EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TA-HA SURESİ 88. VE 93. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
88- Böylece onlara böğürmesi olan bir buzağı heykeli döküp-çıkardı, “İşte, sizin de ilahınız, Musa’nın da ilahı budur; fakat (Musa) unuttu” dediler.
89- Onun kendilerine bir sözle cevap vermediğini ve onlara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı?
90- Andolsun, Harun bundan önce onlara: “Ey kavmim, gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz) . Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah) dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin” demişti.
91- Demişlerdi ki: “Musa bize geri gelinceye kadar ona (buzağıya) karşı bel büküp önünde eğilmekten kesinlikle ayrılmayacağız.”(69)
92- (Musa da gelince:) “Ey Harun” demişti. “Onların saptıklarını gördüğün zaman seni (onlara müdahale etmekten) alıkoyan neydi?”
93- “Niye bana uymadın, emrime baş mı kaldırdın?”(70)
AÇIKLAMA
69. Kur’an burada Hz. Harun’u buzağıya tapınmak günahından tamamen temize çıkarır. Fakat bunun tersine Kitab-ı Mukaddes, altın buzağının yapılmasından ve ona tapınılmasından sadece onu sorumlu tutar. Çıkış’da şöyle bir pasaj yer alır:
“Kavim, dağdan inmek için Musa’nın geciktiğini görünce Harun’un yanına toplandılar ve dediler ki: kalk bizim için ilâh yap, önümüzden gitsinler. Çünkü Musa’ya, bizi Mısır’dan çıkaran bu adama ne olduğunu bilmiyoruz. Harun onlara dedi: Karılarınızın ve oğullarınızın ve kızlarınızın kulaklarındaki altın küpeleri çıkarın ve onları bana getirin. Bütün kavim kendi kulaklarındaki altın küpeleri kırıp çıkardılar ve onları Harun’a getirdiler. Harun onu ellerinden aldı ve oymacı aletiyle ona biçim verdi ve onu dökme bir buzağı yaptı. Dediler ki: “Ey İsrail, seni Mısır diyarından çıkaran ilâhların bunlardır, Harun onu gördü ve onun önünde bir mazbah yaptı ve ilan edip şöyle dedi: “Yarın RABBE bayramdır.” (Çıkış, 32: 1-5)
Sâmirî’nin gerçek adının Harun olması ve daha sonraları İsrailoğulları’nın bunu Peygamber Harun ile karıştırmış olmaları mümkündür. O halde Kur’an, Hz. Harun’u bu günahdan temize çıkararak Yahudi ve Hıristiyanlara bir lütuf göstermektedir. Fakat Hıristiyan misyonerleri ve oryantalistler hâlâ Kur’an’ın burada bir tarihsel hata yaptığını ve buzağının İsrailoğulları arasından mübarek bir peygamber tarafından yapıldığını iddia etmektedirler. İnatçılık ve gözü kapalılıklarından bunun Kitab-ı Mukaddes’e göre bile büyük bir günah olarak kabul edildiğini unutmaktadırlar. (Çıkış, 32: 21) Aynı babtan biraz daha okunduğunda Kitab-ı Mukaddes’in kendisiyle çelişki içinde olduğu görülür. (Çıkış 32: 27-29) da Hz. Musa’nın (a.s) Levililere, buzağıya tapanların hepsini, kardeşlerini ve akrabalarını öldürmeyi emrettiği yazılıdır. Bu emre uyularak o gün üçbin adam ölmüştür.
Şimdi de şöyle bir soru yöneltilebilir: “Eğer buzağıya tapmayı icad eden Harun Peygamber ise, neden bu cezalandırma sırasında öldürülmemiştir? Levililer neden Hz. Musa’dan, kardeşi ve bu günahın asıl sahibi olan Harun’u kendi akrabaları gibi öldürmek için izin almadılar? Kitab-ı Mukaddes, bundan sonra Hz. Musa’nın Rabb’e giderek onların günahlarının bağışlanması için dua ettiğini, eğer duası kabul olmazsa Rabb’dan kendisini yaşayanlar listesinden silmesini istediğini yazmaktadır. Rab şöyle cevap vermiştir: “Bana karşı kim suç işlediyse onu kitabımdan sileceğim.” (Çıkış 32: 31-33) Kitab-ı Mukaddes’den Harun’un isminin silinmeyeceğini ona ve soyundan gelenlere Mabed’in koruyuculuğunun teslim edildiğini öğrenmekteyiz. (Sayılar, 18: 1-7) İşte bu nedenle Kitab-ı Mukaddes kendi kendisiyle çelişmekte ve aslında Harun’un temize çıkmasında Kur’an’ı desteklemektedir.
70. “Emir” Musa’nın Tur’a giderken kardeşi Harun’u vekil olarak bıraktığında ona verdiği direktiflerdir: “Kavmimde benim yerime geç, islah et ve bozguncuların yolunu tutma.” (A’raf: 142)