EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA İBRAHİM SURESİ 19. VE 21. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
19- Allah’ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musunuz?(26) Dilerse sizi giderir-yok eder ve yeni bir halk getirir.
20- Bu, Allah’a göre güç değildir.(27)
21- Onların tümü-toplanıp Allah’ın huzuruna (kıyamette) çıktılar da zayıflar (müstaz’aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki: “Şüphesiz, biz size tâbi idik; şimdi siz, bizden Allah’ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?” Dediler ki: “Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de farketmez, bizim için kaçacak hiç bir yer yoktur.”(29)
AÇIKLAMA
26. Bu, kafirlerin işlerinin kül kadar değersiz olduğunu söyleyen bir önceki cümleyi ispatlamaktadır. Soru şunları ifade etmektedir: “Neden bundan şüphe duyuyorsunuz? Yerlerin ve göklerin büyük sisteminin, batılın değil, Hakk’ın sürekliliğine bağlı olduğunu görmüyor musunuz? Hak ve gerçekliğe değil, gerçek dışı spekülasyon ve tahminlere dayanan herşeyin uzun süre yaşamayacağı gerçeğine herşey şahittir. O halde işlerini batıla dayandıran bir kimsenin düzenleri mutlaka boşa çıkacaktır.
Çünkü böyle bir kimsenin işlerini kum üzerine bina ettiği ve onların uzun sürmesini bekleyemeyeceği açıktır. Aynı şekilde hakkı ve gerçeği bir yana bırakıp, hayatlarını yanlış teori ve fikirlere dayandıranlar da sürekli bir değere sahip olabileceklerini beklememelidirler, çünkü onların tüm kazandıkları değersiz kül yığınları gibi dağılmaya mahkumdur. Bu apaçık bir gerçektir, buna rağmen neden hayat sistemini Allah’tan bağımsız bir şekilde kuran veya (başka tanrı olmadığı halde) bir başkasının ilahlığına dayandıran bir kimsenin bütün kazandıklarının eninde sonunda boşa çıkacağından şüphe duyuyorsunuz? İnsan bu dünyada ne bağımsızdır, ne de Allah’tan başkasının kuludur. Bu gerçeğe rağmen, neden hayatlarını batıla dayandıran bir kimsenin bütün yaptıklarının rüzgar tarafından darmadağın edilmiş kül yığınları gibi değersiz olduğunu anlayacağını düşünemiyor musunuz?”
27. Bu bir önceki ayette yer alan cümlenin ispatından hemen sonra gelen bir tavsiyedir. Bu, aynı zamanda tehditkar cümle ile ilgili ortaya çıkan şüpheleri siler. Şu şekilde bir soru yöneltilebilir: “Eğer yaratılış gerçekten Hakkın devamlılığına dayanıyorsa, neden bir batıla sapan ve yanlış yoldan giden kimse hemen helak edilmiyor?” Bu sorunun cevabı şöyledir: “Ey anlayışsız adam, böyle bir kimseye helak etmenin Allah için zor olduğunu mu sanıyorsunuz? Ya da o kimsenin Allah’la yakın bir ilişkisi olduğu için Allah’ın onu helak etmediğini mi düşünüyorsun? Eğer bu doğru değilse, ki sen bunun doğru olmadığını biliyorsun, batıla uyan ve kötü ameller işleyen bir toplumun her zaman için, yerlerine daha iyi bir toplum getirilmek üzere yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını anlamalısın. Eğer batıla uyan topluluğa süre tanınmışsa ve yapılan tehdit uygulamada bir şekle bürünmemişse, bu hiçbir tehlikenin varolmadığı anlamına gelmez. Kayıtsız olmak yerine, verilen bu sürenin her dakikasından yararlanmaya çalışmalı ve tabi olduğunuz batıl sistemin sürekli ve dengeli olmadığını anlamalısın. Bu nedenle hayat sistemini daha dayanıklı ve sürekli temeller üzerinde kurmalısın.”
28. Arapça “” fiili “ortaya çıkmak” ve “tanınmak” anlamlarına gelir. Bu nedenle biz de “Allah’ın huzuruna toplanıp çıktıklarında” ifadesini kullandık. Gerçekte bütün insanlar her an Allah’ın huzurundadırlar, fakat bunun farkında değildirler. Fakat Hüküm günü “Hakimler Hakimi” Allah’ın önünde toplandıklarında, her an O’nun huzurunda bulunduklarını anlayacaklardır. O denli ki onların yaptıkları her şey, düşündükleri ve istedikleri her şey Allah tarafından bilinmektedir.