sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 159. VE 165. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 159. VE 165. AYETLER ARASI
01.11.2019
823
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

159- Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur.(196) Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır.(197)
160- (Kısaca) (198) Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kişiyi Allah’ın yolundan alıkoymaları(199) nedeniyle (önceleri) kendilerine helal kılınmış güzel şeyleri onlara haram kıldık.(201)
161- Ondan nehyedildikleri halde faiz almaları (200) ve insanların mallarını haksız yere yemeleri nedeniyle (öyle yaptık.) Onlardan kâfir olanlara pek acıklı bir azab hazırlamışızdır.(202)
162- Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar.(203) Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar; işte onlar, Biz onlara büyük bir ecir vereceğiz.

AÇIKLAMA

196. Bu, iki şekilde tefsir edilmiştir. (Burada ehl-i kitap Yahudileri kastedilir ama Hıristiyanlar da olabilir.) Mealde uygulanan birinci tür tefsire göre: “Hz. İsa’nın (a.s) ölümü sırasında hayatta olan bütün ehl-i kitap O’na, yani peygamberliğine inanmışlardır.” İkinci tefsir şekli ise şöyledir: “ehl-i kitaptan hiç kimse yoktur ki, ecelleri gelmeden önce O’na inanmış olmasın” Yani, ölmeden önce ehlikitaptan her biri Hz. İsa’nın (a.s) gerçekten Allah’ın Rasûlü olduğuna inanır, fakat artık bunun hiçbir faydası olmaz. Bu iki tür tefsir de birçok sahabe, tabiun ve çağdaş müfessirler tarafından kabul edilmiştir; fakat hangisinin doğru olduğunu ancak Allah bilir.
197. Yani, “Allah’ın huzurunda Hz. İsa (a.s) Yahudi ve Hıristiyanların Onun getirdiği mesajı reddettikleri, değiştirdikleri ve bozdukları hakkında şahitlik edecektir.” Bu şahitlikle ilgili bazı ayrıntılar Maide Suresi 116-117. ayetlerde yer almıştır.
198. Bir parantez açılarak kesilen ana tema buradan tekrar başlıyor.
199. Kendilerine Allah’tan bir kitap gelen ve O’nun peygamberini gören Yahudiler sadece kendileri Allah yolundan uzaklaşmakla kalmadılar. O’nun doğru yoluna engel de oldular. Onların Hakk’ı yaymak için girişilen tüm hareketlere karşı çıktıkları, bu tür hareketlerin önüne engeller koydukları ve Allah’ın yolunun aksi istikametinde hareket başlattıkları bir gerçektir. Onların en son günahı, tarihte ilk defa hayat ve yönetim sistemini, açık ve kasıtlı olarak Allah’ı inkâ-ra dayandıran ve Allah’a ibadeti ortadan kaldırmak için O’nun kanunlarına apaçık karşı çıkan ilk sistem olan Komünizm’i kurmuş olmalarıdır. Modern çağın, insanları saptıran bir başka doktrininin (Freudculuğun) kurucusu da yine bir Yahudidir.
200. İşte Kitab-ı Mukaddes’te faizi yasaklayan apaçık bir madde; “Kullarımdan fakir olanlardan birine borç para verdiğinizde ona tefeci gibi davranmayın ve onun üstüne faiz yüklemeyin.”
“Eğer komşunuzun elbisesini ödünç almışsanız, onu güneş battığında geri teslim etmelisiniz;
Çünkü o onun tek elbisedir, onun derisini kapatan giysidir. Vermezseniz ne ile uyuyacak? O bana dua edip ağladığında Ben onu duyarım, çünkü Ben affediciyim”. (Çıkış, 11, 15-27) .
Bunun yanısıra faiz, Tevrat’ın birçok yerinde de yasaklanmıştır. Fakat bu yasaklamalara rağmen, Tevrat’a inandıklarını söyleyen Yahudiler, dünyanın en büyük faizcileridir, cimrilikleri ve vicdansızlıkları ile ün salmışlardır.
201. Büyük bir ihtimalle bu, En’am Suresi 146. ayetinde geçen hususa değinmektedir; yani tüm tırnaklı hayvanlar, koyun ve öküzün yağları Yahudilere haram kılınmıştı. Bunun yanısıra, Yahudi din adamlarının, din kitaplarında kendi kendilerine yasakladıkları şeyleri de kastetmiş olabilir. Gerçekte hayat standartının bu şekilde daraltılması bir toplum için çok büyük bir cezadır. (Ayrıntılar için bkz. En’am an: 122)
202. Allah’ın, dini tahrif eden, Allah’a itaatten uzaklaşan, küfür ve isyanı benimseyen Yahudilere, nasıl ibret olacak bir ceza hazırladığına tarih şahittir. Son ikibin yıldır Yahudiler, onur içinde yaşayabilecekleri bir beldeye sahip olmamışlardır. Tüm dünyaya yayılmakta ve her yerde yabancı gibi karşılanmaktadırlar. O kadar zengin olmalarına rağmen, dünyanın hiçbir yerinde saygı ve itibar görmemektedirler. Bundan başka bu millet, diğer milletler için yaşayan bir örnek olarak hayat sürmeye devam etmektedir. Oysa diğer milletler itibardan düştüklerinde yok olup gitmişlerdir. Böylece Allah onların, kötülerin “ne ölüm, ne de hayat içre olamayacakları” Cehennem azabından bir kısmını bu dünyada tatmalarını sağlamış oluyor. Çünkü onlar, Allah’ın kitabını beraberinde taşıdıkları halde, Allah’a isyanda aşırı gidiyorlardı. Cehennem’de görecekleri azabın ise, bundan kat kat fazla olacağı söylenebilir. İsrail devletinin varlığı ile ilgili yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için, Al-i İmran Suresi 112. ayetine ve onunla ilgili açıklayıcı nota (90) bakınız.
203. Burada, ilâhî kitapların niteliklerini çok iyi bilen, adil, doğru ve her tür önyargı, isyan ve zulümden uzak olan Yahudi alimleri kastediliyor. Onlar körcesine babalarının dinine tâbi olmamış ve vahyolunan kitaptan öğrendikleri Hakk’a hemen tâbi olmuşlardır. Bu nedenle onlar Kur’an öğretilerinin kendi peygamberlerinin öğretileriyle aynı olduğunu kolayca anlamışlar ve samimiyetle her ikisine de inanmışlardır.

163- Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik.(204) İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur verdik.(205)
164- Ve sana daha önceden gerçekten haberlerini aktarıp-verdiğimiz peygamberler ile sana haberlerini aktarıp vermediğimiz peygamberlere de (vahyettik) . Allah, Musa ile de konuştu. (206)
165- Peygamberler; müjdeciler ve uyarıcı-korkutucular(207) olarak (gönderildi) . Öyleki peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı (savunacak) delilleri olmasın.(208) Allah, üstün ve güçlü olandır, hikmet ve hüküm sahibidir.

AÇIKLAMA

204. Bu, Hz. Muhammed’in (s.a) yeni bir şey getirmediğini, tarihte ilk defa yeni bir şeyi iddia etmediğini vurgulamak, O’nun gerçekte kendisinden önce gelen tüm peygamberlerle aynı kaynaktan vahiy aldığını ve dünyanın her tarafına gelen bütün peygamberlerin getirdiği Hak ve gerçeğin aynısını getirdiğini göstermek içindir.
“Vahiy” sözlükte (1) İşaret etmek, (2) İma ile iletişim kurmak, (3) Gizli bir şekilde ifade etmek, (4) Bir mesaj göndermek anlamlarına gelir.
205. Şu anda elde bulunan Kitab-ı Mukaddes’te, Mezmurlar kitabının sadece bir bölümü, Hz. Davud’un (a.s) Mezmurlarından oluşur ve O’nun adı ile anılır. Diğer bölümler başka insanlar tarafından söylenmiş mezmurlardır ve onların adlarıyla anılırlar. Gerçekte Zebur, yani Hz. Davud’un (a.s) mezmurları incelendiğinde, onun Allah katından gelme bir kitap olduğu kolayca anlaşılır. Aynı şekilde Hz. Süleyman’ın (a.s) meselleri kitabına da eklemeler yapılmıştır ve son iki bölümün ekleme olduğu çok açıktır. Fakat buna rağmen Meseller’in büyük bir kısmı Hakikat ve Hikmet doludur. Aynı şey Hz. Eyyub’un (a.s) kitabı için de geçerlidir. Bu kitap incelendiğinde, hikmet dolu olduğu görülmesine rağmen, kitabın tümünün Hz. Eyyub’a (a.s) atfedilmesi yanlıştır. Kur’an’ın ve Eyyub kitabının giriş bölümlerinin, Hz. Eyyub’un (a.s) gösterdiği sabra şahitlik ediyor olmasına rağmen, bu kitabın son bölümlerinde Hz. Eyyub’un (a.s) Allah’a şikâyette bulunduğu ve arkadaşlarının O’nun Allah’ın adaletsiz olmadığı konusunda yatıştırmaya çalıştıkları yer alır.
Bunun yanısıra, Eski Ahit’teki İsrail peygamberlerinden on yedi kitabın hepsinin büyük bir bölümü gerçek vahiydir. Özellikle Yesu, Yeremya, Hezekiel ve Amos’un kitaplarında vahyin azametini gösteren ve insan gönlüne neşve veren ibareler vardır. Onlardaki yüce ahlâkî öğreti, putperestliğe karşı açılan savaş, Allah’ın birliğini ispatlayan deliller akla uygun tezler ve İsrailoğulları’ndaki bozulmayı eleştiren bölümler gösteriyor ki, bunlar, Hz. İsa’nın (a.s) Yeni Ahit’teki vaazlarıdır ve Kur’an’la aynı kaynaktan gelmektedir.
206. Vahyin, Hz. Musa’ya (a.s) geliş şekli diğer peygamberlere geliş şeklinden farklıydı. Diğer peygamberler ya bir ses duymuşlar, ya da Melek’ten mesaj almışlardır. Fakat Hz. Musa, (a.s) Kur’an’da (Ta-Ha: 11-48) sözü geçen (Allah’la doğrudan konuşma) ayrıcalığına sahip olmuştur. Bu ayrıcalıktan Kitab-ı Mukaddes’te de bahsedilir. “ve Rabbi Musa ile bir kimsenin arkadaşı ile konuşması gibi yüz yüze konuştu” (Çıkış, 33: 11) .
207. Yani, “Bütün peygamberlerin bir tek görevi vardır. Onlar ilâhî mesaja inanan ve ona uygun bir şekilde hallerini düzeltenleri müjdelemiş yanlış düşünce ve hareketleri benimseyenleri de kötü bir akıbetle korkutmuşlardır.”
208. Bütün peygamberler, insanların önünde Hak Yol’u teorik ve pratik olarak sergilemekten başka bir amaçla gönderilmemişlerdir, ki kıyamet gününde günahkâr bir kul, Hakk’ı bilmediğini söyleyerek mazeret öne süremesin. İşte bu nedenle Allah, yeryüzünün çeşitli yerlerine çeşitli peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bu peygamberler, hak bilgisini büyük sayıda bir insan topluluğuna ulaştırmışlar ve arkalarında insanlara hidayet rehberi olarak kitaplar bırakmışlardır. Artık buna rağmen yolunu sapıtan kişi, suçu Allah’a ve rasûllerine atamaz. Bundan kendisi sorumludur, çünkü Hakk kendisine geldiğinde onu kabul etmemiştir. Yahut da sorumluluk, Hakk’ı bilen, fakat bunu sapık kişilere tebliğ etmeyen kişidedir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.