EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 44. VE 46. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
44- Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hümederlerdi.(72) Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar) ,(73) Allah’ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır.
45- Biz onda, onların üzerine yazdık: Can’a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır.(74) Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir.(75) Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetsezse, işte onlar, zalim olanlardır.
46- Onların (Peygamberlerin) ardından yanlarındaki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona içinde ve hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan(76) ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil’i verdik.
AÇIKLAMA
72. Burada, tüm peygamberlerin müslüman olduğu ve Yahudilerin İslâm’ı bırakıp Yahudi oldukları gerçeği vurgulanmaktadır.
73. Rabbâniler en üst derecedeki uzman bilginler, Ahbar da fakihlerdir.
74. Karşılaştırın; Kitab-ı Mukaddes, çıkış, 21:23-25.
75. Burada, eğer bir kişi iyi bir amelde bulunma niyetiyle misillemeden (kısas) vazgeçerse, bunun pek çok günahına kefaret olacağı belirtilmektedir. Hz. Peygamber (s.a) bunu şöyle açıklamışlardır: “Eğer bir kişi yaralanır ve kısastan vazgeçerse, bağışlaması oranında günahları afolunur.”
76. Bu demektir ki, Hz. İsa (a.s) yeni bir din getirmemiş, fakat kendinden önce gelen tüm peygamberlerin izlediği aynı yolu izlemiş ve halkı aynı şeye çağırmıştır. Hz. İsa (a.s) kendi zamanında Tevrat’ın öğretilerinden tahrif edilmemiş olanlara inanıyordu. İncil de aynı şeyi doğrulamaktadır. (Matta, 5:17-18) . Kur’an Allah’ın yeryüzünün herhangi bir bölgesine gönderdiği her peygamberin, kendinden önce gelmiş olan peygamberlerin mesajını tasdik ettiğini, onları reddetmek veya dinlerini ortadan kaldırıp yerine kendi dinini kurmak için gelmediğinden, kutsal bir miras olarak bıraktıkları görevi tamamlamak için elinden geleni yaptığını tekrar tekrar belirtir. Aynı şekilde, Allah, kitaplarından hiçbirini önceki kitaplarını reddetmek için değil, aksine desteklemek ve tasdik etmek için göndermiştir.
Bazı müfessirler, yukarıdaki ayetlerin yalnızca kitap ehliyle ilgili olduğu görüşündedirler; fakat Kur’an’ın ifadesi hiç de öyle değildir. Hz. Huzeyfe (r.a) bu tür görüşleri anında ve akıllıca reddetmiştir. Birisi kendisine, bu ayetlerin yalnızca İsrailoğulları ile ilgili olduğunu, yani eğer Yahudilerden biri Allah’ın hükmüne aykırı bir hükümde bulunursa, onun müslüman değil, kâfir, zalim ve fasık olacağını söylediğinde Hz. Huzeyfe (r.a) şu cevabı vermiştir: “Bu İsrailoğuları sizin için ne iyi kardeştirler doğrusu! Acı olan her şey onlara, her tatlı şey de size! Allah’a yemin olsun ki adım adım onların yollarından gidecek (ve onların gördüğünü görecek) siniz.