sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 84. VE 88. AYETLER ARASI

EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUNUS SURESİ 84. VE 88. AYETLER ARASI
01.06.2020
662
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

84- Musa dedi ki: “Ey kavmim, eğer siz Allah’a iman etmişseniz (ve) müslüman olmuşsanız(81) artık yalnızca O’na tevekkül edin.”
85- Onlar dediler ki:(82) “Biz Allah’a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulme sapan bir kavim için bir fitne (konusu) kılma.”(83)
86- “Ve bizi, kâfirler topluluğundan rahmetinle kurtar.”
87- Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: “Mısır’da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz(84) kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri de müjdele.”(85)
88- Musa dedi ki:(86) “Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun’a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik(87) (güç, ihtişam) ve mallar(88) verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar, acıklı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler.”(89)

AÇIKLAMA

81. Hz. Musa’nın (a.s) kavmine “müslümanlar” diye hitap etmesi, tüm İsrailoğulları topluluğunun müslüman olduğunu gösterir. Aksi halde onlara “eğer müslüman iseniz…” demezde. “Eğer iddia ettiğiniz gibi gerçek müslümanlarsanız, Firavun’un gücünden korkmayın, ancak Allah’a tevekkül edin” diyerek onlardan cesur olmalarını istiyordu.
82. Hz. Musa’nın (a.s) çağrısına cevap verenler ise ona itaat edip, onu takib eden söz konusu “gençler”di, tüm bir cemaat olarak,İsrailoğulları değil. Metnin bağlamından açıkça anlaşılan budur.
83. “Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne, bir yargılama sebebi kılma” duasının çok kapsamlı bir anlamı vardır. Her ne zaman Hakkın öncüleri olanlar, hakikatı hakim kılmak, hüküm sürmekte olan kötülüğü kökünden kazımak üzere kıyam ederse, çeşitli tip zalimlerle karşı karşıya gelirler. Bu zalimler o veya bu sebeple daima onların bir eksiğini, kusurunu, yanlışını bulmaya çalışırlar.
Birinci tip zalimler her türlü gücü hakikat savunucularını alt etmek üzere seferber eden batıl savunuculardır. Diğer tipler ise, inandığını iddia eden ancak devrin iktidarıyla çatışmaya girmeye cesaret edemeyen sözde Hakk savunucularıdır. Bu tipler böyle bir şeyin faydasız ve boşuna gayret olduğunu ileri sürerek batılla savaşma konusunda aldıkları yanlış tavrı haklılaştırmak için mazeretler ileri sürerler. Bunu, alçakça tavırları yüzünden duyacakları vicdan azabını bastırmak için yaparlar. Tüm çabaları kendilerini değil, Hak öncülerinin yanlışlık içinde olduğunu ispata çalışmaktır. Bir başka güruh daha vardır ki, taraflar arası çatışmanın sonucunu bekleyerek ister hak ister batıl safında olsun güçlü tarafa geçerek onlarla işbirliği yaparlar. Şimdi hakikat savunucularının bu zalim insanlar için nasıl bir fitne nedeni olduğunu düşünelim. Eğer Hakk’ın yanındakiler dağılır ya da yenilirse, birinci gruptaki zalim güruh şöyle diyecektir: “Zaten biz haklıydık, bu budalalar değil, aksi olsaydı yenilmezlerdi”. İkinci grupsa şöyle der: “Yenilgileri, şartları doğru değerlendiremediklerini yeterince ispatlamıştır. Büyük güçlerle çatışmaya girmeleri sonunda değerli hayatlarına mal oldu. Zaten Allah’ın emri devrin tiranlarından herhangi bir yasaklama olmaksızın en temel dini vecibelerimizi yerine getirebiliyorken kendimizi böyle tehlikelere atmamızı isteme bizden.”
Sonuncu gruptaki alelade insanların kendi hakikat ölçüleri şöyledir:”Galip olan haklıdır. Dolayısıyla uğradıkları yenilgi, Hakk davayı savunduklarını söyleyenlerin haksız olduklarını göstermiştir. “İşte böyle, hakikat savunucularının işlediği her yanlışlık, her hata, yüzyüze geldikleri beklenmedik durumlar karşısında gösterdiği her zaaf, herhangi bir yenilgi karşısında içine düştüklari moral çöküntü, batıla meyyal olanlar için iyi bir mazeret teşkil eder. Sonuç olarak, Hakka “davet” davetçilerin “yenilgi”sinden birkaç yıl sonra rafa kaldırılır.
Bütün bunlar muvacehesinde Hz. Musa’nın (a.s) ashabının duasının yerinde, zamanında ve anlamlı olduğu açıkça görülmektedir. “Rabbimiz, bizden rahmetini esirgeme de, bu zalim kimseler için bir fitne, bir yargı nedeni olmayalım. Bizi yanlışlık, yenilgi ve zaaftan koru ve bizi bu dünyada muvaffak kıl ki, yarattıkların için bir hayır nedeni olalım zalimler için bir günah vesilesi değil…”
84. Bu ayetin tefsirinde, müfessirler arasında görüş ayrılığı vardır. Benim görüşüme gelince, bu sözleri ve hangi şartlar altında indirildiğini derin derin düşünüp vardığım sonuca göre Hz. Musa(a.s) cemaatle namaz (salat) kılmak için bir takım binalar inşaa etmek ya da evler edinmekle emrolunmuştur. Bu gerekliydi, çünkü cemaatle namaz kılmak şekli, iktidarın zulmü ve itikad zayıflığı yüzünden İsrailoğulları ve Mısır müslümanları tarafından terkedilmişti. Bu durum onların dağılmaları ve dini ruhlarının ölmesi sonucunu getirdiği için cemaatle namaz kılmayı yeniden tesis etmek asıl olacaktı. Zira bu girişim ruhun dirilişi, dağılmış cemaatın toparlanması ve güçlerini birleştirmesi yolunda en önde gelen bir etkinlik olacaktı.
“Evlerinizi kıble (ye dönük mescidler) haline getirin” ifadesi bence şu anlama gelmektedir. “Bu evleri cemaatla namazın kılındığı ortak mekanlar ve toplantılarınızın yapıldığı merkezi yerler haline getirin.” İfadenin akabinde “namazı (salat) ikame edin” emrinin gelmesi, namazlarını tek tek değil, cemaatle kılmaları yolundaki imaya delalet eder. Çünkü Kur’an’daki “ikamet-üs-salat”ifadesi, namazın topluca kılınması anlamında kullanılmıştır.
85. Arapçadaki”” kelimesi şu anlama gelir: “Allah’ın lütfuyla ulaşılacak felahın müjdesini vererek onları umut ve cesaretle donat. “Ümitsizlik, korku ve baskı altında oldukları için buna şiddetle ihtiyaç duymaktalardı çünkü.
86. Bu dua, Hz. Musa (s.a) tarafından Mısır’daki ikametlerinin son demlerinde edilmiştir. Bu duanın edilişiyle, daha önceki ayetlerde zikredilen Risalet’in ilk döneminde vuku bulan olaylar arasında uzun bir fasıla bulunmaktaydı. Bu ara dönemle ilgili ayrıntılar Kur’an-ı Kerim’in diğer bölümlerinde bulunabilir.
87. Arapça “zinet” kelimesi, onların kültür ve uygarlıklarının, diğer kavimleri taklit insiyakıyla kendine cezbeden şatafatına, haşmet, büyüklük ve ihtişamına delalet eder.
88. “Mallar”, Firavun benzeri kimselerin plan ve hilelerini uygulamaya koymak ve hakikat öncülerini görevlerinden alıkoymak için kullandığı araçlar ve kaynaklardır.
89. Daha önce de zikredildiği gibi, Hz. Musa (a.s) bu duayı Mısır’daki ikametinin son döneminde yapmıştı. Firavun ve ileri gelenlerine peşpeşe mucizeler göstererek onları Hak yola çağırdığı zaman onlar Hakka düşmanlıklarında inad edince Hz. Peygamber, (a.s) Rabbinden onların mallarını yerin dibine geçirmesini ve kalblerini sıkıca bağlamasını diledi. Ve Allah’ın emriyle dua gerçekleşti. Böylece onlar ilahi ikab yasası gereğince bu cezaya müstehak oldular. Allah ısrarlı inkarlarıyla kendilerini uzak tuttukları iman nurundan hiçbir şekilde pay alamamalarını ferman buyurdu.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.