalarına neden oldu. Daha sonra bu sınıf, toplumun dinî, siyasî ve ekonomik gücünü eline geçirdi ve halk arasında sınıflaşmalar ortaya çıktı. Neticede, fesad, kargaşa, zulüm ve ahlâksızlık her yeri aldı yürüdü ve insanlık aşağıların en aşağısına (Esfel-î Safilin) battı gitti. Hz. Nuh (a.s.) bu hususları ıslah etmek için gönderildi. Bu iş için o, uzun bir zaman bütün gücünü, üstün bir hikmet ve sabırla istenen ıslahatı yapmaya harcadı. Fakat o sefil sınıf, tüm halkı öyle hilekârca aldatmıştı ki, Hz. Nuh’un (a.s.) tüm gayretleri boşa çıkıyordu. Onların ıslah edilmelerinden artık hiçbir umut kalmadığı zaman Hz. Nuh (a.s.) Allah’a dua ederek şöyle dedi: “Ey Rabbim! Bir tane dahi olsa bu inkârcılardan, hiçbirini yeryüzünde bırakma! Çünkü onlardan herhangi birini hayatta bırakırsan, o yine senin kullarını saptırır ve sadece facir ve kafir nesiller doğurur.” (Daha fazla bilgi için bkz. Hud: 25-48, Şuara: 105-119, Nuh suresinin tümü) .