EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TA-HA SURESİ 117. VE 121. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
117- Bunun üzerine dedik ki: (95) “Ey Adem, bu gerçekten sana da, eşine de düşmandır;(96) sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın,(97) sonra mutsuz olursun.”
118- Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı) dır.”
119- Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da.”(98)
120- Sonunda şeytan ona vesvese verdi;(99) dedi ki: “Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?”(100)
121- Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar.(101) Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.(102)
AÇIKLAMA
95. Burada Adem’e verilen “bu ağacın meyvesinden yeme” emrine değinilmemiştir. Diğer birçok yerde değinilen bu nokta burada atlanmıştır, çünkü burada asıl vurgulanmak istenen nokta insanın zayıflığıdır. O öylesine zayıftır ki tüm uyarı ve öğütlere rağmen kolayca şeytan tarafından aldatılıp saptırılabilir.
96. Her ikisi de şeytanın düşmanları olduğunu biliyorlardı, çünkü Adem, onun secdeye çağrıldığında nasıl isyan ettiğine ve şöyle dediğine şahit olmuşlardı: “Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (A’raf: 12; Sad: 76 ve Hicr: 33) “Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim? Şu bana karşı yücelttiğine bir bak.” (İsra: 61-62)
Daha sonra şeytan, sadece kendisini üstün görmekle yetinmedi ve Adem’in soyundan gelenleri saptırarak üstünlüğünü ispat edeceğini söyledi ve bu tehdidi ile kıskançlığını göstermiş oldu. (A’raf: 16-17; Hicr: 36-41; İsra: 62-66; Sad: 82-83)
97. Burada her ikisi de emre itaatsizliğin akibeti ile uyarılmaktadır.
98.İşte cennetten indirildiklerinde çekecekleri zorluk ve zahmetin açıklaması budur. Burada, cennetteki yüce ve erişilmez nimetlerin hepsini saymak yerine sadece hayatın dört temel ihtiyacına değinilmektedir: yeme, içme, giyinme ve barınma. Bunlarla sanki şöyle denilmektedir: “Cennette hiçbir çaba harcamaksızın bu nimetler size lütfediliyor. Fakat siz şeytanın aldatmalarına uyarsanız sadece bu kolaylıklardan değil, cennetin tüm yüce nimetlerinden de mahrum kalacaksınız. Bu durumda hayatınızı sürdürecek ihtiyaçları elde etmek için o denli çalışacaksınız ki, hayatın yüce ideallerini elde etmeye çabalamak için ne yeterli zaman, ne de yeterli enerjiniz kalacak.”
99. Bu ayete göre şeytanın ilk olarak saptırmak istediği kimse Havva değil, Adem’dir. Oysa A’raf: 20’ye göre şeytan her ikisini de kandırmış ve her ikisi de ona aldanmışlardı, fakat şeytanın çabalarının ilk ve direkt hedefi yine Adem’di. Bunun aksine Kitab-ı Mukaddes’e göre “yılan yasak ağacın meyvesinden yemesi için ilkönce kadını kandırdı, sonra kadın da kocasını kandırdı” (Yaratılış: 3)
100. Bu ayete göre şeytan Adem’i bu ağacın meyvasını yediğinde ebedi bir hayata ve mülke sahip olacağını söyleyerek kandırmıştır. A’raf: 20’ye göre ise onları kandırmak için meyveyi yediklerinde ölümsüz veya melek olacaklarını da söylemiştir.
101. “Emr”e karşı gelir gelmez Adem ve Havva tüm kolaylıklardan mahrum bırakılmışlardır; fakat doğal olarak onların hissettikleri ilk etki, elbiselerden soyunmuş olmalarıdır. Daha sonra yavaş yavaş susuzluk, açlık v.s. hissetmeye başladıklarında, cennetteki tüm nimet ve kolaylıklardan mahrum bırakıldıklarını fark etmişlerdir.
102. İnsanın tabiatında var olan ve şeytanın Adem ile Havva’yı kandırmasına neden olan zayıflığı anlamakta fayda vardır. Onlar bu hileye aldanmışlardır. Çünkü şeytan onlara, onun düşmanları olduğunu bildikleri halde, bir dost ve arkadaş olarak yaklaşmıştır. Çünkü Adem’in, kendi huzurunda soyunu saptırmak tehdidinde bulunan şeytanın düşmanlığı ve kıskançlığı konusunda kesin ve direkt bir bilgisi vardı. Allah da onları şeytanın düşmanlık ve aldatmalarına karşı uyarmış ve onlara itaatsizliğin sonuçlarını bildirmişti. Her şeyin ötesinde Adem ve Havva hâlâ Allah’a inanıyor ve kasten isyan etmeyi düşünmüyorlardı. Fakat buna rağmen şeytan onlara bir dost kılığında yaklaştığında Rablerine isyan ettiler: Kararda sebatsızlık göstererek o an için “Emr”i unuttular. Ve o zamandan itibaren bu zayıflık tüm çağlarda onların bütün torunlarında görülmeye devam etti.