EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA TEVBE SURESİ 53. VE 56. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
53- De ki: “İsteyerek ya da istemeyerek infak edin;(53) sizden kesin olarak kabul edilmeyecektir. Çünkü siz bir fasıklar topluluğu oldunuz.”
54- İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah’ı ve Resulünü tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir.
55- Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında(54) azablandırmak ve canlarının onlar küfür içindeyken zorlukla çıkmasını ister.(55)
56- Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.
AÇIKLAMA
53. 53. ayet, cihaddan geri kalmak için izin isteyen, fakat aynı zamanda nifaklarını gizlemek için bir takım maddi katkılarda bulunmak isteyen münafıklara sert bir uyarıdır. Onlar: “Bizi askeri hizmetten muaf tut, çünkü bunu yapamayız. Fakat maddi yardımda bulunmaya hazırız demişlerdi. Buna karşılık Allah şöyle demektedir: “Ne verirseniz verin, verdiğiniz kabul edilmeyecektir…”
54. “Allah bunlarla onlara bu dünya hayatında azap etmeyi istiyor.” Çünkü onlar, çocuklarına ve mallarına karşı, münafık olmalarına sebep teşkil eden büyük bir sevgi besliyorlar. Bu da onların İslam toplumunda gözden düşmelerine neden olmaktadır. Sonuç olarak onlar İslam devletinde, İslam-öncesi dönemde sahip oldukları saygınlık, şöhret ve prestijlerini kaybedeceklerdir. Bunun aksine imanlarında samimi olduklarını ispatlayan müslüman köleler, köle çocukları, çiftçiler ve çobanlar bile bu yeni sistemde şeref kazanacaklar ve dünyayı sevdikleri için imandan kaçınan ileri gelen liderler ise şöhret, şan ve şereflerini kaybedeceklerdir.
Yukarıdaki durumu açıklığa kavuşturmak için Hz. Ömer’in (r.a) hilafeti zamanında meydana gelen bir olayı burada analım. Bir keresinde içlerinde Süheyl bin Amr ve Haris bin Hişam’ın da bulunduğu bir grup Kureyşli lider, Halife Ömer’i (r.a) görmeye gitmiş ve onun yanında yerlerini almışlardı. Bundan kısa bir süre sonra muhacirler ve ensardan mütevazi niteliklere sahip bir kaç kişi geldi. Halife, Kureyşli liderlerden bu mütevazi insanlara yer vermelerini istedi ve onları yanına oturttu. Bu olay birkaç kez tekrarlandı, nihayet Kureyşli liderler mecliste en uç köşeye dek uzaklaştılar. Dışarı çıktıklarında Haris bin Hişam: “Gördünüz, bize karşı bugün nasıl alçaltıcı bir davranışta bulunuldu” dedi. Süheyl bin Amr ona şöyle cevap verdi: “Bu Ömer’in hatası değil, bizim kendi hatamız. İslam’a çağrıldığımızda biz ondan yüz çevirdik fakat bu mütevazi insanlar onu kabul ettiler ve onun uğurunda fedakarlıklar yaptılar.” Daha sonra ikisi de meclise geri döndüler ve şöyle dediler: “Bugün sizin davranışınızı gördük ve bunun kendi eksikliğimizden kaynaklandığını hissediyoruz. Fakat bize eski eksikliklerimizi kapatabileceğimiz bir yol gösterin.” Halife hiçbir cevap vermeksizin Roma sınırına doğru işaret etti. Bu, saygınlıklarını tekrar kazanmanın tek yolunun, orada cihad ederek mallarını ve canlarını feda etmek olduğu anlamına geliyordu.
55. “Allah onların kafir olarak canlarının çıkmasını istiyor.” Çünkü kalplerindeki nifak, onların ölünceye dek samimi bir imana sahip olmalarına izin vermez. Bu nedenle onlar, bu dünyadaki ahlaki ve ruhi hayatlarını mahvettikten sonra kafir olarak hayattan ayrılırlar. Bu da onların ahiret hayatını helak eder.