sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 49. VE 57. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ENFAL SURESİ 49. VE 57. AYETLER ARASI
14.03.2020
546
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

49- Munafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar şöyle diyorlardı: “Bunları (müslümanları) dinleri aldattı.”(39) Oysa kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
50- Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: “Yakıcı azabı tadın” diye o küfredenlerin canlarını alırken görmelisin.
51- Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir. Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir.
52- Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş-tarzı gibi. Allah’ın ayetlerine küfrettiler de, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz, Allah, en büyük kuvvet sahibidir, sonuçlandırması da pek şiddetlidir.

AÇIKLAMA

39. Bu, münafıkların ve dünyaya çok bağlı olan Medinelilerin görüşüydü. Bunlar, küçücük bir müslüman birliğinin büyük ve güçlü Kureyş ordusu ile savaşacağını gördüklerinde birbirlerine şöyle demişlerdi: “Dinlerine aşırı bağlılık bu insanları aptallaştırdı. Bunlar büyük bir felaketle karşılaşacaklar. Peygamberleri (s.a) tarafından körleştirildikleri için göz göre göre ölüme gittiklerini göremiyorlar.”

53- Nedeni şu: Bir kavim (toplum) , kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir.(40) Allah şüphesiz işitendir, bilendir.
54- Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar, Rablerinin ayetlerini yalanladılar; biz de günahları dolayısıyla onları yıkıma uğrattık, Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulme sapanlardı.
55- Allah katında canlıların en kötüsü, şüphesiz küfre sapan olanlarıdır. Onlar artık inanmazlar.
56- Bunlar, içlerinden antlaşma yaptığın kimselerdir ki, sonra her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar korkup-sakınmazlar.(41)
57- Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır) . Umulur ki ibret alırlar.(42)

AÇIKLAMA

40. Yani, “Bir topluluk davranışlarıyla verilen nimete layık olmadığını göstermedikçe, Allah, topluluktan lütuf ve nimetini esirgemez.”
41. “… ahidlerini bozanlar …” Yahudilerdi. Hz. Peygamber (s.a) Medine’ye hicretinden sonra, karşılıklı fayda amacıyla anlaşma yaptığı ilk topluluk Yahudilerdi. Hz. Peygamber (s.a) onlarla iyi ilişkiler içinde olmak amacıyla elinden geleni yaptı. Çünkü onların İslam’a müşriklerden daha yakın olduklarını hissediyor ve ne zaman ikisi arasında bir seçim yapmak söz konusu olsa, onları müşriklere tercih ediyordu. Fakat Yahudi alim ve din adamları, onun tebliğ ettiği “Tevhid” ilkesinden, sunduğu yüksek ahlak ölçüsünden ve Hak yolun ikame edilmesi için onun tarafından gösterilen çabalardan hoşlanmıyorlardı. Bu nedenle yaptıkları tüm anlaşmalara rağmen, bu hareketi yok etmek için çalışıyorlardı. Bu amaçla bir çok planlar yapmışlardı: gerçek müslümanlara karşı münafıklarla işbirliği yapıyorlardı; Evs ve Hazreç kabileleri arasında İslam’dan önce var olan ve kanlı savaşlara yol açan eski düşmanlığı alevlendirmek için Kureyşlilerle ve diğer düşman kabilelerle işbirliği yapıp tuzaklar hazırlıyorlardı. Gerçi Yahudiler çoktan beri Hz. Peygamber (s.a) ile yaptıkları anlaşmaya ihanet ediyorlardı, ama Bedir savaşından sonra müslümanlara karşı düşmanlık ve kıskançlık daha da artıp alevlendi. Çünkü onlar bu yeni davanın Kureyşlilerden öldürücü bir darbe alacağını tahmin ediyorlardı, fakat sonuç tam bunun tersi oldu. Bu nedenle İslam’ın önüne geçilmez bir güç oluşturmasını engellemek amacıyla düşmanca faaliyetlerini daha da artırdılar. Hatta Kureyşlilerin yenilgi haberi geldiğinde Yahudilerin liderlerinden biri olan Ka’b b. Eşref üzüntüyle “bugün yerin altındakiler, bizim için üstündekilerden daha hayırlıdır” diye bağırdı. Bundan sonra bizzat Mekke’ye gidip Kureyşlileri intikam almaya kışkırtan ağıtlar okudu. Bunun da ötesinde Yahudi kabilelerinden Beni Kaynukalılar dostça ilişkileri bırakarak alışveriş için kendi yerleşim bölgelerine gelen müslüman kadınları rahatsız etmeye başladılar. Hz. Peygamber (s.a) onları payladığında ise, küstahça bir cevap verdiler: “Biz Kureyşliler gibi zayıf değiliz, biz ölene dek savaşmasını bilen bir topluluğuz, bizimle savaş da cesaretimizi bir dene.”
42. Yani, “Eğer biz belirli bir toplulukla anlaşma imzalamışsak ve onlarda anlaşma maddelerini bozup bize karşı savaşta rol almışlarsa, biz de bu anlaşmanın maddelerinden sorumlu olmayız ve onlara karşı savaşabiliriz. Aynı sekilde, bir toplulukla savaşırken, düşmanlarımız arasında müttefiklerimize rastlarsak, onları öldürmekte ve onlara düşman gibi davranmakta tereddüt etmeyiz. Çünkü onlar birey olarak anlaşmanın gereklerini bozdukları için, bir müttefikin sahip olduğu can ve mal güvenliği haklarını yitirmişlerdir.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.