EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 19. VE 25. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
19- Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı onarmayı, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız?(21) (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulme sapan bir topluluğa hidayet vermez.
20- İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır.
AÇIKLAMA
21. Bu soru, mukaddes bir yerin koruyuculuğu, bakımı veya gösterişten ibaret dindarlıklarının nişanesi olmak üzere materyalist kimselerin yerleştirmek ve idare etmek suretiyle istismar ettikleri diğer dini yayın, ayin ve törenleri Allah indinde hiçbir değer taşımadıkları gerçeğini ispat etmek için ortaya konmuştur. Çünkü kişinin Allah yanındaki gerçek değerinin, inançlarındaki samimiyet ve Allah yolunda yapacağı fedakarlıklarla doğru orantılı olduğu, yoksa o kimsenin bu gibi ayrıcalıklardan hoşlanıp hoşlanmamasının ya da dinen muhterem şeyh, hoca, müftü vs. gibi kimselerin soyundan gelip gelmemesinin bu konuda bir mana ifade etmediği bir gerçektir. Aksine, inancında samimiyet ve Allah yolunda fedakarlıklardan yoksun olan kimselerin Allah yanında hiçbir değerleri yoktur. Nitekim bu gibi insanların, dinen ulu kişilerin soyundan gelmeleri, uzun bir meşayih ve ulema silsilesiyle mukaddes yerlerin koruyuculuğunu tevarüs etmeleri, özel gün ve yıldönümleri vesilesiyle, sırf gösteriş ve merasim olsun diye bazı dini ayin ve hareketlerde bulunmalarının Allah yanında hiçbir mana ve değeri yoktur. Ve, sırf atalarından gelen haklar olarak kendilerine miras kalmış diye, mukaddes yer ve kurumların, böyle değersiz (Allah yanında değeri olmayan) insanların eline terkedilmiş olması hiçbir şekilde caiz değildir.
21- Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler.
22- Onda ebedi kalıcıdırlar. Hiç şüphesiz Allah, büyük mükâfat katında olandır.
23- Ey iman edenler, eğer imana karşı küfrü sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte zulme sapanlar bunlardır.
24- De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resulünden ve O’nun yolunda cihd etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun.(22) Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.
25- Andolsun, Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti.(23) Hani çok sayıda oluşunuz sizi böbürlendirip gururlandırmıştı, fakat size bir şey de sağlıyamamıştı. Yer ise, bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonra arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz.
AÇIKLAMA
22. Yani, “Hüküm (emri) onları gerçek imanın nimetlerinden, onun meydana getireceği itidale sahip olaraktan ve dünyalarını onun hidayet aydınlığına doğru sevketmelerinden mahrum eder ve (bütün bunları) diğer kimselere (Allah’ın istediği gibi hareket edenlere) bağışlar.”
23. “Savaştan niçin korkuyorsunuz? Bundan önce birçok defa olduğu gibi, daha kötü ve daha tehlikeli durumlarda size yardım eden Allah, size şimdi de yardım eder. Bu görev sizin gücünüze bağlı kalmış olsaydı, ne Mekke’deki şiddetli fitne ve belalardan, ne de şartların bütünüyle aleyhinizde olduğu bir dönemde meydana gelen Bedir savaşından başarı ile çıkmış olabilirdiniz. Bu, Allah’ın kudretinin size yardım etmekte olmasındandır ve geçmiş tecrübeler bu gücün nasıl etkili olduğunu göstermiştir. Aynı kudretin, bu görevinizde başarılı olmanız için size yardım edeceğinden emin ve müsterih olun” der gibi,anlaşmaların ilgası hakkındaki ültimatomun sebep olacağı sonuçlardan korkanların endişelerini teskin etmek için bu husus burada zikredilmiştir.
Huneyn savaşı, surenin bu bölümünün nüzulunden bir veya birbuçuk yıl önce Hicretin 8. yılının Şevvalinde, Mekke ile Taif arasında ve Mekke’ye on küsur mil mesafede yer alan Huneyn vadisinde meydana gelmiştir. Bu savaş 12 bin tevhid savaşçısının katılmasıyla o güne kadar ulaşabildiği en büyük sayısal güce varan İslam ordusunun ilk savaşı idi. Fakat bu sayıya rağmen, Havazin kabilesine mensup okçular, pusuya yattıkları yerden çıkıp İslam ordusunu ok yağmuruna tuttu ve öncü kuvvetlerini dağıttı. İslam ordusunun bu ön hattı geri çekilmeye mecbur oldu. Bu ricat gerideki hatlara da sirayet ederek umumi bir panik halini aldı. Buna rağmen Hz. Peygamber (s.a) ve cesur bir kaç ashabı, bütün metanetleriyle yerlerinde durdu ve panik halindeki orduyu toparlamaya çalıştı ve neticede bu gazayı da zaferle noktaladılar. Hz. Peygamber (s.a) ve çevresinde kalan bir avuç kahraman mücahidin azimleri ve orduyu tekrar toplama hususunda gösterdikleri ısrar ve sebatları sayesinde müslümanlar kesin bir zafer kazandılar. Aksi durumda, güçlü ve büyük ordularına rağmen müslümanlar, Mekke’nin fethiyle kazandıklarından daha çoğunu Huneyn’de kaybetmiş olacaklardı.