EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA RA’D SURESİ 32. VE 33. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
32- Andolsun, senden önceki peygamberlerle de alay edildi, bunun üzerine ben de o küfre sapanlara bir süre tanıdım, sonra onları (kıskıvrak) yakalayıverdim. İşte nasıldı o sonuçlandırma?
33- Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı(50) (51) (başkaldırılır?) Onlar Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Bunları adlandırın (bakalım) . Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O’na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün(52) zahirine (veya boş ve süslü olanına) mı (kanıyorsunuz) ? Hayır, küfre sapanlara kendi hileli(53) düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan(54) alıkonmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur.
AÇIKLAMA
50. Yani, “Onlar öylesine küstahtır ki, herkesin iyi ve kötü bütün amellerini en ince ayrıntılarına kadar bilen ve ilmi herşeyi kuşatmış olan Allah’a ortaklar koştular.”
51. Bunlar onların küstahca davranışlarıdır. Allah’a ortak ve denkler izafe ederler. Yaratıklarının bir kısmının O’nun Vücud’unun bir parça veya bölümü olduğuna, onların Allah gibi hak ve sıfatları bulunduğuna inanırlar. Mülkünde yaşıyor olmalarına rağmen, yaptıklarından dolayı hesaba çekilmeyeceklerini zannederler.
52. Yani, “Allah’a nisbet ettiğiniz ortaklara boş(una) isimler veriyorsunuz; haklarında gerçek bir bilgiye sahip değilsiniz ki!” Bu bilgiye ulaşmanızın yegane yolu şu ihtimalleri yoklamaktır:
a) Allah’ın şöyle şöyle tip insanları kendi kudret, sıfat ve haklarına ortak ettiğine dair sahih bir ilmi edinmiş olduğunuzu kabul edelim. Şu halde onların isimlerini ve bu konudaki bilginizin kaynağını lütfen biz de bilelim.
b) İkinci ihtimal Allah’ın birtakım ortakları olduğunu bilmemesidir (haşa) . Dolayısıyla bundan kendisini haberdar edeceksiniz demektir. Diyelim ki öyle, bize durumu o şekilde anlatın ki böyle saçma bir iddiaya inanacak aptalların bulunup bulunmadığına karar verilebilsin.
Yukarıdaki iki varsayım da, açıkça saçmadır. Demek ki geriye tek alternatif kalıyor: “Hiçbir ölçü ve sebebi olmaksızın O’na ortaklar koşuyorsunuz, bilgisizce tutup birini O’na akraba yapıyorsunuz, bir diğerini niyazları işitici, bir başkasını birtakım ihtiyaçları karşılayıcı ve buna yardım edici; belli bir bölgenin hakimi vs. vs.” kabul ediyorsunuz.
53. Şirk “tuzak, düzen, hile” (mekr) olarak isimlendirilmiştir. Çünkü meleklerin, ruhların, azizlerin, gök cisimlerinin kısaca kendilerine ilahi sıfatları ve kudreti izafe ettikleri, ilahi haklara sahip addettikleri şeylerden hiç biri bu sıfat ve güçlere sahip olduğunu iddia etmediği gibi, ne bu hakları insanlardan talep etmişler ne de halka istediklerini yapabileceklerini söylemişlerdir. Buna karşılık onlar tutup onların huzurunda birtakım ayinler icra etmekteler. İşin aslı, bazı uyanık kimseler kendi desise ve namussuzluklarını uygulayabilmek maksadıyla, sıradan insanların üzerinde güçlü bir etki uyandırabilmek, onları sömürebilmek ve onları güç bela kazandıkları mallarının bir kısmından yoksun bırakabilmek için bu ilahları ihdas etmişlerdir. Böylece halkı, ihdas ettikleri ilahların safdil izleyicileri haline getirip kendilerini de, bu hilenin gereği, tanrıların para vs. işlerine bakan temsilciler yerine koymuşlardır.
Şirkin “tuzak, düzen, hile” (mekr) olarak zikredilmesinin ikinci sebebi, dünya ehlinin şirke gerçekten inandığından dolayı değil, bu inanç kendisine şehvet ve hırsla yüklü sorumsuz bir hayatın kapılarını açtığı, önüne birtakım ahlaki sınırlamalar koymadığından dolayı bağlanmış olmasıdır.
Üçüncü sebep ise aşağıda, 54. açıklama notunda belirtilmiştir.
54. Şirk, onlara güzel gösterildiği ve böylece onları saptırıp, doğru yola dönmekten alıkoyduğu için de bir “tuzaktır, hiledir”. Şöyle: Müşrikler kendi hayat tarzlarına uygun yolları benimsediği zaman, şuurlarını uyuşturacak ve diğer insanları da bulundukları doğru yoldan döndürecek deliller ihdas etmek zorunda kalırlar. Tabiatıyla bu hile (mekr) onları sapıklıklarında sabit kılar ve doğru yoldan saptırılmış olurlar.