EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 6. VE 8. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
6- “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak,(5) sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) (6) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Hiç şüphe yok, senin Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”(7)
7- Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.
8- Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi(8) babamıza bizden daha sevgilidir; oysaki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.”(9)
AÇIKLAMA
5. Yani “onu peygamberlikle lütuflandıracak”.
6. Metinde geçen arapça “” genellikle anlaşıldığı gibi yalnızca “rüyaların yorumu” demek değildir, daha kapsamlı bir anlama sahiptir; “Allah sana hayatın problemlerini anlama ve onlara çözüm bulma yeteneği bahşedecek, sana herşeyin hakikatına ulaştırıcı bir görüş ihsan edecek.”
7. Burada şunu belirtmeden geçemeyiz ki, Kitab-ı Mukaddes ve Talmud’a göre Hz. Yakub’un (a.s) , Hz. Yusuf’un (a.s) rüyasını yorumlaması bundan çok farklıdır: “Sonra onu (rüyasını) babasına ve kardeşlerine anlattı. Ve babası onu azarladı ve şöyle dedi: “Bu gördüğün ne biçim rüya? Ne yani ben, annen ve kardeşlerin bu dünyada sana secde mi edeceğiz gerçekten?” (Tekvin. 37, l0) . Azıcık bir düşünme bile bir kimseyi şu sonuca ulaştırmaya yeter, Hz. Yakub’un (a.s) Kur’an’da zikredilen tepkisi kendisinin yüksek bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir ve bu karaktere Kitab-ı mukaddes ve Talmud’ta rastlamak mümkün değildir.
Kaldı ki, Hz. Yusuf (a.s) herhangi bir şahsi hırsa kapılmamış yalnızca rüyasını anlatmıştı. Eğer rüya sadık idiyse şüphesiz ki Hz. Yakub (a.s) onu sadık olduğuna inanarak yorumlayacaktı. Dolayısıyla oğlunu azarlaması için hiçbir sebep yoktu. Zira besbelli ki rüya, oğlunun bir gün gelip yükseleceği yolundaki bir tutkusunu değil, Allah’ın isteğini dile getiriyordu. Bu durumda bırakalım bir peygamberi, aklı başında herhangi bir adamdan bu tür bir durumdan gocunup da böyle bir rüya gördü diye bir kimseyi azarlaması beklenir mi? Ve böylesine asil bir “baba” tutup da kendisine gelecekteki büyüklüğünü haber veren öz oğlundan sadık bir rüya anlatmasını “günah”ını acılı ve iğneleyici sözlerle çıkarır mı?
8. Bu kardeş Bünyamin’di. Bünyamin Hz. Yusuf’un (a.s) küçük öz kardeşiydi ve yaşı Hz. Yusuf’tan oldukça küçüktü. Anneleri Bünyamin’i doğururken ölmüştü. Hz. Yakub’un (a.s) bu iki küçük anasız evladına özel bir ilgi göstermesinin nedeni buydu. Bunun da ötesinde Yusuf doğruluk ve kabiliyette tüm kardeşleri içinde biricikti. Dolayısıyla, Hz. Yusuf (a.s) rüyasını kendisine anlattığı zaman, onun gelecekteki büyüklüğünden fazlasıyla emindi fakat kafasını karıştıran, kardeşlerinin ona karşı besledikleri kıskançlığın, rüyayı öğrendikleri ve kendilerince yorumladıkları zaman nereye varacağı endişesiydi. Zira Hz. Yakub (a.s) diğer on oğlunun doğru bir karaktere sahip olmadığını biliyordu ve bu durum müteaddid olayda kendini göstermişti. Tabiatıyla onlardan razı değildi. Ancak işin tuhafı şu ki, Kitab-ı Mukaddes kardeşlerinin Yusuf’a besledikleri kıskançlığa sebep olarak bambaşka şeyler göstermektedir: Güya kardeşleri Yusuf’a diş biliyorlardı, çünkü “Yusuf babasına yanlış bilgi vermekteydi” onlar hakkında.
9. On oğulun kendilerini “ihmal ediyor” gerekçesiyle babalarına karşı belirttikleri “sitemkarane” tavrın anlamını tamamen kavrayabilmek için, kabile hayatının şartlarını gözönüne almamız gerekir. Kurulu bir devlet düzeni olmadığı için her kabile, diğer kabilelerle yanyana kendi bağımsızlığını sürdürürdü. Apaçık ki, kabile reisinin iktidarı, bütünüyle oğullarını, torunlarının, kardeşlerinin ve yeğenlerinin çokluğuna dayanırdı. Bunlar ailenin mülkünü şerefini ve hayatını korurlardı ne de olsa. Dolayısıyla kabilenin başını çeken kimse ailesinin küçük çocuk ve kadınlarından çok yetişmiş oğullarına eğilim duyardı. Hz. Yakub’da (a.s) kabilenin başındaydı ve oğulları bu konudaki tercihini kendilerinden yana yapacağı ümidindeydiler. Ne var ki Rasul (a.s) başka türlü düşünüyordu. Sitemleri bu yüzdendi: “Öyle görünüyor ki babamız akli dengesini gerçekten yitirmiş. İki küçük kardeşimizi bizden daha çok seviyor. Oysa biz genç ve güçlüyüz ve onun yerini zamanın gerektirdiği en iyi şekilde doldurabiliriz. Bu iki küçük kardeş ise kendilerini korumaktan acizler.