EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA HACC SURESİ 30. VE 31. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
30- İşte böyle; kim Allah’ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır.(54) Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar(55) helal kılındı.(56) Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının,(57) yalan söz söylemekten de kaçının.(58)
31- Allah’ı birleyen (Hanif) ler olarak, O’na (hiç bir) ortak koşmaksızın. Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.(59)
AÇIKLAMA
54. Gerçi buradaki “emir” genel niteliklidir, fakat özellikle “Mes-cid-i Haram”, hacc, umre ve Kabe ile ilgili haramlar (yasaklar) kasdedilmektedir. Burada aynı zamanda müslümanları Mekke’den çıkaran, onları haccdan alıkoyan hacc ve Allah’ın Evi ile ilgili İbrahim’in koyduğu kurallara aykırı pis ve kötü kurallar koyarak “Eski Ev”in kutsiyetini ihlâl eden Kureyşlilere gizli bir uyarı ve tehdit de vardır.
55. Burada En’am: 145 ve Nahl: 115’e atıf yapılmaktadır. Bu ayetlerde Allah müslümanlara, ölü eti, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etini haram kılmıştır.
56. “… hayvanlar sizin için helal kılınmıştır.” ifadesi burada iki amaçla yer almıştır.
1) Bazı hayvanların -bahîre, sâibe, vesile ve hâm- yenmesini haram kılan âdetini reddetmek. Onlara bu hayvanların da diğerleri gibi helâl oldukları söylenmektedir.
2) Kureyşlilerin sandığı gibi ihramlı iken de hayvanların etlerini yemek haram değildir.
57. Yani, “Nasıl kirli ve pis şeylerden çekinip kaçınıyorsanız, putlara tapmaktan da kaçınınız.”
58. Gerçi “yalan söz” ifadesi geneldir ve yalan, yalancı şahitlik, iftira vb. şeyleri kapsar, fakat burada özellikle küfür ve şirkin dayanağını teşkil eden sapık inanç, âdet, gelenek ve ibadet şekillerini kasdetmektedir. Tabii ki Allah’ın varlığına, sıfatlarına, güçlerine ve haklarına ortaklar koşmaktan daha büyük yalan olamaz. Bahîre ve benzeri şeyleri haram kılmak bâtıl ve yalandır. Bkz. Nahl: 116.
Yalan yere yemin etmek ve yalancı şahitlikte bulunmak da bu emrin kapsamına girer. Bir hadiste Peygamber (s.a) : “Yalan yere şahitlik etmek, Allah’a şirk koşmak gibidir” buyurmuştur. İşte bu nedenle İslâm hukukuna göre yalancı şahitler cezalandırılmalı ve tahkîr edilmelidirler. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed, yalancı şahitlik yapan kimsenin halkın önünde yargılanması ve uzun bir hapis cezasına çarptırılması gerektiği görüşündedirler. Hz. Ömer zamanındaki uygulama böyleydi. Mekhûl’e göre Hz. Ömer şöyle demiştir:
“Böyle bir kimse kamçılanmalı, başı tıraş edilmeli, yüzü karalanmalı ve uzun bir hapis cezasına çarptırılmalıdır.”
Abdullah b. Amir, babasından Hz. Ömer zamanında bir adamın mahkemede yalancı şahitlik ettiğini rivayet eder. Bunun üzerine halife bu adamı bir gün boyunca halkın önünde gezdirmiş ve insanların onu tanıması için kim olduğunu, nasıl yalancı şahitlik ettiğini anlatmış, daha sonra da hapsetmiştir. Günümüzde de bu, yalancı şahitin ismini gazetede ilan etmek şeklinde olabilir.
59. Bu misalde “gök” insanın aslî fıtratı anlamındadır. İnsan başkasının değil Allah’ın kuludur ve yaratılıştan tevhid ilkesini kabule hazırdır. Bu nedenle peygamberlerin davetini kabul edenler fıtratlarında sabit kalırlar ve yükselirler. Bunun aksine Allah’ı inkar eden veya O’na ortak koşan kimse ise bu aslî fıtrat “gök”ünden düşer. İşte o zaman ya misaldeki düşen adamı kapan kuşlara benzer, lider ve şeytanların kurbanı olur, ya da misaldeki rüzgara benzeyen arzu, istekler veya nefsinin kölesi olur. Bunlar onun diğer tarafa doğru alçaltırlar ve sonunda onu sapıklığın en derin çukuruna götürürler.
“Sahik” “sahak”tan türemiştir. Parçalanmış, ezilmiş anlamına gelir. Sahik, içine bir şey düştüğünde parçalanacak kadar derin bir yere denir. Burada ise sahik, ahlâki ve düşünce bakımından, içinden çıkılması mümkün olmayan derin uçurumlar anlamında mecazen kullanılmıştır. Yani böyle bir yere düşen kimse, ahlâken paramparça olur.