EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA HUD SURESİ 108. VE 109. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
108- Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orda temelli kalacaklardır.(109) (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.
109- Artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma. Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle tapıyorlar.(110) Kuşkusuz biz, onların paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.
AÇIKLAMA
109.Yani, “Onlar ne Cennete sevkedilecekler ne de orada kalabileceklerdir. Bunu sağlayacak ve Allah’ı bu tür şeylere mecbur edecek istisnai yasalar kesinlikle sözkonusu değildir. Eğer Cennette kalacaklarsa bu ancak Allah’ın lutfuyla mümkün olabilir. Onlar hakkındaki herhangi bir değişikliği eğer dilerse, gerçekleştirmeye tam anlamıyla O kadirdir.
110. Bu ifade Rasulullah’ın (s.a) onların ilahları hakkında herhangi bir şüpheye sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Her ne kadar kelimeler Rasulullah’a (s.a) izafe ediliyorsa da, aslında ifade herkesi içine almaktadır. Yani ifadenin taşıdığı anlam şudur: “Aklı başında olan hiç kimse kuşku duymaz ki, ilahlara ibadet eden insanlar; onların mucizevi güçlerine inandırılmalıdırlar; aksi taktirde ne onlara ibadet eder ne kurbanlar bağışlar ve ne de onlardan yardım isteğinde bulunurlar.” Aslında onların ibadetleri, kurban ve dualara ne gerçek bir deneye, ne gözleme ve ne de bir bilgiye dayanmakta, aksine yalnızca atalarının körü körüne taklidini temel almaktadırlar. Dalaletlerinin ispatı da taptıkları ilahların, kendilerini her zaman ve tümüyle helak etmiş olan ilahi azap karşısında hiçbir şey yapamamış olmalarıdır.