EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 27. VE 31. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
27- Onlara Adem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah’a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerinki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: “Seni mutlaka öldüreceğim.” (Öbürü de:) “Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder.”(48)
28- “Eğer sen beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim.(49) Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
29- “Şüphesiz, senin kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni(50) ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur.”
30- Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.
31- Derken, Allah, ona, yeri eşiyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. “Bana yazıklar olsun” dedi. “Şu kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?”(51) Artık o, pişmanlık duyanlardan olmuştu.(52)
AÇIKLAMA
48. Yani, “Senin kurbanının kabul edilmemesi benim suçum değildir; takva sahibi olmadığından kurbanın kabul edilmiyor. Bu yüzden beni öldürmeye girişmek yerine, takvayı yerleştirmeye bak.”
49. Bu, “Beni öldürme girişimin karşısında, ben hiç direnmeden elimi kolumu bağlayıp ‘gel beni öldür’ diye karşında duracağım” demek değildir. Bu sözün anlamı şudur: “Beni öldürmek için kötü niyetler besleyebilirsin; fakat ben bunu yapmam. Beni öldürme planları yapabilirsin; fakat ben, senin beni öldürme hazırlıklarını öğrendikten sonra bile, senden önce davranmak için bir şey yapacak değilim.” Bu bağlamda şurası iyi anlaşılmalıdır ki, kişinin kendisini ölüme teslim etmesi fazilet değildir. Faziletli bir insan, Hz. Adem’in (a.s) soylu oğlunun yaptığı gibi saldırganın kendisi değil, düşmanının olmasını tercih eder.
50. Yani, “Aynı suçu işlemektense, senin beni öldürmen için kötü niyetler besleme günahını işlemeni tercih ederim. Böylece sen kendi saldırganlığının günahının yükünü ve hem de, kendimi savunmak için belki sende açacağım yaraların günahını ve yükünü de taşıyacaksın.”
51. Böylece Allah, bir kargayı örnek göstererek cehaleti ve aptallığından dolayı Hz. Adem’in (a.s) suçlu oğlunu uyarmıştır. Ve o bir cesedi saklama konusunda karganın kendinden daha donanımlı olduğunu gördükten sonra, yalnızca pişman olmakla kalmamış, aynı zamanda kardeşini öldürmekle kötü bir iş yaptığını anlamaya başlamıştır. “Yaptığına pişman olanlardan oldu” ifadesinde bu anlam gizlidir.
52. Hz. Adem’in (a.s) iki oğlunun kıssası, Yahudileri, Hz. Peygamber (s.a) ve bazı önde gelen sahabelerini öldürme planlarından dolayı (Bkz. Bu sure an: 30) ince ve anlamlı bir biçimde kınamaktadır.
İki olay arasındaki benzerlik ortadadır. Yahudilerin Hz. Peygamber’i (s.a) ve bazı sahabeleri öldürme planları, Hz. Adem’in (s.a) suçlu oğlunun Allah’tan sakınan kardeşini öldürme nedeninden kaynaklanıyordu. Allah lütuf ve nimetini takva sahibi olmadıklarından kitap ehlinden çekip, kendisinden korkmaları nedeniyle ümmî Araplara verdiği için Yahudiler Hz. Peygamber’i (s.a) ve ashabını kıskanıyorlardı. Sorunu soğukkanlı düşünüp neden mahkûm edildiklerini hesaplayarak, Allah’ın gazabını üzerine çeken hatalarını telâfî etmek yerine, kendilerini öncekinden daha fazla mahkûm edeceğini bile bile yapıyorlardı bunu.