EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NAHL SURESİ 71. VE 73. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
71- Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. Şimdi Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?(62)
72- Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden de çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla(63) mı inanıyorlar ve Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?(64)
73- Allah’ın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiç bir rızıka, hiç bir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
AÇIKLAMA
62. Bu ayetin anlamı hakkında derinlemesine düşünmek yararlı olacaktır, çünkü bazı çağdaş tefsirciler bu ayete dayanarak garip ekonomik teoriler icat etmektedirler. Onlar bu yoruma, İslam ekonomisinde yeni bir felsefe ve görünüm kazandırmak için ayetleri sunuldukları çerçeveden ayırıp tek bir bütün imiş gibi ele alarak ulaşırlar. Ayeti böyle tefsir edenlere göre ayetin anlamı şudur:
Allah’ın kendilerine nimet verdiği kimseler bu nimetleri hizmetçileri ve köleleri ile eşit olarak paylaşmalıdırlar, aksi takdirde Allah’ın kendilerine verdiği nimetlere karşılık O’na nankörlük etmiş olurlar. Ayetin bu şekilde tefsir edilmesi yanlıştır ve çok uzak bir ihtimaldir. Çünkü ayetin ele alındığı çerçeve içinde kesinlikle hiç bir ekonomik kural söz konusu değildir. Bu ayeti de içine alan tüm pasaj, tevhidin ispatlanması ve şirkin reddedilmesini konu alır. Bu pasajı takip eden ayetlerde de aynı konuya devam edilmektedir. Burada ekonomik bir kuraldan bahsedilmesinin hiç bir gereği yoktur ve bahsedilmiş olması en azından anlamsız olacaktır. Bunun aksine eğer ayet sunulduğu çerçeve içinde ele alınırsa, ayetin tüm pasajda ele alınan konunun aynısını ifade ettiği anlaşılır. Bu şekilde ele alındığında ayet şu anlama gelir: “Siz servetinizde -bu nimeti size Allah verdiği halde- kölelerinizi ve hizmetçilerinizi kendinize ortak kılmazken, Allah’ın size verdiği nimete şükürde nasıl olur da başka ilâhları O’na ortak koşarsınız? Siz bu ilâhların hiç kimse üzerinde hiç bir hakka sahip olmadıklarını ve bu nedenle de sizin Allah’a olan ibadetinizde de hiç bir hakka sahip olmadıklarını biliyorsunuz, çünkü en sonunda onlar Allah’ın kulları ve köleleridir.”
Ayetin bu şekilde tefsir edilmesi gerektiği görüşü Rum Suresi 28. ayet tarafından da desteklenmektedir: “Allah size kendi nefislerinizden bir örnek verir: Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde sağ ellerinizin malik olduğu kölelerinizden sizinle eşit olanlar var mı? Ve siz birbirinizden korktuğunuz gibi onlardan da korkar mısınız? İşte biz aklını kullanabilen bir toplum için ayetleri böyle birer birer açıklarız.” Bu iki ayet karşılaştırıldığında, her ikisininde müşriklere kendilerini köleleri ile servet ve statü bakımından eşit tutmadıkları halde, yaratıklarından birini Allah’a ortak koşacak kadar aptalca bir iş yaptıklarını bildirmek için indirildiği sonucuna ulaşılır.
Yanlış sonuca ulaşan tefsirin ise şu cümle ile desteklendiği ortaya çıkmaktadır: “O halde bunlar Allah’ın nimetini bilerek inkar mı ediyorlar?” Bu ayet, zengin insanlar ve köleler örneğinin hemen arkasından geldiği için bazıları, servetlerini, daha az serveti olanlarla eşit olarak paylaşmayanların nankörlük etmiş olacakları sonucuna varmaktadırlar. Gerçekte, Kur’an’ı yakından inceleyen herkes, Allah’a karşı nankörlüğün O’nun verdiği nimetlere karşı şükürde O’na ortaklar koşmak anlamına geldiğini bilir.
Bu yorumun yanlış olduğu o denli ortadadır ki, Kur’an’ı yakından inceleyen ve Kur’an ilimlerini bilen hiç kimse bu konuda yanılgıya düşemez. Bu ve buna benzer ayetler sadece Kur’an hakkında yüzeysel bir bilgiye sahip olan kimseleri yanıltabilir.
Şimdi Allah’a karşı gösterilen nankörlüğün önemi açığa çıktığına göre, ayetin asıl anlamının aşağıdaki gibi olacağını söyleyebiliriz: “Müşrikler, efendi ve köle arasındaki ayırımın önemini anladıkları ve kendi hayatlarında bu ayrımı gözledikleri halde neden yaratıcı ve yaratıklar arasındaki büyük farkı gözardı etmekte inat ediyorlar ve kendilerine Allah tarafından verilen nimetlere karşılık neden şükürde O’na yaratılanları ortak koşuyorlar?”
63. “….. onlar bâtıla inanıyorlar…..” Onlar, kaderlerini belirleme, isteklerini karşılama, dualarına cevap verme, onlara çocuklar ihsan etme, hastalıklarını iyileştirme ve onların davalarda kazanmalarına yardım etme güçlerine sahip olan cinler, belirli tanrı ve tanrıçalar ve ölü veya diri azizlerin var olduğu konusunda bâtıl ve asılsız bir inanç besliyorlar.
64. “…. Allah’ın nimetini inkar ediyorlar.” Allah’ın verdiği nimetlere karşılık şükürde, bu nimetleri vermekle hiç bir ilgisi olmayan tanrı ve putları O’na ortak koşarak O’nun nimetini inkâr ediyorlar. Kur’an bu tür şirki Allah’ın nimetlerini inkâr etmek olarak adlandırıyor. Burada şu temel prensip ortaya konulmaktadır: Nimet vermeyen birisine karşı şükürde bulunmak veya o nimeti gerçek verenin kendi isteğiyle değil de, şu veya bu kimsenin aracılığı, isteği veya şefkati ile verdiğine inanmak o nimeti gerçek veren varlığa nankörlük etmek anlamına gelir.
Biraz düşünen insan, yukarıda değinilen şeylerin mutlak olarak adil ve mantıkî olduğu sonucuna varır. Olayı örneklemek için A’nın, ihtiyacı olan B’ye karşılıksız yardım ettiğini, fakat B’nin A’nın karşısına geçip olayla hiç ilgisi olmayan başka bir kimseye teşekkür ettiğini, ona şükran gösterdiğini farzedelim. Çok cömert bir insan olan A, B’nin bu yersiz karşılığına dikkat etmeyip ona yardım etmeye devam bile edebilir. Fakat B’yi düşük karakterli ve nankör bir zavallı olarak görür. Daha sonra B’nin diğer kimselere, A’nın kendisine iyilik etmesinde aracılık ettikleri için şükran gösterdiği açığa çıkar. Doğal olarak A bunu kabul etmeyecektir, çünkü B’nin kanaati kesinlikle yanlıştır. Ayrıca A bunu kendisine hakaret olarak kabul edecektir, çünkü bu B’nin kendisi hakkında cömert ve ikram sahibi diye bir düşünceye sahip olmadığı ve sadece arkadaşlarını memnun etmek için yardım ettiği kanaatinde olduğu anlamına gelir. Bu A’nın ihtiyacı olan bir kimseye ancak dostlarının aracılığıyla yardım ettiği, aksi takdirde hiç kimsenin ondan hiç bir şey beklememesi gerektiği anlamına gelir.