EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 1. VE 2. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
1- (Bu,) (1) Müşriklerden kendileriyle antlaşma(2) imzaladıklarınıza Allah’tan ve Resulünden kesin bir uyarıdır.
2- Bundan böyle yeryüzünde (size tanınmış bir süre olarak) dört ay dolaşın.(3) Ve bilin ki Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah, küfre sapanları hor ve aşağılık kılıcıdır.
AÇIKLAMA
1. Bu surenin giriş bölümünde de ifade edildiği gibi bu kısım, Hz. Ebu Bekir’in hacıların başında Hacc Emiri olarak Mekke’ye gitmek üzere ayrıldığı zaman Hicri 9. senede nazil oldu. Bundan dolayı, Ashab Hz. Peygamber’e (s.a) “Ya Rasulullah! Hacc vesilesiyle halka ilan etmesi için onu Hz. Ebu Bekir’e gönder” dediler. O, “Tebliğin önemi ve doğası gereği bunun, benim adıma, benim ailemden biri tarafından ilan edilmesi gerekiyor” diye cevap verdi. Bundan dolayı bu görevi Hz. Ali’ye havale etti ve onu hacıların önünde açıkça okuyup açıklaması ve ayrıca da şu dört hususu da ilan etmesi hususunda ona talimat verdi:
1) İslam’ı reddeden hiçbir kimse Cennet’e giremeyecek,
2) Bundan sonra hiçbir müşrik hacc (Kabe’yi tavaf) edemez,
3) Kabe’nin etrafında çıplak bir durumda dolaşarak tavaf yapmak yasaktır,
4) Halen yürürlükte olan anlaşmaların şartlarına (yani o ana kadar, Rasulullah ile yapmış oldukları anlaşmalarını bozmayanlarla olan anlaşmalar) akit sürelerinin bitimine kadar, sadakatle uyulacaktır.
Bu konuda, Mekke fethinden sonra, eski adetlere göre İslami dönemde ilk haccın Hicri 8. yılda yapıldığını bilmek faydalı olur. Daha sonra, müslümanların İslami usulle, müşriklerin de kendi adetlerine göre yaptıkları ikinci hacc’da Hicri 9. yılda yapıldı. Ancak, “Veda Haccı” olarak bilinen üçüncü hac, bizzat Hz. Peygamber’in (s.a) rehberliğinde, sadece İslam usulüyle Hicri 10.yılda icra edildi. O zamana kadar henüz müşriklere yasaklanmamış ve hacc ibadetine bulaşmış olan bir takım şirk izleri hala varlığını sürdürdüğü için bundan önceki iki yıl süresince Hazreti Peygamber (s.a) hacc ibadetini yapmadı.
2. Müşriklerle yapılmış anlaşmaların ilgası hususunda açıklanan bu berat (deklarasyon) , Enfal suresinin 58. ayetinde hain kimseler hakkında zikredilen şer’i yasaya göre yapıldı; çünkü İslam açısından, anlaşmanın sona erdiği açıkça ilan edilmeksizin, aralarında bir barış anlaşması yapılmış olan insanlara savaş açmak ihanettir. Yapmış oldukları barış anlaşmalarına rağmen, İslam’ın aleyhine sürekli komplolar düzenlemekte olan bu müşrik ve benzerlerine karşı, anlaşmaların ilgası konusunda bir deklarasyon yayınlanma gereği bundandır. Onlar ele geçirdikleri ilk fırsatta anlaşmaları bozacak ve düşman olacaklardı. Beni Kinane, Beni Demre ve daha bir iki kabile dışında diğer müşrik kabileler için de aynı şey söz konusu idi.
Bu berat (deklarasyon) ülkenin büyük bir kısmının İslam hakimiyeti altına girmiş olması ve kendileri için sığınacakları hiçbir barınağın kalmamış olması nedeniyle, Arap yarımadası müşriklerini fiilen kanundışı bir duruma düşürdü. Bu iş, müslümanları, onlarla yapmış oldukları anlaşmaların yükümlülüklerinden azade kıldığı ve onları bu hususta, iddia makamına geçirdiği için müşrikler dar bir köşeye sıkıştırılmış oldu. Çünkü bu, Roma ve İran’dan gelecek bir tehdit anında veya Hz. Peygamber’in (s.a) vefatından sonra iç savaş teşvik ve tahrikiyle tehlike yaratma hususundaki bütün şeytani planlarını alt- üst etti. Ancak Allah ve Rasulu, beklemekte oldukları fırsat anı öncesinde onlara misli ile mukabelede bulundular. Şimdi onlarla ilgili geriye sadece şu alternatifler kalıyordu; ya İslam’ı kabul etmek ya ona karşı savaşmak ve yok olmak, yada ülkeyi terkederek göç etmek…
Bu büyük planın hikmeti, bundan bir buçuk yıl sonra vukubulan Hz. Peygamber’in (s.a) vefatını takiben, Arabistan’ın çeşitli yerlerinde ‘irtidat’ (dinden dönme) fitnesinin patlak verdiği zaman ortaya çıktı. Bu kargaşa o kadar ani ve şiddetli meydana geldi ki, eğer şirkin teşkilatlı gücü bu ilga hareketiyle önceden kırılmamış olsaydı, yeni kurulmuş İslam devletinin temellerini sarsacak ve ona çok büyük zarar vermiş olacaktı. Hz. Ebu Bekir’in hilafetinin daha ilk günlerinde ortaya çıkan, iyi zamanlanmış bu irtidat hareketi isyan ve iç savaş ile İslam devletine on kat daha zarar verecek ve belki de İslam tarihini bütünüyle degiştirmiş olacaktı.
3. Hicri 9’un Zilhicce ayının 10. gününden (ültimatomun verildiği tarih) Hicri 10’un Rebiussani ayının 10. gününe kadar olan zaman, müşriklere mühlet olarak garanti edildi. Bu zaman zarfında onlar, savaşa hazırlanmak veya ülkeyi terk edip göç etmek yada İslam’ı kabul edip etmeyecekleri konusunda dikkatlice düşünüp karar vereceklerdi.