EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA MERYEM SURESİ 40. VE 47. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
40- Şüphe yok, yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler.(25)
41- Kitap’ta İbrahim’i de zikret.(26) Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir peygamberdi.
42- Hani babasına demişti: “Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?”
43- “Babacığım, gerçek şu ki, sana gelmeyen bir ilim geldi bana. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.”
44- “Babacığım, şeytana kulluk etme,(27) kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah) a başkaldırandır.”
45- “Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkmaktayım, o zaman şeytanın velisi olursun.”
46- (Babası) Demişti ki: “İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım; uzun bir süre de benden uzaklaş, (bir yerlere) git.”
47- (İbrahim:) “Selam üzerine olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim,(27/a) çünkü, O bana pek lütufkârdır” dedi.
AÇIKLAMA
25. Necaşi’nin ve saray adamlarının önünde okunan bölüm burada sona ermektedir. Surenin girişinde bu olayın arka-planını sunmuştuk. Necaşi’nin karşısında bu ayetlerin okunması olayının önemini kavrayabilmek için aşağıdaki noktaları gözönünde bulundurmalıyız.
a) Bu bölüm müslümanların, Hz. İsa hakkındaki İslâmî inancı Hıristiyanlara tebliğ edebilmeleri için Habeşistan’a hicretten hemen önce nazil olmuştur. Bu müslümanların hangi şartlar altında olursa olsun, gerçeği gizlememesi gerektiğini göstermektedir.
b) Bu olay, Habeşistan’a giden müslüman muhacirlerin mükemmel ahlâkî cesaretini de sergilemektedir. Ki onlar saray adamlarının aldıkları rüşvetten sonra onları düşmanlarına teslim edecekleri o kritik anda bile, bu pasajı okumuşlardır. Onlar, İslâm’ın Hıristiyanlığın temel inançları konusundaki bu apaçık eleştirisinin Kral’ı aleyhlerine çevirme ve bu nedenle Kral’ın kendilerini Kureyşlilere teslim etmesi tehlikesi ile karşı karşıya idiler. Fakat buna rağmen onlar Kral’ın önünde hiç tereddüt etmeden bütün gerçeği gözler önüne sermişlerdi.
26. Buradan itibaren hitap aynen İbrahim’in (a.s) babası ve kardeşleri tarafından vatanından sürülmesi gibi, yakın akrabalarını, Mekkelilerin, vatanlarından hicrete zorladığı Hz. Muhammed’edir. Hz. İbrahim’in (a.s) kıssası bu amaçla seçilmiştir, çünkü Kureyşliler onu dini liderleri olarak kabul ediyor ve onun soyundan gelmekle iftihar ediyorlardı.
27. Arapça metnin “şeytana tapma” anlamında olduğuna dikkat edilmelidir. Gerçi Hz. İbrahim’in babası ve diğer insanlar putlara taptıkları gibi veya o anlamda şeytana tapmıyorlardı, fakat onlar şeytana uyup ona itaat ettikleri için Hz. İbrahim (a.s) onları şeytana tapmakla suçlamıştır. Bu nedenle eğer bir kimse şeytana uyar ve ona itaat ederse, gerçekte ona tapmış olur. Çünkü şeytan insanların tapınma nesnesi olarak kabul ettikleri varlık değildir. Hatta insanların çoğu hem şeytanı lanetlerler, hem de aynı zamanda ona taparlar. (Ayrıntılar için bkz. Kehf Suresi, an: 49-50)
27/a. Açıklama için bkz. Tevbe an: 112.