EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENBİYA SURESİ 47. VE 51. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
47- Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiç bir nefis hiç bir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz.(48)
48- Andolsun,(49) biz Musa’ya ve Harun’a, takva sahipleri için(50) bir aydınlık(51) ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan) ı verdik.
49- Onlar, Rablerine karşı gayb ile (O’nu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler ve onlar, kıyamet saatinden ‘içleri titremekte olanlardır.'(52)
50- Bu, bizim ona indirdiğimiz mübarek olan bir zikirdir. Şu halde onu inkâr edecek olanlar siz misiniz?
51- Andolsun, bundan önce de İbrahim’e rüşdünü vermiştik ve biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik.(53)
AÇIKLAMA
47. Yani, “Acele olarak istedikleri ve alay ettikleri azab.”
48. Bkz. A’raf an: 8-9. Bu “terazi”nin gerçek yapısını anlamak bizim için çok zordur. Fakat yine de bu “terazi”nin maddi şeyler değil, insanın amellerini ölçeceği ve bir insanın günahkar mı, dürüst mü ve ne kadar günahkar ve dürüst olduğunu tespit etmeye yarayacağı açıktır.
49. Buradan itibaren peygamberlerin kıssaları başlar. Eğer bu kıssaları anlatıldıkları çerçeve içinde ele alırsak, aşağıdaki konuları vurgulamak için burada yer aldıkları açığa çıkar:
1) Daha önce gönderilen tüm peygamberler birer insandı: Bu nedenle Hz. Muhammed (s.a) gibi bir insanın peygamber olarak gönderilmesinde bir gariplik yoktur.
2) Bu Peygamberin görevi ve öğretileri de kendisinden önce gönderilen peygamberlerinkinin aynısıdır.
3) Bütün peygamberlere, kendilerine seçkin nimetler bahşeden Allah tarafından soylu ve yüksek bir mevki verilmiştir. Mesela peygamberler, yıllarca işkence ve zorluklar çekmelerine rağmen, en sonunda Allah onların dualarını kabul etmiş ve düşmanlarına karşı onlara mucizevî yollardan yardım etmiştir.
4) Allah’ın bahşettiği tüm seçkin nimetlere rağmen, onlar, Allah’ın alçak gönüllü kulları idiler. Ve ilahlıkta hiç bir payları yoktu. Hatta onlar da bazan hüküm verirken hata ederler, hasta olurlar, imtihana tabi tutulurlar ve Allah’a hesap verecekleri hatalar işlerlerdi.
50. Gerçi Tevrat, bütün insanların iyiliği için gönderilmişti, ama sadece bu özelliklere sahip olanlar ondan yararlanabilirler.
51. Bu üç kelime de Tevrat’ı yüceltmek ve övmek için kullanılmıştır: 1) Hakkı bâtıldan, ayıran bir kriter (Furkan) 2) Doğru hayat tarzını gösteren bir ışık (ziya) 3) Yanlış yola sapan Ademoğullarına unuttukları dersi hatırlatacak bir öğüt (zikr) .
52. “Kıyamet” saati.
53. Arapça (rüşd) kelimesinin anlamı çok geniştir ve doğruluk, hakla bâtılı ayırdetme kabiliyeti anlamına gelir.
“Andolsun İbrahim’e doğru yolu bulma kabiliyetini (rüşd) vermiştik”.: “O’nun yanlışla doğruyu ayırmada gösterdiği yetenek (rüşd) kendi çabasının bir sonucu değildi, onu biz lütfetmiştik.”
“Biz onu biliyorduk”: “Biz onun peygamberliğe layık olduğunu biliyorduk, bu nedenle onu bu göreve atadık.” En’am Suresi, 124. ayete göre “…. Allah elçiliğini kime vereceğini daha iyi bilir.” Bu Kureyşlilerin şu itirazına bir cevap niteliğindedir: “Allah, bizden hiç bir üstünlüğü olmadığı halde neden bu adamı, Muhammed’i peygamber olarak seçti?” Bu itiraza şu şekilde cevap verilmektedir: “Aynı itiraz, halkı tarafından Hz. İbrahim’e de yöneltilebilirdi, fakat biz onun yeteneklerini biliyorduk. Bu nedenle onu peygamber olarak seçtik.”
Bu konuyla ilgili olarak bkz. Bakara: 124-141, 258-260; En’am: 74-84; Tevbe: 114; Hûd: 69-76; İbrahim: 35-41; Hicr: 51-58; Nahl: 120-123 ve bunlarla ilgili açıklayıcı notlar.