EBU’L A’LÂ MEVDUDİ’NİN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 95. VE 99. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
95- “Allah adına, hayret” dediler. “Sen hâlâ geçmişteki yanlışlığındasın.”(67)
96- Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman, gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: “Ben, size bilmediğinizi Allah’tan gerçekten biliyorum demedim mi?”
97- (Çocukları da:) “Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik” dediler.
98- “İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir” dedi.
99- Böylece onlar (gelip) Yusuf’un yanına girdikleri zaman,(68) anne ve babasını bağrına bastı ve dedi ki: “Allah’ın dilemesiyle Mısır’a güvenlik içinde giriniz.”
AÇIKLAMA
67. Bu emareden anlaşıldığına göre, aile üyeleri arasında Hz. Yusuf (a.s) dışındaki hiç kimse Hz. Yakub’un (a.s) gerçek değerini farkedememiş. Hz. Yakub (a.s) bizzat zihni ve ruhi durumunun iç açıcı olmadığını bilmekteydi. Ve kaderin ne garip bir cilvesidir ki, tarihi meydana getiren büyük şahsiyetlerden çoğu kendi hanelerinde pek az anlaşılmışlardır.
68. Hz. Yakub’un (a.s) aile üyelerinden Mısır’a göç edenlerin toplam sayısını belirlemek kayda değer olacaktır; zira bu noktanın, o tarihten 500 yıl sonra bu ülkeden göçeden İsrailoğulları’nın toplam sayısıyla ilgili ortaya atılan problemle ilgisi vardır. Kitab-ı Mukaddes’e göre aile üyelerinin toplam sayısı Hz. Yusuf (a.s) ve iki oğlu dahil edilip, Yakub’un (a.s) ailesine mensub olmayan gelinler hariçte bırakılırsa 70 idi. Ancak Kitab-ı Mukaddes’te verilen nüfus sayımı rakamlarına göre Mısır ülkesini terketmelerinin ikinci yılında Sina Çölünde sayıldıkları zaman sayıları iki milyon idi. Şimdi problem şudur: Nasıl oluyor da bu kadar ev halkı 500-600 yılda iki milyon nüfus oluşturabiliyor?
Apaçık ki hiçbir aile 500 yılda yalnızca üreyerek böyle büyük bir sayıya ulaşamaz. Şu halde geriye rakamın bu kadar artmasının tek diğer yolu olan din değiştirme kalıyordu. Ayrıca bunun böyle olduğuna inanmamız için birçok sebep vardır. İsrailoğulları peygamber soyuydular. Mısır’a göçmüşlerdi; çünkü Hz. Yusuf’un (a.s) iktidarı bir avantajdı. Ayrıca daha önce görmüştük ki, Hz. Yusuf (a.s) Risalet görevinin gereğini yerine getirmek için her fırsatı tam bir şekilde değerlendirmişti. Dolayısıyla İsrailoğulları’nın Mısır’daki beş asırlık iktidarları esnasında Mısırlıları İslam’a döndürmek için ellerinden geleni yaptıklarını düşünmek akla yatkın olacaktır. Bunun sonucu olarak Mısırlılar müslüman oldular ve yalnızca dinlerini değiştirmekle kalmayıp kendilerini Mısırlılardan farklılaştırıp, İsrailoğulları’na benzetecek derecede kültürlerini de değiştirdiler. Tabiatıyla müslüman olmayan Mısırlılar onları yabancı ilan ettiler, tıpkı bugün Hinduların Hindli müslümanlara yaptıkları gibi… Böylece müslüman Mısırlılar kendilerini bu duruma alıştırdılar ve İsrailoğulları’nın birer üyesi oldular. Akabinde Mısırlı milliyetçiler yabancı İsrailoğulları’na zulmetmeye başladıklarında müslüman Mısırlılar da bu zulmün hedefi haline geldi. Dolayısıyla İsrailoğulları Mısır’dan çıktığı zaman onlar da birlikte ülkelerini terketti ve İsrailoğulları’ndan sayıldı.
Yukarıdaki açıklamayı Kitab-ı Mukaddes de teyid etmektedir. Sözgelişi Kitab-ı Mukaddes, Mısır’ı terkettikleri zamanı şöyle dile getirir: “İsrailoğulları Ramses’ten Succoth’a seyretti… ve kendilerine karışmış bir topluluk da onlarla gitti. ” (Çıkış, 12: 37-38) ; “aralarında karışmış, şevk içinde olan bir topluluk” (Sayılar, ll:4) . Giderek müslüman olan bu Mısırlılar “yabancı” olarak adlandırılmaya başlandı: “Hem topluluğunuz hem de sizinle yolculuk eden yabancı (lar) için bir kanun olacak, sonraki tüm nesilleriniz için bir kanun; sizler gibi yabancı (lar) da Rabbin huzurunda olacak, sizin için ve sizinle seyahat eden yabancı (topluluk) için tek bir kanun tek bir düzen olacak”. (Sayılar, 15: 15-16) “Ve ben o zamanda, ‘kardeşleriniz arasındaki unsurları dinleyin ve her kimse ile kardeşi arasında ve dahi onlarla bulunan yabancı(lar) arasında adaletle hükmedin’ diyerek ahkamınızı vazettim”. (Tesniye, 1: 16) .
Müslüman olan Mısırlılar için orijinal Kutsal Metinler’de kullanılan ve daha sonra mütercimler tarafından “yabancı” olarak çevrilen terimi şimdi tam olarak bulmak kolay bir iş değildir.