sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 44. VE 53. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA NİSA SURESİ 44. VE 53. AYETLER ARASI
09.10.2019
586
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

44- Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin(71) sapıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtmanızı istediklerini görmedin mi?
45- Allah, sizin düşmanlarınızı daha iyi bilendir; bir veli (en güvenilir bir dost) olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah yeter.
46- Kimi yahudiler,(72) kelimeleri ‘konuldukları yerlerden’ saptırırlar(73) ve dillerini de eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek: “Dinledik(74) ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası-(75) ve ‘Raina'(76) bizi güt, bize bak” derler. Eğer onlar: “İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve ‘Bizi gözet'” deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar.
47- Ey kitap verilenler, yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimiz Kitab’a inanın.(77) Bazı yüzleri silip arkalarına döndürmeden ya da cumartesi adamlarını(78) lanetlediğimiz gibi onları da lânetlemeden önce buna inanın. Hatırlayın ki Allah’ın emri daima yapılagelmiştir.

AÇIKLAMA

71. Kur’an’da birçok kez Ehl-i kitap alimleri için “Kendilerine Kitap’tan bir nasip verilenler” ifadesi kullanılır. Böyle denmesinin nedeni onların kendilerine verilen Kitab’ın bir kısmını kaybetmiş olmaları ve ellerinde kalan bölümün ruhundan ve gerçek amacından uzaklaşmış olmalarıdır. Ellerinde kalan Kitap’tan aldıkları tek şey, ifadelerin ayrıntılarına ve imanın felsefi inceliklerine dalmalarıdır. Kendilerine “Alimler” ve “Hâkimler” denmesine ve topluluklarının önderi olmalarına rağmen, onlar dinin gerçek özünden cahildirler ve dinin aslına karşı gözleri kapalıdır.
72. “Yahudi olan” ifadesi, her peygamberin topluluğunun müslüman olması gibi, onların da daha önceden “müslüman” olduklarını anlatmak için kullanılmıştır. Daha sonra dejenere olmuşlar ve “Yahudi” adını almışlardır.
73. Onlar üç yönden suçluydular: 1) Kitab’ın kelimelerinde değişiklik yaptılar. 2) Yanlış yorumlarla Kitab’ın anlamını değiştirdiler. 3) Hz. Peygamber (s.a) ve ashabının yanına gidip, daha sonra bozgunculuk çıkarmak için onlar hakkında yanlış haberler yaydılar. Bu şekilde İslâm hakkında yanlış bir imaj oluşturuyorlar ve insanların müslüman olmasına engel oluyorlardı.
74. Yani, onlara Allah’ın emirleri okunduğunda “semi’na” (işittik) diyorlar ve sessizce içlerinden “Aseyna” (karşı çıktık) diyorlardı veya “eta’na” (itaat ettik) kelimesini öyle bir telaffuz ediyorlardı ki “aseyna” gibi duyuluyordu.
75. Hz. Peygamber’le (s.a) konuşurlarken O’nun dikkatini çekmek için İsma’ (bizi dinle) diyorlar ve arkasından birçok anlamlara gelebilecek olan “ğayre müsme’in” sözlerini ekliyorlardı. Bu söz “Sen o kadar saygıdeğer bir insansın ki sen istemesen senin yanında kimse söz söyleyemez” anlamına gelebildiği gibi “Sen bir şey söylenmeye değmezsin” veya “Allah seni kahretsin!” anlamlarına da gelebilir.
76. Bkz. Bakara an: 108.
77. Bkz. Al-i İmran an: 2.
78. Bkz. Bakara an:82-83

48- Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz.(79) Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar.(80) Kim Allah’a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.
49- Kendilerini (Övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, ‘bir hurma çekirdiğindeki ipince iplik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar.
50- Allah’a karşı nasıl yalan düzüp-uyduruyorlar, bir bak. Bu, apaçık bir günah olarak yeter.
51- Kendilerine Kitap’tan bir pay verilenleri görmedin mi? Onlar cibt(81) ve tağuta(82) inanıyorlar ve inkâr edenlere: “Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır”(83) diyorlar.
52- İşte bunlar Allah’ın kendilerini lanetlediğidir. Allah’ın kendisini lanetlediğine hiç bir yardımcı bulamazsın.
53- Yoksa onların mülk’ten bir payları mı var? Eğer böyle olsaydı, insanlara ‘çekirdeğin sırtındaki küçücük bir tomurcuğu’ bile vermezlerdi.(84)

AÇIKLAMA

79. Ehl-i kitap peygambere ve indirilen kitaplara iman ettiği halde şirk koşmakla suçlanıyorlar.
80. Bu, kişi şirkten sakındığı sürece başka günahları işleyebilir anlamına gelmez. Bilakis basit bir günahmış gibi kabul edilen şirkin, en büyük günah ve zulüm olduğunu vurgular. Günahlar içinde bağışlanması mümkün olmayan tek günah şirktir.
Yahudi alimleri, çoğunlukla kitapta adı bile geçmeyen fakat kitaptan çıkarılan küçük ayrıntılarla basit hükümlerle uğraşırlardı. Diğer taraftan şirki çok basit bir mesele olarak kabul ederlerdi. Sadece kendileri şirke bulaşmakla kalmaz, topluluklarını da bu yola düşmekten alıkoymaya hiçbir çaba harcamazlardı. Bu nedenle müşrik kabilelerle işbirliği yapmakta hiçbir beis görmüyorlardı.
81. Arapça “cibt” kelimesi anlamsız, hiçbir dayanağı olmayan saçma bir şey anlamına gelir. İslâm ıstılahında ise, büyücülük, müneccimlik, gelecekten haber verme, kehanet gibi şeylere “cibt” denir. Hz. Peygamber (s.a) bir hadis-i şerif’te şöyle demiştir: “Kuşların sesinden, hayvanların ayak izinden yararlanarak gelecekten haber vermek ve diğer bütün kehanet çeşitleri cibttir.” O halde, cibt, bâtıl inanç, hurafe ile eş anlamlıdır.
82. Bkz. Bakara an: 286-288.
83. Yahudi bilginleri İslâm’a karşı çıkmakta o kadar ileri gitmişlerdi ki, Hz. Peygamber’e (s.a) inananları müşrik Araplardan bile daha sapık olarak kabul ediyorlardı. Bir tarafta şirk koşmaksızın bir tek Allah’a iman, diğer tarafta ise, Kitab-ı Mukaddes’in üzerinde çok durduğu ve hep kötülediği putperestlik ve şirk bulunmasına rağmen onlar, müşriklerin, müslümanlardan daha doğru bir yolda olduklarını ilân ediyorlardı.
84. Yani, “Onlara ilâhî otoriteden bir pay mı verilmiş, ki onlar, kim doğru yolda kim sapık yolda diye karar vermeye kalkışıyorlar?” “Eğer onlara bir bilgi ve yetki verilmiş olsaydı, başkalarına bir zerre bile pay vermezlerdi.” Çünkü onlar o kadar cimridirler ki, Hakk’ı kabul etmeye bile yanaşamazlar.
Bu şu anlama da gelebilir: Onlar, başkalarının pay almak istediği bir ülkenin mülküne mi sahiptirler, ki onu paylaşmak istemiyorlar? Onlardan istenen tek şey Hakk’ı kabul etmeleri, fakat onlar kıskançlık yüzünden bunu bile reddediyorlar.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.