sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENBİYA SURESİ 4. VE 5. AYET

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENBİYA SURESİ 4. VE 5. AYET
24.02.2021
803
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

4- Dedi ki: “Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O, işitendir, bilendir.”(6)
5- “Hayır” dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi düzüp-uydurmuştur; hayır o bir şairdir.(7) Böyle değilse, öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin.”

AÇIKLAMA

6. Bu, Peygamber (s.a) tarafından onların karşı propagandalarına verilen cevaptır. Onları
n her sözüne misli bir cevap vermek yerine Peygamber (s.a) “Sizinle Rabbim ilgilencektir, çünkü O herşeyi duyar ve bilir” demekle yetinmiştir.
7.Bu ayetin arka-planı şöyledir: “Peygamber’in (s.a) getirdiği mesaj taraftar kazanmaya başladığında Mekke’nin ileri gelenleri bu akıma karşı bir propaganda geliştirmeyi planladılar. Bu amaçla Hac için Mekke’ye gelen her ziyaretçinin zihnini Peygamber’e (s.a) karşı silahlandırıp onu dinlememesini sağlamaya karar verdiler. Gerçi bu kampanya yılboyunca sürüyordu, fakat özellikle Hac mevsiminde, çadırlarına kadar gidip insanları Peygamber’e (s.a) karşı uyaran adamlar tayin edilmişti. Bu konuşmalar sırasında Peygamber (s.a) hakkında çok değişik şeyler söyleniyordu. Bazen onun bir sihirbaz olduğu, veya Kur’an’ı kendisinin uydurduğu ve Allah’a isnad ettiği söyleniyordu. Bazıları onun okuduğu (vahyin) deli bir insanın sözleri olduğunu ve içinde saçma fikirler bulunduğunu söylüyorlardı. Bazıları da bunların Allah’ın sözleri şekline sokulmuş sıradan şiirler olduklarını söylüyorlardı. Onların yapmak istedikleri tek şey, kendi görüşlerinin doğruluğuna aldırmaksızın ziyaretçilerin zihinlerini bulandırıp zehirlemekti. Onların bu mesele hakkında belirli ve kararlı bir görüşleri yoktu.
Bunlara rağmen bu karşı propaganda tam tersi bir etki uyandırdı. Mekkeli müşriklerin bu kötü davranışları sonucu Peygamber’in (s.a) adı tüm ülkede duyuldu ve tanındı. O yıllarda Kureyş’in propagandasının sağladığı bu şöhreti, müslümanların yapacağı hiçbir olumlu propaganda bu hızla sağlayamazdı. Kureyş’in tutumu herkesi düşünmeye sevkediyordu: “Hakkında böyle bir kötü propaganda başlatılan adam acaba kim?” Aralarında ciddi olanlar: “Biz hemen büyüye kapılacak kadar çocuk muyuz?” deyip en azından Peygamber’i (s.a) dinlemeye karar veriyorlardı.
Mesela İbn İshak, Tufeyl b. Amr ed-Devsî’nin başından geçenleri kendi ağzından şöyle anlatır: “Ben Devs kabilesinden bir şairdim. Mekke’ye gittiğimde çevremi Peygamber (s.a) hakkında birçok şeyler söyleyen bir yığın Kureyşli sardı. Bunun üzerine şüphelendim ve mümkün olduğu kadar ondan kaçmaya çalıştım. Ertesi gün Kabe’ye gittiğimde onu namaz kılarken gördüm. Şans eseri birkaç cümle duydum ve okuduklarının olağanüstü mükemmellikte sözler olduğunu hissettim. Kendi kendime: “Ben bir şairim, aklı başında genç bir adamım ve doğru ile yanlışı ayırtedemeyecek bir çocuk değilim. O halde neden yanına gidip de okuduğu şey hakkında sorular sormıyayım? dedim. Hemen sonra onu evine kadar takip ettim ve: “İnsanlar senin aleyhinde o kadar çok şeyler söylediler ki, senin sesini duymamak için kulaklarıma pamuk tıkadım. Fakat bugün şans eseri senden duyduğum şeyler o denli etkileyiciydi ki mesajını daha ayrıntılı bir şekilde öğrenmeye kendimde cesaret buldum,” dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a) Kur’an’dan bir bölüm okudu, ben de hemen orada o anda müslüman oldum. Eve döndüğümde karımı ve babamı İslâm’a davet ettim, onlar da kabul ettiler. Daha sonra kabilemi İslâm’a davet ettim. Hendek Savaşı’na dek kabilemden 80 kadar aile müslüman olmuştu.” (İbn Hişam c. II, s. 22-24) .
İbn İshak’ın naklettiği diğer bir rivayete göre, Kureyş’in ileri gelenleri yaptıkları bir toplantıda Peygamber’e (s.a) yöneltilen bütün suçlamaların asılsız olduğunu ikrar etmişlerdi. İbn İshak’a göre bir gün Nadr b. Haris topluluğa hitaben: “Siz bu metodlarla Muhammed’i (s.a) altedemezsiniz. O genç bir adamken onu aranızda en iyi huylu kimse olarak kabul ediyor ve onu en doğru ve şereflimiz diye saygı duyuyordunuz. Şimdi ise o olgunluk yaşına ulaştı ve siz ona: ‘Büyücü, kahin, şair, büyülenmiş mecnun’ diyorsunuz. Tanrıya andolsun o bir büyücü değil, çünkü biz sihirbazların ne tür insanlar olduklarını ve ne tür hilelere başvurduklarını biliriz. Tanrıya andolsun o bir kahin de değil, çünkü biz kahinlerin tahmine dayalı bilgilerinden de haberdarız. Tanrıya andolsun o bir şair de değil, çünkü şiir sanatı onun sözlerinin şiir sınıfına dahil edilemeyeceğini takdir etmektedir. Tanrıya andolsun o bir mecnun da değil. Çünkü biz mecnunların ne kadar saçma ve anlamsız şeyler söylediklerini biliyoruz. O halde ey Kureyş uluları, onu alt etmek için başka bir plan bulalım” dedi. Bundan sonra insanların dikkatini Kur’an’dan çevirmek için Rüstem ve İsfendiyar gibi İran kültürüne ait hikayeleri toplumda yayma önerisinde bulundu. Bunun üzerine bu planı uygulamaya koydular ve Nadr bu hikayeleri insanların toplu bulundukları yerlerde anlatmaya başladı. (İbn Hişam c. I, s.320-321) .

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.