EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA HACC SURESİ 37. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
37- Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır.(73) İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı tekbir etmeniz için.(74) Güzellikte bulunanlara müjde ver.
AÇIKLAMA
73. Bu, Allah’a ibadet için kesilen kurbanın önemli bir şartını belirtmektedir. Bir kurban, ancak samimiyet ve takva ile kesilmişse Allah tarafından kabul edilir. Nitekim burada onun ancak takva ile kesilirse kabul edileceği belirtilmektedir: “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz, fakat sizin takvanız O’na ulaşır.” Bu ayetle aynı zamanda, cahiliye günlerinde Arapların kurban etlerini Kabe’ye götürüp kanlarını Kabe duvarlarına bulaştırarak uyguladıkları bir âdeti de yasaklamış olmaktadır.
74. “… Allah’ı tekbîr edesiniz.”: Bu hayvanların başkasına değil Allah’a ait olduğunu kabul edip tasdiklemeniz için kurbanı keserken Allah’ı sözlü olarak da ululamalısınız. Kurban kesilirken söylenilen sözlerden biri de şudur: Allahümme minke ve leke (Allah’ım, bu hayvan sendendir [senindir] ve senin içindir [sana sunuyorum.]) .
36 ve 37. ayetlerde yer alan kurban kesme emri sadece hacılar için değildir ve hacc döneminde sadece Mekke ile de sınırlı değildir. Bu, varlıklı olan tüm müslümanlar için genel bir emirdir. Müslümanlara Allah’a şükretmeleri emredilmektedir, çünkü O, tüm insanların faydası için bu hayvanlara boyun eğdirmiştir. Bu nedenle diğer müslümanlar da Mekke’ye hacc için gidenlere ruhen katılabilmeleri için aynı günlerde kurban kesmelidirler.
Hz. Peygamber’in (s.a) Medine’de olduğu halde bu belirli günlerde kurban kestiğini bildiren bir çok sahih hadis vardır:
1) “[Kesebilecek gücü olduğu halde kurban kesmeyen, Bayram namazında bize katılamaz.” (Müsned-i Ahmed, İbn Mace) Ebu Hureyre’den]
2) İbn Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre, Peygamber (s.a) on yıl Medine’de ikamet etmiş ve her yıl kurban kesmiştir. (Tirmizi)
3) Hz. Enes’e (r.a) göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir: “Bayram namazından önce kurban kesen bir daha kurban kessin. Bayram namazından sonra kesen ise doğru yapmış ve müslümanların yoluna uymuştur.” (Buhari)
4) Cabir bin Abdullah rivayetine göre, Hz. Peygamber (s.a) Medine’de Bayram namazını kıldırınca, bazıları onun Kurban da kestiğini sanmış ve gidip kurbanlarını kesmişlerdi. Hz. Peygamber (s.a) bunun üzerine şöyle emir vermiştir: “Benden önce kurban kesenler, yeniden kurban kessinler.”
Bu bağlamda Zil-Hicce’nin onunda Mekke’de Bayram namazı kılınmadığına dikkat edilmelidir. O halde bu emir, sadece Mekke’de hac vazifelerini yerine getirenler için değil, aynı zamanda tüm müslümanlar için geçerlidir.
O halde, bütün müslüman alemde kutlanan bayram sırasında kurban kesmek Peygamber’in (s.a) bir sünnetidir ve onun tarafından emredilmiştir. Bu konuda tek ihtilaf kurban kesmenin (fıkhi anlamda) vacip mi yoksa sadece sünnet mi olduğudur. İbrahim Nahaî, İmam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Muhammed ve bir rivayete göre İmam Ebu Yusuf da kurban kesmenin vacip olduğu görüşündedirler. Diğer taraftan İmam Şafii ve İmam Ahmet b. Hanbel bunun sadece sünnet olduğunu söylerler. Süfyan-ı Sevrî de, bir kimsenin kurban kesmesinde hiçbir beis olmadığını söyleyerek aynı görüşü benimsemiştir. Fakat ne yazık ki çağımızda ne Kur’an’a ne de Sünnet’e uymayan bazı “bilgili” müslümanlar (!) eğer bütün müslümanların icması olursa Bayram’da kurban kesme sünnetinin terkedilebileceği şeklinde bir görüş beyan etmişlerdir.