sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 100. VE 102. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 100. VE 102. AYETLER ARASI
29.11.2019
637
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

100- De ki: “Murdar ile temiz-murdar’ın çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz.(115) Ey temiz akıl sahipleri, Allah’tan korkup-sakının. Umulur ki kurtulaşa erersiniz.
101- Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın;(116) Kur’an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır.
102- Sizden önce bir topluluk onu sormuştu da sonra kâfirler olmuşlardı.(117)

AÇIKLAMA

115. Bu ayet, eşyanın yalnızca dış yüzüne bakanların ölçülerinden bütünüyle farklı yeni değer ölçüleri getirmektedir. Eşyayı zahiriyle değerlendirenler niceliğe bakarlar, niteliğe değil. Söz gelimi, paranın kazanılma biçimine değer vermeyenler için yüz rupi her zaman beş rupiden daha büyüktür. Fakat bu ayet, bu tür değerlendirmenin aksine, haklı yollarla kazanılan beş rupinin paklığı nedeniyle daha değerli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu ölçüye göre bir şeyin değerini arttıran veya eksilten o şeyin nicel (kemmî) miktarı olmayıp, gerçekte o şeyin temiz mi, yoksa kirli yollarla mı kazanıldığıdır. Açıktır ki, bir damla gül kokusu bir yığın çerçöpten çok daha kıymetlidir. Aynı şekilde bir bardak temiz suyun, bir depo pis idrar karşısındaki değeri ne kadar fazladır. Bu yüzden akıllı olan, önemsiz ve değersiz de görülse her zaman helâl olanla yetinecek haram olan cazibeli ve büyük şeylere asla el atmayacaktır.
116. Bazıları Hz. Peygamber’e (s.a) ne dünyalık işler için pratik bir fayda taşıyan, ne de manevî yücelişe yol açacak olan yersiz gereksiz sorular sormaya alışmışlardı. İşte bu ayet bu tür soruların sorulmasını yasaklamaktadır. Bir defasında bir kişi bir toplantıda, “Benim gerçek babam kim?” diye sormuştu. Yine, bazen, halkın iyiliği için kasden açıklanmaması gereken bir takım yasal sorunlar hakkında açıklama isteyen gereksiz sorular da soruluyordu. Örneğin, her yıl yapılıp, yapılmayacağı açıklığa kavuşturulmadan hac bir emirle zorunlu kılınmıştı. Biri bunu duyunca hemen sordu: “Her yıl haccetmek zorunlu mudur?” Hz. Peygamber (s.a) cevap vermediler. Adam soruyu tekrarladı, fakat yine cevap alamadı. Adam soruyu üçüncü defa sorunca, Hz. Peygamber’in (s.a) cevabı şöyle oldu: “Yazıklar olsun sana! Eğer ‘evet’ deseydim hac her yıl farz olacak ve senin gibileri buna güç yetiştiremeyeceğinden itaatsizlik suçu işlemiş olacaklardı.”
Bizzat Hz. Peygamber (s.a) halkı sırf soru sormak için soru sormaktan men etmiştir. Bir hadislerinde, “Müslümanlar karşısında en büyük suçlu, haram değilken sorusu nedeniyle bir şeyin haram kılınmasına yol açandır.” uyarısında bulunmuşlardır. Bir başka hadislerinde ise, “Allah sizin için bazı şeyleri farz kıldı; bunları yerine getirmeye çalışsın ve bazı şeyleri de haram kıldı; onlara yaklaşmayın. Bazı sınırlar koydu, onları aşmayın. Bazı şeyler hakında ise, söz etmedi, unuttuğundan değil; o halde böylesi şeylere dalmaya çalışmayın.” buyurmuşlardır.
Yukarıdaki iki hadiste oldukça önemli bir konuda dikkat çekilmektedir. Muğlâk bırakılıp ayrıntıları açıklanmamış bazı şeyler ve hükümler vardır. Bu Kanun Koyucu’nun ayrıntıları ortaya koymayı ve bunları özelleştirmeyi unuttuğundan değil, fakat insanlar için geniş bir alan bırakmak amacıyla bunları sınırlamak istememesindendir. Bu yüzden, eğer bir kişi birbiri ardına gereksiz ve yersiz sorular sorar ve böylece sınırlamalar getirir, özelleştirmelerde bulunursa, insanları gereksiz güçlüklere iter. Aynı şekilde, “akıl yürütme” gücüyle ayrıntılar ortaya koymaya çabalar ve genelleri özelleştirmeden, belirsizleri belirlemeden rahat edemezse, müslümanları büyük bir şaşkınlığın içine yuvarlar. Sözgelimi, gayb ve ahiret hakkında ne kadar ayrıntıya dalarsak, o kadar şüpheler yaratacağımız gibi, aynı şekilde, hükümlerle ilgili olarak ne kadar sınırlamalar getirirsek, onları o kadar çok çiğneme durumu ortaya çıkacaktır.
117. Yersiz ve gereksiz soru sormakla küfre dalanlar Yahudiler idi. Önce, iman ve hükümlerin ayrıntıları konusunda gereksiz sorular sorarak kılı kırk yarmaya giriştiler. Ardından üzerlerine bu tür sınırlamaların konmasına yardım ettiler. Fakat bu sınırları çiğnediklerinden küfr ve itaatsizlik suçunu işlediler. Ne yazık ki müslümanlar da Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in (s.a) uyarılarına rağmen adım adım Yahudileri izlemektedirler.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.